~B54~

19.9K 833 136
                                        

Merhaba Sevgili Ázamcılar. Nasılsınız,umarım iyisinizdir?

Yeni bölümle karşınızdayız ....

Buraya kadar severek okuyan her kese teşekkürlerimi bildiriyorum . Hikayeyi seven kaç kişisiniz bilmiyorum ama hala beni sevindirmeye devam ediyorsunuz . Teşekkürler.

Buraya benim için hikayeyi seven kişiler küçük bir not bırakarak bilirmi?
Her yazma isteğimde ilham bulmak için buraya gelceğimde. Güzel sözleriniz bana ilham veriyor 😍😘❤

Benimle görüş ve fikirlerinizi bölüşürseniz sevinirim.

İyi okumalar




Kar taneleri .....

Aşkın , gerçekliğin, saygının betimlenmemiş en güzel formu gibiydi.

Bir birilerine hiç benzemeyen milyonlarca küçük parçalar halinde gökyüzünden aşağı düşüyorlardı. Düşüşleri öyle naif öyle zarifti ki. Bir de bir birlerine asla dokunmadan incitmeden yol almaları vardı. Ne kadar da mucizeviydi.....

Elini hissetmek istercesine uzatıp, kendi sıcaklığında kaybolan küçük zerreleri izledi.

Daha sonra bir adım çıkıp, aynı kartanelerinin yüzüne konmasına izin verdi. Küçük soğuk buse gibi okşayan her bir tanecik içinde bazı şeylerin hala ölmediğini gösteri gibi onu gülümsetmişti.

Kışı seviyordu ...

Ne zaman kapattığını farkına varmadığı kuzguni harelerini gürültücü şehire çevirdiğin de, kendi şehrini nasıl özlediğinin özlemi gelip durmuştu usunda.

Şimdi beyaz gömleğini giymiş gibi, pusluydu Mardin- diye düşündü . Ruhen olmasada kalben küsülü olduğu şehirdi ....

Esen soğuk rüzgar yüzünden üzerine giydiği kabanına daha sıkı sarıldı. Çıktığı şirketin çatısında biraz kafa dinlemek istemişti açıkçası.

Soğuğu oldu olası seven bir yapısı vardı. Üşümesini göz ardı edersek, insan üzerinde garip bir etkisi olduğunu düşünüyordu

Şirkete başladığı bir hafta içinde köşe bucak kaçtığı adam bir haftadan çoktur ki gelmiyordu. Daha doğrusu o günden beri. Bunun verdiği bir rahatlık vardı üzerinde.

Bir taraftan her kesten saklamak, bir taraftan da üzerinde olan o iki inci tanesi gibi olan bakışlardan kurtulmak için yapmadığı şey, görmediği işgence kalmamıştı. İmalı sözlerde cabasıydı tabi.

Zaten de bu bir haftada Mardin'de olduğu öğrenmişti. Sık sık Mardin'e gitmesi yararınaydı. Ondan ne kadar uzak o kadar iyiydi çünkü.

Çok garip değilmiydi?

İnsan sevdiğine her daim yakın olmak isterken, o , ondan uzak olsun istiyordu.

Zaten o günden sonra da doğru düzgün yüzünü görmediği için, içinde bir huzursuzlukla geziyordu. Söyledikleri her dakika bir düşüncenin ardından çıkıp önüne kuruluyordu. Gözlerinde gördüğü o gerçeklik, içine binlerce küçük kurt salmıştı çoktan. Geceleri ızdırap dolu, gündüzleri ise acıydı artık.

Usuna hücum eden o düşünceler, en sonunda gözlerinden bir kaçış yolu buluyordu.

Zaman gerçekten bazı yaraları iyileştirmiyordu. Aksine o yarayı kangren ediyordu.

Bu da öyle bir yaraydı işte.

Bu hayata onu tutan yegane varlık, küçücük ellerle ona sarılan minik kızıydı. Babasız büyümeye mahkum ettiği minik kızı.

AŞK-I ÁZAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin