~B49~

19.7K 962 104
                                        


Merhaba canlarım. Duygu dolu, kısa bir yarım bölümle karşınızdayım. Diğer bölümü en kısa sürede yayımlayacağımdan emin ola bilirsiniz. Artık merakla beklemeler artıyor mu ne?

Neyse size iyi okumalar. Bölümü okuyanlar bana duygularını anlatsın bölüm sonunda lütfen. Bölüm sonunda ki soruya da cevap verirseniz sevinirim.

Yorum ve görüşlerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.

Bölüm şarkısı..... SILA- İMKANSIZ.




Aşk davaya benzer, Acıda şahide.
Şahidin olmadan davayı kazanamazsın.

Hz. Mevlana.





Hafif hafif esen meh.....

Yaşlı adam kapadığı gözlerini derin bir nefes alarak açtı. Altında oturduğu ağacın yaprakları kulağına çalınırca değerken, kaynayan semaver onu şimdiki zamana getirmeye yetmişti. Düşüncelerinin arasından ağırca kalkarak, bir kaç metre ötede iki koca taşın üzerine konulmuş semaverin yanına gelmişti bile.

Küçük çaydanlığı alıp üzerine yerleştirdikten sonra, evden bardakları almadığını hatırlayınca yolunu eve çevirdi.

Uzun zamandır çekildiği bu inzivada yalnız başına kalınca insan, yaşlılığında getirileriyle bazı şeyleri unutuyordu. En fazla da böyle küçük şeyleri.

Bir hafta önceden başlayan diz ağrılarıysa, unutkanlığının yanında cabası gibi kalıyordu. Hep genç kalacağını düşünür insan ama, zaman geçip ömrün bu vaktine gelindiğinde geriye dönüp baktığında yaşadıklarının bütün ömrüne değeceğini bilmeli. Yoksa geriye elinde yitip giden bir ömürden başkası kalmıyordu.

O geriye bakınca gördükleriyle hayatına bir kez daha nalet okuyanlardandı. Yıllar önce elinden alınan bir hayat vardı. Ama o, o hayatı geri kazanmak yerine, boyub eğmeyi seçmişti.

İstemedende olsa aklına dolanan düşünceler, bir kaz daha düğümledi boğazını. Elindeki bardakla, bardakla altlığı masaya bırakarak oturmuştu ki, kulağına yaprakların sesinden ayrı başka bir ses ilişince duraksadı. Arkasını dönüp, gözüne bu sıcakta daha garip görünen yola diktiğinde uzaktan gelen arabayı fark etmişti.

Onu bu inzivada yerini bilen pek kimse yoktu aslında. Gelen kimse ,bu dağ başında ondan başka kimseyi ziyaret etmediği aşikardı.

Araba geldi...geldi...geldi.

Taki sürüü koltuğunda oturan kişiyi görene kadar. Bir kaç saniye duraksamadan sonra, eline aldığı bardağı tekrar yerine koyarak içeri bir bardak daha almaya gitdi. Bu bardak gelen misafiri içinde.

Aklında binbir düşünceyle geri döndüğünde çoktan, karşı sandalyelerden birinde oturmuş ve uzaklarıa dalıp giden arkası ona dönük adamı görmüştü.

Hiç acele etmeden iki bardağıda doldurup, birini onun önüne koyup birinide kendi önüne koyduğunda, uzaklardaki bakışların sahibi ona dönmüştü çoktan.

Aynı sakinlikte, tek şekeri bardağının içine atıp kaşıkla çevirmeye başladığında ikiside sessizliği korumaya devam ediyorlardı. Sanki sükuneti bozana ceza varmış gibi.

AŞK-I ÁZAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin