Ortalık sakin duruyordu. Burda ki insanlar Adnan gibi suç dünyasının, yer altının önde giden ismleriydi. Burda masalarda masum insanların hayatı pazarlanıyordu ve bu son derece alımlı insanlar aslında birer yamyamlardı. Dişlerini yeni kurbanlarına geçirmeye hazır suçlulardan ibaretlerdi.
Başka bir örgütün düzenlediği bu gece tabi ki devletin habersiz olduğu, tamamen bu insanlara özel bir organizasyondu.
Uzaktan bakıldığında normal bir davet gibiydi. Şık giyinimli insanlar pahalı duran masaların etrafında keyifli bir sohbet halinde gibi duruyorlardı. Ellerinde alkolü içecekler, gözlerindeyse saf kötülük vardı.
Bu insanları tanıyordum. Onlar da beni tanıyorlardı.
Onlar şeytan, ben de onların emrinde bir kuldum.Bizi kapıda karşılayan garson Adnan'ı mekanın en büyük, en ihtişamlı masasına yönlendirdi. Ama Adnan baş koltuğa oturmadı. Adnan'ın isteği doğrultusunda benim baş köşeye geçmemi söylediler.
Adnan gözümü boyamak istiyordu. İstediğim gücü, yetkiyi bana sunabileceğini göstermek için yaptığı bir şovdu sadece. Ama gülümsedim, yerime geçtim ve etrafı izlemeye başladım.
Bu insanlar bu şehiri halka zehir eden insanlardı. Rüşvet, dolandırıcılık, cinayet, kara para aklama her şey vardı. Bu insanların tek bir efendisi vardı; o da cüzdanlarıydı. Daha fazla para için, bu güzel giyinimli insanlar hiç tereddüt etmeden, pahalı bardaklarda içtikleri lüks içkilerini masaya bırakıp birbirlerinin boğazını dişleriyle deşerlerdi.
Ben de bu masadaydım. Ben de bu insanların arasında kalmıştım. Ve en az onlar kadar zarar veriyordum bu ülkeye. En az onlar kadar tehlikeli belki daha fazla korkunçtum.
Onlar kendilerini böyle kabul etmişlerdi. Gurur duyuyorlardı yaptıklarıyla. Kendileriyle barışıklardı.
Ben ise sürekli bir tarafa sürüklenen, ne istediğini bilmeyen aciz bir zavallıydım. Ne suçlarımı kabul edip onlardan biri olabiliyordum, ne de kendimi affettirip onlara karşı koyabiliyordum.Bir süre etrafta ki gürültüyü dinledim. Bu insanlar konuşmuyorlardı. Konuşacak hiç bir şeyleri yoktu. Sadece gürültü çıkartıyorlardı. Tek yaptıkları şey sıradan bir sohbeti yürütüyor gibi davranırken aslında karşılarında ki insanı ölçmekti. Bu odada birbirine güvenen tek bir çift bile yoktu.
Herkes diğerlerinin ensesinde, gelebilecek bir darbeye hazırlıklı bir şekilde, gerginliklerini gizlemek için ortamdan keyif alır gibi üstlerine düşen rolü oynuyordu.Ben bu insanların arasına ait olamazdım. Onlara katlanamazdım. Bu şekilde yaşamaktansa, koşarken ölmeyi tercih ederdim. Olduğum bataklıkta saplanıp kalmaktansa, koşarak can vermek daha cazip görünüyordu. Benim istediğim güç bu masada ki sahte insanlara ait değildi. Benim istediğim güç sokaklarda yatıyordu.
Bir süre sonra kalabalık artmaya başladı. Şehirin önde giden zenginleri ve suçluları rahat rahat oturmuş borsayı ve ekonomiyi tartışıyorlardı.
Halbuki ben görüyordum.
Üstlerine yapışmış masumların kanını görüyordum.
Ve her zaman yaptığım gibi görmezden gelemiyordum.
Adnan'ın beni izlediğini fark ettim. Ona döndüğümde "ne var?" diye sormak istedim ama izin vermedi. Bana bakışlarında uyarı seziyordum.
Beklemediğim bir anda Adnan ayağa kalktı. Etrafta sessizlik hakim oldu. Herkes uğraştığı şeyi bırakıp ona odaklandı. Adnan konuşma yapacaktı. Ne de olsa, ben onu bu şehirin yeni sahibi ilan etmiştim."Sayın davetliler, sevgili devlet büyükleri. Öncelikle burda olmaktan onur duyduğumu belirtmekle başlamak isterim. Çoğunuz beni hatırlamıyor belki kim olduğumu bile bilmiyordur. Bu yüzden kendimi tanıtayım; Ben Adnan Yılmaz. Varal imparatorluğunun yeni sahibi. Varal ailesinin artık tarihin tozlu sayfalarına karıştığını size özel olarak birdirmek istiyorum. Varal varlıklarına sahip olduğum için artık beni muhatap alacaksınız. Belki de ilk icraatım bu isimi değiştirmek olmalı. Ama alıştığınız, marka olmuş bu isimi değiştirmek içimden gelmiyor. Ne yalan söyleyeyim, ben bile duygusal bir bağ kurdum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat
ActionHiç bir şeyden korkmayan birini ne kadar tehdit edebilirsiniz ki? "Beyefendi burası dağ başı değil, bir hukuk ülkesi. Anayasası olan bir ülkede kimse kimseyi bu şekilde tehdit edemez." "Ne yazık ki sizin kitaplarınızın adaleti sokakta geçmiyor...