Asla dediğim ne varsa yaptım.
Asla dönmem dediğim yere döndüm.
Asla söylemem dediğim şeyleri söyledim.
Ben bu duruma asla düşmem dediğim her duruma düştüm.Idealist bir avukat olacakken bir suçlu, bir katil oldum. Ve bütün bunlar olurken, sadece izledim.
Her şey kalbimi, vicdanımı bir kenara bırakıp sadece aklımla hareket etmemle başladı.
Önce kendimi doğru olanı yaptığıma inandırdım.
Küçük adımlarla ilerledim bu karanlık yolda.
Ilk dosyalarım küçük olaylardı.
Küçük anlaşmazlıklar.
Sonra suçlu olduğunu hissettiğim insanların davalarını almamla başladı düşüşüm. Uzun bir düşüş olmuştu. Öyle bir düşüşten de geriye ben kalmıştım. Geriye Beril Merdan'dan kalan kırık parçalardan ibarettim.Kandırdım kendimi, beni ilgilendirmez dedim.
Yasada neyse o dedim.
Işi kağıdına uydurursam iyi bir avukat olurum sandım.
Ilk başta yasalarda boşluklar bularak başladım şeytanı savunmaya.
Ben savundukça o bundan daha da güç aldı, daha da büyük dosyalarla geldi önüme.
Bir kere adım atmıştım o yola, nasıl geri dönülür bilmiyordum. İlerlemek, yolu değiştirip geri dönmekten daha kolaydı. İlerlemek, pişman olmaktan, zaten değiştiremeyeceğim hataları geri almaktan daha kolaydı. Çünkü biliyordum ki, bir kez geriye doğru adam atsam, tek bir kez şüphe duysam kendimden kaybolurdum. Bilinmezlikte kaybolmak, yanlış olduğunu bildiğim bir yolda yürümekten daha zordu. Ben teslim olmuştum.
Sonra şeytan tuttu kolumdan ve beni bir aynanın önüne sürekledi. "Bak" dedi. "Sen bensin".
Gerçekten de ordaki bendim. Savunduğumu zannettiğim şeytan aslında aynada bana bakan yüze aitti.Çok geçmeden para için mesleğimi kötüye kullanmaya başlamıştım. Üstelik para tek motivasyon kaynağım da değildi. Para gelip geçici bir şeydi. Ben daha önce hiç sahip olmadığım bir şeyin peşindeydim. Ben kazanan olmak istiyordum. Bir kez olsun, hiç bir şey kaybetmeden önüme bakmak istiyordum. Kazandığımı zannettiğim bunca zaman aslında en büyük varlığımı, kendimi kaybetmiştim. Doğduğum andan itibaren, kaybetmeye mahkumdum ve bundan kaçamamıştım. Koşmuştum ama gerçeklere takılıp yine yere düşmüştüm. Yine dizlerim parçalanmıştı, yine tanıdık bir koku burnuma dolmuştu. Kabul ediyordum.
Sadece kötü bir insandım.
Savunduğum insanlar gibiydim.Tecavüzcüleri, katilleri savunup mesleğine sadık kalan, pis işlere bulaşmayan tonlarca avukat vardı.
Onların da kendi inançları, kendi prensipleri vardı. Iş ahlakı dediğimiz şey bu değil miydi zaten?
Herkesin savunulmaya hakkı vardır. Ama ben onlar gibi değildim, onlar mesleğini kimi savundukları fark etmeden layığıyla yerine getiriyorlardı. Onlar bir suçluyu savunurken sadece yasaların değil etik değerlerin ışığında ilerliyorlardı. Benim eksiğim buydu.Ama ben yapamamıştım. Istemeden suçlulardan biri olmuştum, belki de her zaman onlardan biriydim. Bu yüzden mıknatıs gibi çekiyordum onları kendime. Bu yüzden düşmüştüm bu duruma. Bu yüzden en dibe batmıştım. Ben onlardan biriydim ve bundan kaçamamıştım. Kendime acıyordum. Kat ettiğim onca yol, yıllarımı verdiğim onca çaba her şey boşaydı. Yolun sonuna geldiğimde sadece bir ayna bulmuştum. Ve bana bakan bu şeytanı tanımıyordum.
Adnanla karşılaştığımız mekana tesadüf eseri gitmemiştim.
Arkadaşlarıma yalan söylemiştim.
Onları oraya bilerek sürüklemiştim.
Levent bana haberi uçurunca aklıma ilk gelen şey Adnan'ın dikkatini çekmek olmuştu.
Adnan kendini, hikayesinin başrolü sananlardandı. Ders çalışır gibi onu çalışmış, karakterini ezberlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat
ActionHiç bir şeyden korkmayan birini ne kadar tehdit edebilirsiniz ki? "Beyefendi burası dağ başı değil, bir hukuk ülkesi. Anayasası olan bir ülkede kimse kimseyi bu şekilde tehdit edemez." "Ne yazık ki sizin kitaplarınızın adaleti sokakta geçmiyor...