46. Bölüm(Kadındır, Döver)

3.3K 257 86
                                    

Bu bölümü hangi kafayla yazdım hiç bilmiyorum. Saçma sapan bir şey oldu. Ancak ne kadar kötü, saçma olursa olsun yayınlamak istedim çünkü çok uzun zamandır bölüm atmıyorum ve sizi çok beklettim. Bu bölümü mazur görün lütfen, bir ara yeniden okur, saçma bulursam mutlaka değiştiririm zaten. İyi okumalar.

***

"Bunları sen mi yaptın Çağatay?" Bora şüpheli bir ses tonuyla konuşurken hazırlanan kahvaltı masasına bakıyordu.

"Evet Bora abi. Niye sordun ki, olmamış mı?"

"Olmaz olur mu ya? Sofraya bakar mısın Allah aşkına? Her şey var, hepsi de çok güzel olmuş." Ağzına bir zeytin atıp sandalyelerden birini çekti ve vakit kaybetmeden masadaki yerini aldı. Dikdörtgen şeklinde olan masaya Ayça, Deniz, Beril ve Çağatay da yerleşti. Ayça Bora'nın yanına, Beril ve Deniz onların karşısına, Çağatay da Deniz ve Bora'nın çaprazında olan masanın ucuna yerleşmişti.

"Ada niye gelmedi?" dedi Çağatay yemeğe başladıkları sırada, laf olsun diye.

"Sanane?" dedi Deniz ters bir şekilde. "Ada çok mu ilgilendiriyor seni?"

"Estağfurullah abi yen-"  'Yengeme yürüyecek kadar aşağılık bir insan mıyım?' diye devam edecekti cümlesine ancak cümleye başlaması bile başlı başına bir hataydı.  "Yen... Yen... Mutlaka yenmemiz lazım onları ya, yenemezsek çok pis yeniliriz çünkü. O yen o yüzden yani."

"Kimi yenmemiz lazım?"

"Şeyi işte... Maç varmış ya, hani futbol oynayacaklar... Bizim takım mutlaka rakibi yenmeli ya, yoksa çok büyük ayıp ederler." Deniz ve Bora'nın ona tuhaf bir şekilde baktıklarını görünce -Beril ve Ayça ne yapmaya çalıştığını anlamıştı- acilen konuyu değiştirmesi gerektiğini anladı. "A çayınız da bitmiş! Tüh! Hiç görmedim, doldurayım hemen."

Hemen Deniz ve Bora'nın önündeki yarısı dolu çay bardaklarını almaya kalktı. "Dur la," dedi Bora, "Yarısı öylece duruyor daha."

"Yok yok durmuyor. Çok soğumuş, içilmez ki o. Hem soğuk çay da neymiş ki? Öyle saçmalık olur mu? Haksız mıyım Deniz abi, Bora abi?"

Ayça yüzünü buruşturdu. İyice dikkat çekiyordu yaptığı telaşlı hareketlerle. Buna bir müdahale etse iyi olacaktı -ki Beril ondan önce davrandı. "Ne diyeceğim ya, parka falan mı gitsek? Ağaçlık bir alan biliyorum ben sakin bir yer tahtadan masalar falan var, ne dersiniz?"

"Tahtadan masa mıydı onun adı ya?" diye mırıldandı Ayça. Ancak onu takan yoktu, herkes Beril'in fikri hakkında düşünce belirtmekle meşguldü.

"Olabilir, temiz hava almış oluruz..." dedi Bora. Deniz de ona katıldığını belirten bir şeyler söyledi.

"Çok iyi olur," dedi Çağatay göz ucuyla Ayça'ya bakarak. "Furkan'ı falan da ararım o da gelir. Beril de Ada'yı arar."

"Tamam ben Ada'yı arıyorum madem." diyerek telefonunu çıkardı Beril. Çağatay da telefonunu arıyordu.
"Herkesin düşüncesi alındı, hani ben hani ben? Hani bana düşünce sorma?" diye yakındı Ayça. Onu yine takan olmamıştı. Çağatay duymuş olmasına rağmen Bora'nın gözüne batmamak için sesini çıkarmamıştı.

***

"Sen İstanbul'da yaşamıyor muydun? Ne arıyorsun ki İzmir'de?" Kaldırımda yan yana ellerinde içi abur cubur dolu market poşetleriyle yürürlerken bir yandan sohbet ediyorlardı.

"Bir süreliğine İstanbul'a gittim, aslen İstanbulluyum ama bir süredir İzmir'de yaşıyorum. Dedemi anlatmıştım ya hani, onun için gittim İstanbul'a."

Kafan Mı Güzel?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin