Serbest bırakıldım. Kuzey bana çok büyük bir iyilik yapıp beni zorla tuttuklarını söylemişti. Hakan Saygın bana söylediği gibi görev sırasında benim zorla tutulduğumu fark ettiğini onaylamıştı.
Bunun üzerine ifademde anlattığım bütün isimler, Nur, hayatını kurtardığım görevliler, kamera kayırları, benim söylediklerimle uyumlu olduğu için takipsizlik kararı verdiler.Tekrar paçayı kurtardığıma sevinemiyordum bile. Hakkımdaki disiplin soruşturması hâlâ devam ediyordu. Ondan kurtulup Kuzey ile ilgilenmeliydim. Ayrıca Fuat'ın bana verdiği haber geldi aklıma. Sokaklar yine karışmıştı. O sorunu da halletmeliydim.
Sıla ile ilgili de sorunlarım vardı.
Ayrıca Özge'nin durumunu da kontrol etmem gerekiyordu.Başım ağrımaya başladı.
Yetişemiyordum.
Dışarı adım atar atmaz bir yığın gazeteci üzerime çullanırken kalabalığın arasında bana tanıdık gelen bir çift göz gördüm. O adam önündeki kişileri sağa sola iterek tüm gücüyle bana doğru koştu. Tepki verecek kadar zamanım olmadan boğazıma yapışan elleri hissettim. Acı ve öfke dolu sesi beni yakaladığında boğazımı sıktı. Gürültülü bir şekilde bağırdı.
"Kızım nerde şeytan!"
Bütün gözler ve kameralar bana çevrildi. Ben bu gelenen kim olduğunu biliyordum. Daha önce tanışmasam da bir kaç fotoğrafta yüzünü görmüştüm. Hatıralar yine geçmişin tozlu sayfalarından kurtulup ensemde bitmişti.
Bu adam Betül'ün babasıydı.Ben onun öfkeli sesinin yanında acı dolu bir ses daha duyuyordum.
"İyileş ve bana geri dön Beril!"Betül'ün babasını bir güvenlik görevlisi üzerimden kopartıp aldığında derin bir nefes aldım. Bir kaç saniye boyunca öleceğimi düşünmüştüm oysa ki. Gözlerimi kapatacağımı ve soğuk bir cehennemde uyanacağımı düşünmüştüm. O an aklımda bir tek annemin ve babamın hayal kırıklığıyla dolu yüzleri vardı. Affedilmek istiyordum. Affedilmeden bu dünyadan gitmek istemiyordum. Beni sadece onlar değil herkes affetsin istiyordum.
Nerede olduğunu bilmediğim Betül affetsin.
Kızının nerde olduğunu bilmediği ailesi affetsin.
Ölümle yaşam arasında savaş veren Özge affetsin.
Zarar verdiğim, incinmesine sebep olduğum insanlar affetsin. Ali affetsin. Kuzey, Oya, Nur...
Affedilmek bana yetecek miydi? Biliyordum ki devam etmek için bir şeye sıkı sıkı sarılmak zorundaydım. Ben biliyordum ki asla iyileşmeyecektim.
Çünkü kim ne derse desin, ben böyle doğmuştum.
Çünkü ben annesinin ölümüne sebep olan bir iblistim. Babam beni terk etmişti. Ben de bana muhtaç bir başkasını.Kalabalık arasında boğulacak gibi hissediyordum. Bana bağırdıkları sesleri uzaktan gelen bir uğultu gibiydi. Bana nefretle bakan gözler tanıdıktı. Ben nefret edilmeyi biliyordum, ben nefret etmeyi biliyordum ama affetmeye ve affedilmeye çok uzaktım.
İnsanların bana ettiği hakaretler bana ulaşamıyordu. Benim zihnim uzaklara dalmıştı. Yaşamaktan korktuğum şeyler başıma geldiğinde kendimi gerçeklikten koparıyordum. Kaçıyordum.
Kime ait olduğunu bilmediğim bir el saçlarıma yapışıp beni öfkeli kalabalığa çekmek isterken hiç karşı koymadım. Ben ölmeyi hak ediyordum. Ben bu şekilde, acı içinde ölmeyi hak ediyordum. Kimse bilmiyordu sırrımı. Kimse kendime söylediğim yalanları duyamıyordu.İnsanların zihnimi okuyabilecek olmasından korkmuştum hep. Birinin düşüncelerimi duymasından ve sakladığım yüzümü görmesinden. Kaçmak istedim, kendimden olabildiğince uzağa. Ve başardım da. Bu gün şeytanın avukatı olarak serbest bırakılan Beril Merdan benim olabileceğim en iyi versiyonumdu.
Güvenlik güçleri zor bela beni insanlardan uzaklaştırmak için uğraşıyordu. Gözlerimi Betül'ün babasının gözlerinden alamadım. Özür dilemek istedim ama sesim çıkmadı.
Kendimden nefret etmek istedim. Ama bir şey hissetmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat
ActionHiç bir şeyden korkmayan birini ne kadar tehdit edebilirsiniz ki? "Beyefendi burası dağ başı değil, bir hukuk ülkesi. Anayasası olan bir ülkede kimse kimseyi bu şekilde tehdit edemez." "Ne yazık ki sizin kitaplarınızın adaleti sokakta geçmiyor...