Avukat 1.bölüm

44.7K 1.1K 931
                                    

"Avukat hanım. Bize bir yol gösterin! Bir çare bulun!"

Öfkeli müvekkilimi sakinleştirmek ister gibi sesimi kısık tutmaya özen gösterdim.

"Bakın oğlunuz uyuşturucu satmaktan yargılanmıyor sadece, bir genç oğlunuzdan satın aldığı uyuşturucu yüzünden ölmüş. Aynı zamanda cinayet var işin içinde."

Her zamanla profesyonel olmaya özen gösteriyordum fakat bazen ben de sabrımın taşacağını hissediyordum.
Ben bir avukattım, büyücü değil.
Bes belli, bu çocuk ağır bir ceza alacaktı. Hakimin ağırlaştırılmış müebbet vermesi içten bile değildi.
18 yaşını geçtiği için çocuk olarak da yargılanmayacaktı.

"Ben orasını bilmem, ne yap, ne et, bir yolunu bul avukat."

Müvekkilimin beni tehdit etmesine rağmen korkmadığımı gösterircesine tek kaşımı kaldırıp sordum. "Yoksa?"

Adam hiç ifadesini bozmadan beni tehdit etmeye kaldığı yerden devam etti.

"Hele bir oğlum hapislere düşsün, yoksasını sen o zaman öğrenirsin."

Sakin olmak için içimden sayı saymaya çalıştım. Bu tür tiplerle çalışmaktan nefret ediyordum. Ne mesleğime saygı vardı, ne de hoşgörü. Bu saçma sapan tipelere avukatlık yapmak her geçen gün daha da zorlaşılıyordu. Ben pis işlerini yapmaları için emir verdikleri adamlarından biri değildim, ben avukattım.
———

Saat neredeyse 9.30 olmak üzereydi ve ben hala büroda, üstüne çalıştığım davayı gözden geçiriyordum. Sırtım ağrımaya başlamıştı, acı bir iç çekişle kaslarımı gevşettim.

Fazla büyük bir dava sayılmazdı ama savunmasını yapacağım adam ünlü bir iş adamıydı. İhsan Bakırcı.

Elli yaşlarında, hafif kilolu ve çok asabi bir adamdı. Onunla ilk görüşmemde kadın bir avukat olduğum için bana önyargılı yaklaşmıştı. Bu önyargısını kırmak için bir kaç görüşme yeterli olmuştu.

Gece yarası aniden gelen telefonla, kendimi karakolda müvekkilime danışmanlık yaparken bulmuştum.
Duyduğuma göre gerçekten pis işlerde eli vardı. Kendisine de zaten adam yaralama ve haraç almaktan dava açılmıştı. Savcılık iddialarında ısrarcıydı ama sunduğu kanıtları yalanlamak çok kolaydı. Bir çok kanıt şahitler üzerine ve ya görgü tanıklarının önceden alınan ifadeleri üzerineydi. Görgü tanıklarının bir kaç tanesi ifadesini değiştirip İhsan beyi aklamıştı zaten.
Bu tür davalarda şüphelinin masum olduğu yönünde şüphe varsa bu savunan taraf, yani bize yarardı.

Büyük ihtimalle işlemişti suçlandığı şeyleri, büyük ihtimalle kanıt bulmakta zorlanmalarının sebebi güçlü bir adam olmasıydı ama doğrusunu söylemek gerekirse pek umrumda değildi. Benim işim gerçeği ortaya çıkarmak değil aksine müvekkilimi ne olursa olsun savunmak ve kurtarmaktı. Ben sadace savunduğum dosyadan sorumluydum. Gerisi hakimin inisiyatifine kalmıştı.

Fazla prensipleri olan bir avukat değildim. Tek önemsediğim şey işimdi. Savunmam ya da suçlamam gereken insanın, suçlu yada masum olması benim için bir şey ifade etmiyordu. Neden etmeliydi ki? Iş etiği bunu gerektirirdi.

Avukat olabilmek için çok çaba göstermiştim. Ailem varlıklı olmamasına rağmen üniversiteyi hiç kalmadan bitirmiştim. Staj dönemim hayatımın en zor yılları olmasına rağmen başarmıştım.

Ve şimdi tek istediğim şey Türkiye'nin en tanınan avukatı olabilmekti. Bu uğurda herşeyi yapabilirdim.

Ben çok büyük, çok önemli biri olmalıydım.

Saatime göz attığımda 10.20 olduğunu fark ettim. 10.30 da çok önemli bir görüşmem vardı.

Levent Kılıç. 34 yaşında başarılı bir mimar. Kendisini kaçıran, tehtid eden ve zorla belge imzalatan bir adama dava açmamı istiyordu.

Avukat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin