~B52~

20.2K 818 126
                                        

Merhaba sevgili Azamcıklar, beklenen bölümle karşınızdayıııım. Nasılsınız , neler yapıyorsunuz. Umarım iyisinizdir

Size çok büyük teşekkür borçluyum. 1M yi geçtik. Büyük bir aile olduk. Bu benim değil hepimizin başarısı. Size ne kadar teşekkür etsem azdır.

Beni sorarsanız iyiden hallice. Yorgun bitkin kendinden haberi olmayan. Bir anne.

Neyse kendi sıkıntılarına boğmayayım sizi .

Hadi satır aralarına yorum yapmadan geçmeyin.

Sevilinüüüüz.

Allah, Havva'yı yaratdı ki, Adem yalnız kalmasın...

Ona yâr olsun, yoldaş olsun, cân olsun...

Adem çok sevdi yârını. Öyle ya, ömrüne gönlüne işlenmişti Havva. Allahın armağanıydı çünkü. Onun emanetiydi.

Başından yaratılmamıştı ki, başına çıksın, ondan yüksekte görsün kendini......

Ayağından yaratılmamıştı ki, Adem ezmesin onu... Aşağı görmesin kendinden..

Kalbine en yakın olan yerden.... Göğüsünden yaratmıştı Havva'yı Râb. Onu daim göğüsünden bir parçaymış gibi taşısın diye...

Ama Havva, yâr olduğu adamı dünyanın sonuna kadar cezalanma sebebiyken, Adem yine yarından vazgeçmemişti. Yasak olan meyvayı ısırdığı an belki de basına gelecekleri en iyi o biliyordu. Kadının tek bir sözüyle günah işlemişti.

Günah.....Havvanın isteği doğrultusunda ısırılan elmayken, Günahkar Adem olmuştu.

------

Rüzgarlı bir sabahın, denize kavuşan anı gibiydi bu sabah.

Önüne koyulan sıcacık çayın buharı hala üstündeydi mesela. Soğumak üzereydi hemen hemen.

Gökyüzünü kaplayan kara bulutlar, insanın içine sonsuz bir kasvete buluyordu sanki .

Ufukta yağmur vardı...

Sabah işine yetişmek isteyen insanların telaşları yüzünden okunuyordu sahil boyunca.

Durup her sabah onları seyretmeyi bir alışkanlık haline getirmişti artık. Kimseye farketdirmeden ,oturduğu küçük sandalyede saatlerce durup onları seyrediyordu.

Ve bi anlığına onu ürperten rüzgar. Daha sıkı sarmasını sağlamıştı bedenini.

Dalıp dalıp gitdiği uzaklarda martı sesleri eşlik ediyordu ona. Ve onlara yarenlik eden vapurlar.

Bir soğuk İstanbul sabahıydı işte Barlas için.

Onun içine işlenen soğuk, buzullara dönüşmüştü artık. Bırak üşümeyi hissetmiyordu bile. Uzun zaman önce bırakmıştı tüm duygularını.

Gözleri hare hare sahile çarpıp dağılan dalgalara ilişti...

Dalgalar, gökyüzünün aynası gibi, griydi.

Ve sonra kulağına ilişen simitcinin sesi, ona doğru giden genç bir çocuk.

Aldığı iki simitle bankta oturan okul formasındaki genç kızın yanına doğru ilerledi.

AŞK-I ÁZAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin