Çok gergin geçen akşam yemeğinden sonra Adnan beni evime bırakmıştı ve akşamın geri kalanında tek kelime etmemiş, düşünceli bir şekilde yemeğimi bitirmemi beklemişti.
Zaten direkt teklifimi kabul edip, beni aralarına almalarını beklemiyordum.
Onu harekete geçirecek bir şeyler bulmalıydım.Hazırladığım şemanın önünde bir plan kurmaya çalışıyordum. Eğer her adımı daha önce planlarsam, her bir hareketi hesaplarsam; onların önüne geçebilecektim.
Aklıma gelen fikirler beni bile korkutuyordu. Her şeyi göze almıştım.
Adnanın bana güvenmesini sağlamak zorundaydım. Kuzey'e yaklaşmanın tek yolu ondan geçiyordu.
Kırmızı Başlık isimli gazeteci onlar hakkında çok önemli bir bilgiye sahip olamlıydı. Bunu sonuna kadar kullanırsam aralarına sızmanın bir yolunu bulabilirdim.Gözlerimi yumdum, buna mecburdum. Özgeyi kullanabilirdim. Arkadaşımı tehlikeye atmayı göze alabilir miydim ? Hayır.
Ama ona ihtiyacım vardı. Eğer yardımı olmazsa asla bu işi başaramazdım. Beynimin içinde dönen tilkileri susturmaya çalıştım ve kendime bir kahve yaptım.
Kahvemi içerken gireceğim yolda ne kadar dikkatli olmam gerektiğini düşündüm.
Yapmak zorunda olduğum şeyler için kendime kızsam da sonunda elde edeceğim başarı destansı olacaktı.Özgeyi aradım ve ona yapmasını istediğim şeyleri anlattım. Biliyordum ne olursa olsun bana yardım edecekti. Kendini benden üstün görüyordu ve bu onda bana karşı korumacı bir tavır tetikliyordu. İnsanların bu duygusunu kullanmayı iyi biliyordum. Çünkü bizi dost sanıyordu ve belkide ben onun için yanlış bir arkadaş seçimiydim. Ama insan dostu için ölümü göze almaz mıydı?
Bir şekilde bir hafta geride kalmıştı. Ben günleri değil saatleri bile saymaya başlamıştım.
"Özge her şey hazır mı?"
"Beril, bu çok çok fazla? Emin misin?"
Özge'nin endişesini anlayabilirdim. Ama bir haftadır Adnan'dan haber almamıştım ki zaten ben bir hamle yapmadıkça ondan bir adım gelmeyeceğini biliyordum. Beni unutmasını istemiyordum.
"Evet, saati başlat."
Saati başlat şifreli bir cümleydi ve planı harekete geçirebileceğimizi söylüyordu.
Bu işten artık geri dönüşüm yoktu.
Ilerde ne kadar pişman olacağımı bilsem belki işte tam bu anda her şeyi durdurur arkama bakmadan kaçardım.
Ama bilmiyordum.Yirmi dakika ardından kapım çalmaya başladı.
Sesli bir şekilde "Aç polis!" Diye bağıran polisler tam zamanında gelmişti.Sakince kapıyı açtım.
"Beril Merdan hakkında tutuklama emri var!"Daha ne olduğunu anlamadın arkama döndürüp ellerime kelepçeyi geçirmişlerdi. Ters bir şekilde kelepçelenmiştim.
"Konuşmama hakkına sahipsin, söylediğin her şey mahkemede hakkında delil olarak kullanılıcaktır. Bir avukat tahsis edebilirsin eğer yoksa devlet bir avukat tahsis edecektir"
Ezbere bildiğim cümleler karşısında gülümsedim. "Gerek yok, ben avukatım."
Evet ben bir avukattım. Ne daha fazlası, ne daha azı. Ve bu mesleğe gerekirse tüm ömrümü adayabilirdim. Mesleğimden başka hiç bir şeyim yoktu.
Polisler beni çekiştirerek aşağıya indirdi ve bir polis arabasına bindirdiler.
Karakola gidene kadar kimse tek kelime etmedi. Yıllarca karakola, stajlarımda ve meslek hayatım boyunca, çok gidip gelmiştim ve ilk defa oraya bir avukat değil bir mahkum olarak gidiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat
ActionHiç bir şeyden korkmayan birini ne kadar tehdit edebilirsiniz ki? "Beyefendi burası dağ başı değil, bir hukuk ülkesi. Anayasası olan bir ülkede kimse kimseyi bu şekilde tehdit edemez." "Ne yazık ki sizin kitaplarınızın adaleti sokakta geçmiyor...