Derin bir uykuya dalmışken duvardan gelen tıkırtılarla gözlerim refleks olarak açıldı.
Karanlıkta etrafımı görmek için bir süre ayılmayı bekledim.Gelen ses farelerden olabilir miydi?
Tıkırtıların gürültüsü arttı.
Yattığım yerden doğruldum.
Etrafı göremiyordum. Saate bakmak için elimi telefonuma attım. Gerilmeye başlamıştım.
Sabahın dört buçuğu idi. Hâlâ güneş doğmamış etraf aydınlanmamıştı. Perdelerin arasından ışık yayılmıyordu. Ellerim uyuştuğu için bir kaç kez elimi yumruk yapıp açtım.Yavaş yavaş kendime geldiğim sırada tekrar bir ses duydum. Biri kapımı çaldı.
"Kim o?"
Odamın kapısına bu sefer daha sert vuruldu.
"Kim var orda?" Sesimin ne kadar titrediğini fark ettim.
Kapıya yumruklar indirilmeye başladığında ayaklandım. Komidinin çekmecesinde bulunan silahı elime aldım. Etraf karanlık olsada neyin nerde olduğunu biliyordum. Kapıya yaklaşmadan ateş açmayı düşündüm. Birden bütün gürültü kesildi. Ben ateş etmediğim halde kapının üzeri kurşun izleriyle dolmuştu. Duvardan gelen gıcırtı seslerini ensemde hissediyordum. Kapının tavan ile olan aralığından aşağı doğru kan dökülmeye başladı.
Bir balina ölmüş gibi litrelerce kan kapıdan aşağı akıyor ayaklarımın dibinde birikiyordu. Ben sadece izliyordum. Hiç bir şey yapamadan öylece bekliyordum. Gözlerim kan birikintisinde, geçmesini bekliyordum. Nefesimi tutarak izliyordum.
Ayaklarımın içinde yavaş yavaş kaybolduğu kan göletine baktığımda ilk önce kendi yansımamı sonra yansımamın bir başkasına dönüştüğünü gördüm.O kişi bana baktı.
O bakışları tanıyordum.
Tekrar kapıya gelen bir yumruk ile sıçrayarak uyandım.
Oda boştu.
Kimse yoktu.
Yukarda birinin yürüdüğünü duyuyordum sadece.
Nefes almaya çalıştım.
Bu odadan çıkmak istiyordum.
Ayağa kalktım.
Bir saniyeliğine sırtımdan akan ter ile dona kaldım.
Perdelerin gizlediği pencereye doğru yöneldim.
O pencerenin ardında, odanın içine yayılan ışığa baktım.
Orada biri vardı.
Dışarda beni izleyen biri vardı.
Bir gölge ile göz göze gelmiştim.
Vücudumda hızla dolaşan paniği bastırmaya çalıştım. Nabzım hızlanıyordu. Sakin ol Beril. Gerçek olamaz.
Silahı çekmeceden alıp, boş olup olmadığını kontrol ettim. Bir süre nefes alamaya zorladım kendimi.Kapı hasar görmemiş, tertemizdi.
Sadece bir kabus dedim kendime.
Sadece bir kabus. Ne ilk, ne de son.Benim odamdan dış kapıya ulaşmak için olan merdivenleri teker teker sessiz bir şekilde çıkmaya başladım. Etrafı kontrol etmeye karar vermiştim.
Elim tetikte, teker teker odalara bakarken her şey olağandı.Sadece bir kabus.
Aklının sana oyun oynamasına izin verme.
Dış kapıya yaklaştığım sırada arkamda birinin olduğunu hissedip bir hamleyle kenara çekildim ve antrede bulunan sehpaların ayaklarına tekme atarak düşmesini sağladım.
Arkamda ki adam gürültü çıkmaması için sehpayı tutmak için davrandığında kolunu tutup omzuna doğru gerdim. Kalbim kulaklarımın içinde atıyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat
ActionHiç bir şeyden korkmayan birini ne kadar tehdit edebilirsiniz ki? "Beyefendi burası dağ başı değil, bir hukuk ülkesi. Anayasası olan bir ülkede kimse kimseyi bu şekilde tehdit edemez." "Ne yazık ki sizin kitaplarınızın adaleti sokakta geçmiyor...