32.Bölüm(Hayat Öpücüğüm)

9.1K 739 149
                                    

İyi okumalar ^^ Bu bölüm çok güzel bir bölüm oldu gibi geldi bana ^^

En sevdiğiniz pasaja yorum yapmayı unutmayın. :)

# # #

Kimden; İnsan Müsveddesi
Baban evde değil. Bugün de dışarı çıkacağız. Baban eve dönmeden de geri gelmiş oluruz. Annen de ikna olur, hazırlan gel.

Sabah sabah önce Çağatay'ın beni çaldırmasıyla(mesaj sesinden uyanmayacağımı düşünmüş olmalı) attığı mesajı okumuştum. O değil de bir günde evde duramaz mıyız?

Oflayıp puflayarak ayağa kalktım. Kargalar daha bokunu yemedi ne bokuma bu saatte kalkıyoruz?

Saate baktım bu düşüncemden sonra. 11:00. Tamam, belki de yemişlerdir.

Önce insan müsveddemize bir cevap yazayım.

Kime; İnsan Müsveddesi
Tamam lan. Bekle.

Üstüme bir şeyler geçirdikten sonra aşağı indim. Önce anneme soralım bakalım izin verecek mi?

" Anne haberin var- "

" Var haberim. Ama bir şartım var. Ada'da sizle gelecek. " şart dediğinde ne bileyim eve geldiğinde etrafı toplayacaksın falan diyecek sanmıştım. Bu şarttan bile sayılmazdı hani. Omuz silktim.

" İyi. Hadi Ada, " ağzıma salatalık doldururken sesim boğuk çıkmıştı. Ada yemeklerine acı bir bakış attıktan sonra yanıma geldi. Kapının önünde duran Çağatay anneme selam verdikten sonra bize döndü. Yanımda Ada'yı görünce ve sanırsam onunda bizimle geleceğini anladığında yüzü düşmüştü. Ne oldu şimdi yahu?

" Çağatay gitmiyor muyuz? " dedim. Kapıyı gösterirken kaşlarımı da çatmıştım.

Başını onaylarcasına salladı. Anneme veda edip kapıya yöneldik. Dışarıda bir araba vardı. Modelini bilmesem de güzel bir şeye benziyordu.

" Bu arada kimin? " Çağatay genelde araba kullanmayı tercih etmezdi. O yüzden arabası da yoktu.

" Kiralık. Hadi, gelin. " Bir şey demeden arabaya bindik. Bu sefer nereye gidiyoruz Allah aşkına?

###

Çağatay'ın bizi götürmüş olduğu yere varmıştık. Ama benim araba da kalmam gerektiğini 10 dakika sonra içeri gelebileceğimi söyleyip gitmişlerdi. Bende kollarımı göğsümde birleştirip 10 dakikanın geçmesini bekliyordum. Ne işler çeviriyor bunlar? Sıkıntıyla telefonumu yine elime alıp yine saate baktım. Sonunda! Arabadan inip kapıyı kapattım. Büyük bir ev idi Çağatay'la Ada'nın on dakika önce girdiği yer.

Açıkcası kapıya yaklaştığımda kendi kendine gıcırdayarak açılmasını beklemiştim. Tedirgin olmuştum çünkü. Ama beklediğim olmayınca kapıyı yavaşça açıp içeri göz gezdirdim. Bir masa, bir koltuk takımından başka eşya yoktu. Ama az eşyaya karşın çok büyük bir yerdi. Ve gördüğüm o uzun koridor, aklıma bir korku filmi klişesi daha getirmişti.

Etrafa biraz daha göz gezdirdim. Duvarlara monte edilmiş hoparlörler vardı. Ne işe yarayacaksa artık?

Gözlerim tekrardan o uzun koridora kaydı. Yerlerde kağıt mı vardı orada? Normalde filmdeki gibi aptal kızı oynamaz, oraya gitmezdim. Ama 10 dakika önce buraya Ada ve Çağatay girmişti. Yani onları bulmak için her yeri kontrol etmeliydim. İlk oraya girsem iyi olurdu. Zaten iç sesimde hipnotize edercesine tekrar edip duruyordu.

Koridora gir.. Koridora gir.. Koridora gir.. Koridora gir.. La girsene on kere tekrarlatıyorsun!

İyi be! Oraya girince ölecek olan sen değilsin ama!

Dualar eşliğinde uzun koridora ilerledim. Sıra sıra, koridorun sonuna kadar ulaşan kağıtlar vardı yerde. Hemen önümde bulunan kağıdı aldığım anda kulaklarımı dolduran şarkı sesi beni yerimden sıçratmıştı. Noluyor aq? Şarkı? Dikkatli dinlediğimde melodisini şarkının Murat Boz'un 'Hayat öpücüğü' isimli şarkısı olduğunu farketmiştim. Neler olduğunu daha da merak ederek elimdeki kağıdı yüksek sesle okudum.

" Habersiz geçivermiş yıllar, dün gibi hatıralar. " bunu okuduğumda Murat Boz da aynı şekilde elimde yazanları söylemişti. Şarkının sözleri mi yazıyordu by kağıtlarda sıra sıra?

Bir kaç adım atıp diğer kağıdı da alıp aynı şekilde seslice okudum, " Takvimlerden sonbahar gibi dökülmüş yapraklar. "

Gittikçe daha da meraklanıyordum. Hızlı bir hareketle diğer kağıdı aldım.
" Anladım ki hala özlüyorum, elimde olmadan. "

" Sendin sığındığım liman. "

Kağıtları tek tek alıp okurken farketmeden de kağıtların yere saçıldığı koridorda ilerliyordum.

" Nefesini, kokunu, kalbime eşsiz dokunuşunu, derinde izler nasıl unuturum, yokluğunu? "

Aklıma neler döndüğüyle ilgili bir kaç şey gelmişti ama emin olamıyordum.

" Arıyorum akıp giderken ömür, bir haberini almaya razı gönül. "

Ya, bu koridorun sonu nereye çıkıyordu?

" Beni bana bıraktığın halime, herkes üzülür.. " bu iş beni sıkmaya başlamıştı ama kağıttaki şarkı sözlerini okumaktan kendimi alamıyordum.

" Gece yarıları ecel saatler, başımıza gelen kırık hayaller, hayat öpücüğüm dudaklarında, buna ölünür.. "

Tamam, bu kadar yeter. Ayağa kalkıp bir kaç adımda koridorun sonundaki kapıya ulaştım. Kapıyı aralayıp bedenimi içeri ittim. İçerisi karanlıktı. Hiç bir şey göremiyordum. Işığın birden açılmasıyla gözlerimi kıstım. Gözlerim karanlığa alıştığı için bir iki saniye durdum.

Çağatay salonun ortasındaydı. "Hah, burda-"

" Şşt! Önce ben konuşacağım, " bir kaç adım atıp yanıma ulaştı. Ellerimi tuttu. Ellerimi geriye çekemiyordum, nedensizce ne yapmaya çalıştığını anlamaya uğraşıyordum.

Eğilip kulağıma fısıldadı," Hayat öpücüğüm dudaklarında, buna ölünür. "

Şarkının bir kısmını tekrarladığında ağzımı açıp konuşacakken işaret parmağımı dudağımın üzerine bastırıp konuşmamı engelledi.

" Ben konuşacağım dedim. "

Parmağını dudağımın üzerinden çekti. Hala eğilmiş vaziyette, kulağıma fısıldıyordu.

" Ben hayat öpücüğüm olmadan yaşayamam, beni yaşamaktan mahrum etmeyeceksin, değil mi? "

###

Nasıldı bakalım? :D

Öncelikle Ayça ne diyecek?

Çağatay'ın teklifi nasıldı peki?

Kısa oldu ama yarına projem yetişecek, özür dilerim.

Kafan Mı Güzel?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin