Ne kadar salaktım öyle değil mi?
Gerçekten kendimi kurtarabileceğimi sanarak, gerçekten kendimi kabul ettirebileceğimi sanarak, dünyanın en aptal insanı ben olmalıydım.Dünyanın en korkunç insanı ben olmalıydım.
Bu kısacık ömrümde o kadar çok kişinin canını yakmıştım ki, şimdi de benim canımın bu kadar yanmasından daha doğal ne olabilirdi?
Ellerini kollarını sallayarak dışarda, masum insanların arasında dolaşmasını sağladığım canavarlardan birinin avucuna düşmüştüm işte.
Ben bu dünyanın bu kadar kötü, bu kadar karanlık bir yer olmasına sabep olan insanlardan biriydim.
Neden umursamamıştım? Neden insanların yakarışları, yardım çağrıları bana hiç ulaşmamıştı?
Ben böyle kötü mü doğmuştum yoksa sonradan mı öğrenmiştim bir canavar olmayı? Ne kadar kendimi zorlasam da iyi bir insan olduğum her hangi bir anıyı hatırlayamıyordum.Peşimde miydi ahını aldığım onca insan, her gün benim hak ettiğim cezayı almam için dua ediyorlar mıydı?
Ben hayatım boyunca hiç kimseye inanmaştım, ben kimseye dua etmemiştim.
Ama şimdi yalvarıyorum, eğer biri varsa, eğer bir Tanrı varsa, izin ver.
Izin ver kendimi ispatlayayım. Izin ver günahlarımın bedelini ödeyeyim.
Izin ver kalbim daha fazla kararmadan, elimden geleni yapayım.Dizlerimin üzerine mi çökmem lazım yoksa yerlere mi kapanmam lazım bilmiyorum, ne istersen yaparım.
Yalvarırım şimdi ölmeme izin verme, bu kadar kötü biriyken ölmeme izin verme.Yakarışlarımın bir yere gitmediğini biliyordum, kimsenin beni dinlemediğini de biliyordum. Yalnız olduğumu da biliyordum. Ama yine de yalvardım. Tüm kalbimle olmadığını düşündüğüm bir Tanrıya yalvardım.
Kimsesizim, çaresizim. Tek başımayım ve ölüyorum. Öldüğümü hissediyorum, ruhumun çekildiğini hissediyorum.Ölmekten korkmadığımı düşünüyordum ama çok korkuyorum. Yok olmaktan çok korkuyorum. Kimsenin beni hatırlamamasından, hiç var olmamaktan korkuyorum.
Göz kapaklarımı bir açabilsem, tekrar bir kez tutunabilsem hayata sanki bir şans daha kazanacakmışım gibi hissediyordum.
Yaşamayı hak etmediğimi ben de biliyordum. Berbat bir insandım.
Korkunç insanlara hizmet etmiştim.
Ama deniyordum. Denemiştim.Deniyordum yetmez miydi?
Iyi bir insan olmaya çalışmaktan vaz geçmemiştim.
Deniyordum.
Insanların doğal olarak oldukları bir şey için ben canımı dişime takmış çabalıyordum. Insanlara doğuştan gelen iyilik için ben can çekişiyordum. Herkesin kendiliğinden düşündüğü şeyleri ben de düşünebilmek için o kadar zorluyordum ki kendimi, o kadar istiyordum ki onlar gibi olmayı, ama ne yaparsam yapayım bir şeyi eksik, bir şeyleri yanlış yapıyordum. Çünkü ne kadar kandırsam da kendimi, ben onlar gibi olamazdım.
Yolda yaralı birini görse yüz kişiden doksanı yardıma koşarken, köşede o insanın ölümünü izleyen o bir kişi bendim işte. Bizdik.
Ne yaparsam yapayım, ne kadar zorlarsam zorlayayım kimseye koşamıyordum ben. Kimsenin hayatını umursamıyordum, doğru olan şeyi bir türlü bulamıyordum. Kendimden önce başkalarının hayatını koyamıyordum.
Bir Tanrı varsa eğer, nasıl benim gibi kötü insanların var olmasına izin vermişti? Ben bir doğa hatası değil miydim? Insanlığın geninde empati yok muydu?
Kulağıma bir ses dolmaya başladı.
Hala hayattaydım.Benim için cehennemden de kötü olan kendimle yalnız kalmaktı zaten. Zebaniler arasında sonsuz bir işkenceyi, kendim gibi hastalıklı bir ruhla geçirmeye tercih ederdim.
Sonsuza kadar kendi karanlık düşüncelerim arasında delirirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat
ActionHiç bir şeyden korkmayan birini ne kadar tehdit edebilirsiniz ki? "Beyefendi burası dağ başı değil, bir hukuk ülkesi. Anayasası olan bir ülkede kimse kimseyi bu şekilde tehdit edemez." "Ne yazık ki sizin kitaplarınızın adaleti sokakta geçmiyor...