39. Bölüm(Ay, olsa da yesek)

8.4K 586 50
                                    

Ada'dan...

Yolda yürümeye devam ederken gözlerim bir abime, bir Furkan'a kayıyordu. İkisi de yara bere içindeydi. Abimin kaşı, Furkan'ın dudağı patlamıştı. Abim patlayan kaşına dokunmadığı için kan dağılmamış, sadece yanağından aşağıya doğru düz bir çizgi şeklinde, çenesine doğru yol çizmişti. Furkan ise patlayan dudağını kabaca silmiş olsa gerek kan, özellikle sol yanağına doğru dağılmış, kötü bir görüntü oluşturuyordu.

Bakışlarımı onlardan alıp aklımda dolanan sorulara cevap vermeye çalıştım. Furkan neden İstanbul'a gelmişti? Neden 'mavi gözlü olmadığım için mi sevmedin beni?' demişti? Ve son olarak, Emine Teyze ve Hakan Amca'ya ne diyecektik? Sonuçta yüzleri kan içinde kalmıştı. Tabi bir de Çağatay var. Onun bariz bir yarası olmasa da hırpalanmıştı. Çok azıcık, ufacık da sırtında sorun olabilirdi.

Sonunda evin önüne geldiğimizde bakışlarım ilk bahçeyi buldu. Ayça ve Çağatay hamakta oturmuş, konuşuyorlardı. Muhtemelen konuşmalarının ana başlığı 'Furkan-Deniz-Ada' idi. Ne zamandır yapmamakta olduğumu düşündüğüm göz devirme işlemini gerçekleştirip abime döndüm. Abimin koluna girip onu bahçeye, Ayça ve Çağatay'ın yanına, çekiştirirken Furkan'ı bir anlık unuttuğumu fark edip onun olduğu yöne baktım.

"Furkan, gelsene. " dedim öylece yerinde durmaya devam ettiğini gördüğümde. Başını onaylarcasına sallayıp yanımıza iki adımda geldi. Ama ben yürümek yerine birkaç saniye ona bakıp kaldım. Normal Furkan gibi görünmüyordu. Hani cips hırsızı Furkan gibi değildi. Bu durgunluğu dayak yemiş olmasından mı, yoksa yol yorgunluğundan mı geliyordu? Ya da başka bir şeyden?

"Ada? " Kaşlarını çatıp adımı söyleyen abimle, Furkan'ın durgunluğunu sorgulamaya son verdim.

"Ha? Neyse, hadi Ayça ve Çağatay'ın yanına gidelim." dediğimde çoktan abimin kolundan çıkmış, bahçe kapısını açıp bahçeye girmiştim. Abim birazcık yanlış anlamıştı sanırım. Ama onun anladığının aksine yanlış anlaşılabilecek hiçbir şey yoktu.

Çağatay ve Ayça bizi fark etmiş, hamaktan kalkmış, bize doğru geliyorlardı. Ayça soluğu benim yanımda alırken, Çağatay, Furkan ve abimin yanına gitmişti. Furkan ve Çağatay sarıldılar ve konuşmaya başladılar. Abim de baktı biz ayaküstü muhabbet ediyoruz, gidip hamağa yayıldı.

"Furkan gelmiş, gözün aydın. " dedi sırıtarak Ayça. İlk başta somurtsam da ben de sırıtmaya başladım. Esprimi yaptıktan sonra yine somurturdum nasıl olsa.

"Kulağımda Tire,"

"Bayat espri yapmayı kesmelisin. Sana bir abla tavsiyesi. " dedi ve göz kırptı.

"Böyle yapınca havalı olmuyorsun, bil istedim." deyip bende göz kırptım. Hemen ardından hızlı bir duygu değişimi yaparak somurtmaya başladım.

"Furkan'ın geleceğini biliyordun? "

"Evet de, bildiğimi nerden biliyorsun?"

"İlkokuldan beri arkadaşımsın, seni tanıyorum. Bilmeseydin yanıma ilk geldiğinde 'Furkan ne ara geldi?' derdin. Ben de 'bilmiyorum' derdim. Ama şu durumda sen ne dönüp bitiyor biliyorsun. Benim ise hala bilmediğim bir şey var ve bunun cevabını da muhtemelen biliyorsun. Furkan neden geldi? "

Çok meraklı görünmüştüm sanırım. Ama aksine çok meraklı sayılmazdım. Sadece... Neden geldi ki? 1-2 güne biz İzmir'e dönecektik zaten. Acil gelmesini gerektiren bir şey mi vardı?

"Bilmem. Gelmek istemiş olamaz mı?" Yalan söylüyordu. Biliyordu ama bilmiyor gibi davranıyordu. Bana söylenmeyen bir şeyler vardı ve bu beni rahatsız ediyordu!

"Olamaz!"

"Aman Ada! Gelmişse gelmiş işte, sana ne! " derken sinirlenmişe benziyordu ama üç saniyelik göz temasımızdan sonra kahkahalarla gülmeye başladı. " İki dakika ciddi olayım dedim onu da yapamadım yüz ifaden sağolsun. "

"Ciddi olsana!"

"İstanbul'a başka biri için gelmiş olma ihtimaline karşı kıskançlıktan kıpkırmızı oldun. Nasıl ciddi olmamı bekliyorsun? "

Kahkahaları şiddetlenerek sürerken Ayça'yla konuşmanın beni sadece sinir edeceğini fark ederek konuşmayı bitirmek istiyordum.

Ayça konuşmaya devam ederken ben onu dinlemeyip Çağatay ve Furkan'ın olduğu yöne bakıyordum. Gizli bir şey konuşuyormuşcasına bir edaya bürünmüşlerdi. Furkan, birisi onları dinliyor mu diye emin olmak için arada etrafını kontrol ediyordu. Etrafına bakındığı sırada göz göze geldik. Göz göze geldiğimizde aklımda sesi yankılandı. 'Mavi gözlü olmadığım için mi sevmedin beni?' Bunu neden söylemişti bilmiyordum ama umarım abim bu söylediğini hatırlayıp olayı deşmezdi.

Peki, ne konuşuyorlardı bunlar? Acaba yanlarına gizlice yaklaşıp dinlesem mi?

"Evet, evet. Öyle yapayım. "

"Cidden mi?" dedi Ayça yüzüme bakarak şaşkın ve mutlu karışımı bir şekilde.

"Ne cidden mi? "

"Cidden Furkan'a bir şans daha verecek misin? " Sesli düşünmekten daha kötü ne olabilir? Yanlış zamanda sesli düşünmek! Aferin bana!

"Hayır, cidden değil! " dedim aceleyle. Sanki hemen konuşmazsam beni Furkan'la evlendirecekmiş gibi.

"Ne olacak bir şans versen? "

"Bir şans vermiş olacağım! Ve ben bir şans vermiş olmak istemiyorum!"

"Seviyor musun onu hala? "

"O kim?" Anlamamazlıktan geliyordum. Olduğum yerde ter atıyordum resmen. Tabi ki Furkan'ı sevdiğimin anlaşılmasından değil(ki, sevmiyorum zaten), abimin şu anda buraya bakmasından. Vallahi herkes yanlış anlıyor!

"Furkan. Seviyor musun onu? " Ayça'nın ısrarcı sorusu, abimin konuştuklarımızı anlamaya çalışırcasına bakışları hararet yaptırmıştı bana.

" Abimin yanına gidelim hadi. Bak Çağatay'la Furkan da gitmiş oraya. Ne konuşuyorlar merak ettim." dediğim gibi koşarcasına gittim yanlarına. Furkan ve Çağatay da şimdi varmıştı abimin yanına. Ben yanlarına vardığımda konuşuyorlardı.

" Furkan. Her şeyi anladım da yanlış anlaşılma falan da filan. Ama bir şeyi anlamadım. Neden 'Mavi gözlü olmadığım için mi sevmedin beni?' dedin Ada'ya? " Allah! Neden dedi bilmiyorum ama abim bu cümlede bir art niyet yoksa bile bulmuştur. Furkan da kaldı öyle.

Furkan sonunda cevap verme zahmetine katlanıp konuştuğunda en az onun kadar ter atıyordum. O neden ter atıyor bilmem ama ben yanlış anlaşılma şeysinden korkuyorum sanırım.

"Neyden... Şeyden ya işte... Şey var ya... Hah! Tiyatrodan. Biz bir tiyatroya dahil olduk da İzmir'deyken. Onu prova ediyordum. Öyle. Prova."

Lafı ağzında evirip çevirmese, iyi yalandı aslında. Abim yer mi orasını bilemem ama...

***

Abimin yarasını temizlemiştim, şimdi de duşa girmişti. Şükür ki biz geldiğimizde evde sadece Ayça ve Çağatay vardı. Emine Teyze, Hakan Amca, Bora abi, Beril... Hiçbiri evde değildi. İyiki de evde değillerdi bari.

Şu anda da Furkan'ın yarasını temizlemekle meşgulüm. Ayça bu işi özellikle bana kakaladı. Neymiş? Yemek yapacakmış. Kimi kekliyorsa? Ben bilmiyorum sanki bir yerden sipariş edeceğini. Ama sonuç olarak Furkan'ın yarasını temizlemekten kurtulamadım.

"Çok bastırmasana Ada! " deyip yüzünü buruşturduğunda içim cız etti ve aklıma ızgara etin gelmesini engelleyemedim.

"Ay, olsa da yesek." 

Kafan Mı Güzel?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin