53. Bölüm

2.3K 185 83
                                    

***

"Senin suratını göre göre bunaldım hayattan be, ben de Beril'i görmeye gidiyorum." Furkan gidelim iki saat kadar olmuştu. Berkay da kalktı.

"Ohoo, siz de ne meraklısınız kızlara. Biz bize yeteriz lan."

"Hadi oradan, geceleri uykusunda 'Ayça' diye sayıklayan da ebem zaten. Ulan gece ses duyup uyandım geçenlerde. Ses senin odadan geliyor, girdim içeri sana bakıyorum birden tuttun sarıldın, bırakmıyorsun da. Ruh hastası mısın oğlum sen?"

"O sen miydin ya... Sana mı sarıldım ben bir de?" Yüzünü buruşturdu. "Ama anlamalıydım kokudan Ayça niye erkek koksun?"

"Ya, bir de o mesele var. 'Ayça sen erkek mi kokuyorsun?' diye triplere girdin. 'Üzerime gül mü kokladın?' deyince koptum zaten ben gülmeye başladım. En son Furkan gelip beni kollarından almaya çalışıyordu. Ne ağır uykulu bir insanmışsın sen ya."

"Ya onu bunu bırak da, senin eben niye sayıklıyor uykusunda Ayça diye?" Çağatay'ın kaşları çatıldı.

Berkay Çağatay'ın yüzüne dikkatlice baktı. Bir süre bakışmanın ardından Çağatay, "Ne bakıyorsun oğlum?" diyerek araya girip bu romantik anı bozdu- tam anlamıyla romantik.

"Gerçekten salak mısın yoksa salak taklidi mi yapıyorsun ona  bakıyorum. Bilim insanları seni incelemeye almalı. Gidiyorum ben! Seviyemi senin yanında düşürmek istemiyorum,"

Çağatay, Furkan çıkarken seslendiği gibi Berkay'a da seslendi. "Havalara bak havalara! Doğru ya, Beril'in yanına gidip kedi yavrusu olacaksın, acını çıkar içinde kalmasın. Sensin salak! Bilim insanları kurban olsun bana be!"

Sonra telefonuna mesaj veya arama gelmiş mi diye kontrol etti. Daha doğrusu Ayça'dan gelen bir şey var mı merak ediyordu. Yoktu. "Arasana be vicdansız, çürüyorum lan burada."

***

"Beril!"

Beril arkasına dönüp bakmadı. Kim olduğunu anında anlamıştı ve onunla konuşmak istemiyordu. Durduk yere neden canını sıksın? Dolaşıyordu işte, rahatlamak için çıkmıştı ve gerçekten biraz rahatlamaya ihtiyacı vardı. Berkay'a değil, sadece rahatlamaya ihtiyaç duyuyordu. O kadar.

"Beril, baksana!"

"Beni rahat bırak Berkay." dedi Beril arkasına dönmeden.

"Buraya gel Beril!"

Beril'in aklı birden geçmişe gitti. Hiç gitmemesi gereken bir yere. Hiç hatırlamaması gereken bir şeye. Bunu düşünmek ona öyle bir acı veriyordu ki, hiçbir fiziksel sorunu olmamasına rağmen olduğu yere yığılıp bir daha hiç uyanamayabilirdi.

***

2 yıl önce

Beril sinirliydi, Berkay'ın bu yaşta içki içmesi onun için katlanılamaz bir şeydi. En azından biraz olsun onu dinleyip daha az içemez miydi?

Uçurum gibi bir yere getirmişti Berkay Beril'i. Bir arkadaşının motorunu ödünç almıştı Berkay Beril'i buraya getirebilmek için.

Berkay'ın tavırlarından sıkılıp yerden kalkarak uçurumun kenarına yaklaştı Beril. Berkay arkasından sesleniyordu.

"Beril!" Beril duymamış gibi yaptı.

"Beril, baksana!"

"Beril, hemen buraya gel!"

Berkay da yerden kalktı ve elindeki şişeyi bırakarak Beril'in yanına geldi.

"Ne istiyorsun?! Seni aşağı atmamı falan mı? Ben konuşurken beni dinlemek zorundasın!"

"Sonra konuşalım Berkay, sarhoşsun."
Beril konuyu kapatmaya çalıştı.

"Hayır, şimdi konuşacağız!"

"Benimle bağırarak konuşma tamam mı? Ben senin kölen değilim, ben senin bağırıp çağırabileceğin, emir verebileceğin biri değilim! Ben sadece senin sevgilinim, sadece seni seviyorum! Ama bu her sözünü doğru bulacağım, 'beyimdir yapar' diyeceğim anlamına gelmez! Kendine gel, karşında kimin olduğunu görerek konuş!"

"Sen... Sen istedin! Yanımda durmanı ben mi söyledim, gel beni sev mi dedim! Geri zekalı kız, sevdiğimi mi sanıyorsun seni? Sadece güzelsin tamam mı? Başka hiçbir şeyin yok! Seni sevmiyorum! O sözlerin hepsi yalan! Vakit öldürüyorum, oldu mu?!"
Beril ağlamak istiyordu ama bunu yapıp onu mutlu etmeyecekti. Baştan aşağı inceledi kendini. Sonra gözlerini kapattı, sanki karşısında bir ayna varmış gibi, göremediği saçlarını, gözlerini hayal etti.

Sarıya kaçan ama tam anlamıyla sarı olmayan uzun ve bakımlı saçları rüzgarda uçuşuyor, arada görüşünü engelliyordu. Mavi gözleri çok güzel sayılmazdı, mavi yazdığına bakmayın solgun bir renge sahipti gözleri. Fiziği de normaldi. Yani mavi gözlerimi saymazsak, diye düşündü Beril, Berkay için sıradan bir tipten başkası değilim.

"Şerefsiz! Şerefsizsin sen!" Ayağını sertçe yere vurdu. "Aşk denilen kelime sizin yüzünüzden basit bir şey olarak algılanıyor! Sizin saçma vakit öldürmeleriniz yüzünden kalpler kırılıyor! Sen şerefsizsin!"

"Ağlamayacağım..." diye mırıldandı. Berkay'ın gözlerinin içine baktı. "Değmiyorsun. İnan, soğan doğrarken istemsizce akan o göz yaşına bile değmezsin sen!"

***

Bir günde iki kısa bölüm, ne dersiniz? İyi bir özür oldu bence bölüm gelmemesine. Bir de, belki daha önce Beril ve Berkay'ın arasında geçen olaydan bahsetmişimdir. Emin değilim. Bahsettiysem unutun onu, o düzenlenince gidecek, asıl olay bu. Haydi görüşürüz, bol yorum gelir inşallah!

Kafan Mı Güzel?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin