MERHABAAAA......
BEN GEL DİİİİİMMM.....
HOŞ GEL DİİİİİM.......
Naber Milleeeet.....
Umarım iyisinizdir. Bomba gibi bir sezonla karşınızdayım. Geçen sezonlar gibi bu sezonda karşınızda olmaktan memnunum.
Değişen pek bir şey yok, demek isterdim kiii...neyse onu görücez artık.
Size keyifli okumalar. Bana da bol vote ve yorumlarınızdan pls...
Size bir hikaye anlatıyordum.
Sonunu benim bile bilmediğim bir hikaye.
Açılmayan, açılamayan sabahlar, bitmeyen bitemeyen şarkı misali.
Deli yazarların titreyen satırlarındaki sonsuz mânâ, ve uçurumun kenarındaki zamansız biten çiçekleri hikayesi...
İnsan rüzgarın kokusunda bile sevdiğini bula bilirmiydi?
Kimsenin bırak görmesini, nefesinin bile değmesini istemediğiniz o sevdiğinizin sesi kulaklarınızda çınlamaya başlamışsa peki?
Delirmeye başlamamışdı Barlas, sadece özlüyordu işte.
Sevdiğini, kadınını özlüyordu.
Yüzüne bir kez daha çarpan rüzgarın sesi kulaklarında çınlayan kahkahasının sesini bastırmamıştı, bastıramamıştı.
Nefes almak istemiyordu, ciğerleri aldığı her nefeste acıyordu.
Daha az önce kapalı olan gözlerinden düşen bir damla yaş, 3 ayın özlemini bir kez daha haykırmıştı Hasankeyf'e. 3 ayın duyulmayan sessizliğinde çınlayan bir sessiz haykırış.
Bu kaçıncıydı kim bilir?
Acıyaraykta olsa çekti bir nefesi içine. Daha sonra açtı gözlerini. Karşısında defalarca gördüğü o eşsiz manzara umurunun kırıntısını bile kapsamıyordu. İçine veba gibi yayılan hasret bahçesi, bir sabahı açmanın ağırlığını yaşıyordu tekrar.
Artık aylardır adet edinmişti, sabahın köründe buraya gelmeyi. Her güneşin doğuşunu burda seyretmey
Ama ne fayda.
Hava yeni yeni aydınlanmaya başlamıştı, ama gecenin karanlığından bile katrana dönüşen adam, ne sabahı farkediyordu ne de kapkara geceyi.
Sonsuz bir kış, sonsuz bir zifiri karanlık düşmüştü onun içine. Aydınlanmayı bekler gibi bekliyordu işte güneşin doğuşunu. Belki bir umut onun da içinde bahar eser, belki bir
u umut onunda sabahı doğardı diye.
Elinde dalgalan şala çevirmişti kızarmış olan gözlerini.
Sıkı sıkı tutmuştu. Daha doğrusu tutunmuştu ona. Canı, ellerinde atıyordu sanki.
Sabah yatağın üstüne karısının kokusunu duymak için saçtığı kıyafetlerin içindeydi oda. Bu aralar kokusuna hasretdide. Yanına girdiği her an, burnuna o eşsiz yasemin ve dağ çiçeği kokusu yerine , ilaç ve hastane kokusundan başka bir şey gelmiyordu.
İhtiyacı vardı kokusuna. Ayakta durmak için ihtiyacı vardı.
Hatırası beyninde dönüp duruyordu, onu eline ilk aldığı andan beri.
«Biraz gitdikten sonra ağaçlık olan yere gelmişdi Barlas. Ağaçlığın içindeydi çeşme. Ağaçları geçip çeşmeye varmışdı sonunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÁZAM.
General FictionBoş olan bardağını bir kez daha doldurup, içmeden bekledi adam. Daha sonra ayağa kalkıp, cüzdanından içtiği rakının parasından fazlasını masanın üstüne atmıştı. Ceylin ona ne yaptığını anlamak istercesine bakıyordu. Bir adım atarak yanına gelip, ba...
