"Merak etme anne, en kısa sürede kızlarla geleceğiz yanınıza."
" Kızım en kısa süre müre anlamam. Tatildesiniz. Arkadaşlarını da al gel doğru dürüst tatil yapın şurada. "
Aslında iyi olur ya. İstanbul iyi gelir bize. " Tamam anne, kızlarla konuşurum ona göre geliriz. "
Cevap vermesini beklemeden hemen telefonu kapattım. Ada'nın gelmesi sorun olmazdı. Sonuçta, bir ailesi yoktu. Onun ailesi bizdik. Sadece abisi vardı. Deniz abi her ay Ada'ya düzenli olarak para yolllardı. Tabi bizimki parasını yemeğe harcardı. Kıyafet işine de Beril bakıyordu.. Her neyse.
Beril için de sorun olmazdı. Tatilde Almanya'ya, ailesinin yanına, gitmeyi düşünmüyorsa tabi.
Benim içinse ödül olurdu. Şu kölelik mi her ne boksa o olaydan kurtulmuş olurdum. " Pşt, Ayça?! "
" Efendim? "
" Dalmış gitmişsin burda, noldu? " diye sordu Beril. İki saniye cevap vermedim diye endişelenmek niye?
" Beril, sen Almanya'ya gitmeyi düşünüyor musun? "
" Hayır, bu yaz gitmeyeceğim. Gidecek olsam erkenden giderdim zaten. "
" Hah! Oldu o zaman bu iş! " dedim neşeyle.
Tek sorun Ada'ydı.
* * *
" Olmaz. "
" Ada'cım, kankam. Tatil yapacağız ya, çok güzel olacak. "
Ada bizle gelmek istemiyordu, çünkü ailem ona kendi aile ortamını andırıyordu. Ailesi bir trafik kazası sonucu vefat etmişti. Ama onsuz olmazdı!
Onu can yüreğinden vurarak konuştum. " Ama şimdi annemin o güzeeel yemeklerini özlemedin mi sen? " Birden yüzü gevşedi.
" Annen yemek yapar mı ki? "
" Yapmaz mı Ada? "
" Ya yapmazsa? " dedi son bir kez şansını deneyerek. " Yapar Ada, yapar. "
Önce upuzun bir nefes aldı. Sonra ofladı. " İyi. Gidelim. "
Ada'ya baktığımda hala içine çektiği nefesi vermemişti. " Ada nefes aldıktan sonra geri vermen gerekiyor, biliyorsun değil mi? "
* * *
İnternetten yarın için üç uçak bileti aldım. Tamamdır! Yarın İstanbul'a gidicez!
Çalan telefonuma uzanıp elime aldım. Çağatay. Göz devirdim.
Dünden önceki gün Çağatay'la uyumuştuk. Son konuşmamızdan sonra bir şey söylemeyip, arkasına dönüp uyumuştu. Ama ne horluyordu lan. Tövbe bismillah. Canavar çıktı sandım çocuğun içinden. Hala sabırsızca çalan telefonu açtım.
" Ney? "
" Yarın sabah gelip bana kahvaltı hazırlamaya unutma. " Dedi.
" Yarın gelemem. "
" Nedenmiş o? " Şuan kaşlarının çatıldığına eminim.
" Sevgilimle buluşucam. " dedim,ardından sırıttım.
" Nerden çıktı o sevgili? " çatılı olan kaşlarının daha da çatıldığına kalıbımı basarım.
" Sürpriz yumurtadan. Nerden çıkacak Çağatay? "
" Ayça. Yarın. Neden. Gelemezsin? " Mal mıyım ben? Onu mu ima etmeye çalışıyorsun? Anlamıyor muyum tek tek söylemeyince?
" İstanbul'a gidiyorum, oldu? " dedikten sonra telefonu kapattım. İlla sinirimi oynatacak arkadaş!
Tamam önümüzde bir anlaşma var. Kölelik. Ama maalesef üzülerek söylüyorum ki bir ay kölen olamayacağım çünkü İstanbul'a bekleniyorum.
Kapı çaldığında ofladım. Kimin geldiği belliydi zaten. Kapıyı açtığım anda konuşmaya başladı. "İstanbul'a gitmiyorsun."
Hadi len ordan! Bekle sen daha!
"Ben İstanbul'a gitmiyorum ki zaten. " dedim kelime oyunu yaparak." Nasıl yani? Ama- "
" Biz gidiyoruz. Beril, Ada ve ben. " dedim ardından yumuşak tonlu konuşmamı hemen bırakıp sert bir tavıra büründüm.
" Hem sen bana karışma hakkını kimden alıyorsun?! " Tek kaşımı kaldırmayı beceremediğimden denemedim bile.
" İyi, bir daha deneyeyim. Gitme. " Sesi yumuşamıştı.
" Neden gitmemi istemiyorsun? Beni çok mu özlersin sonra? " Dedim dalgasına.
" Nerden çıkardın? Özlemek falan yok. Sadece gidersen şeyden dedim. Şey olduğu için şey yaparsan, şey olmaz diye dedim. " sırıtmaya devam ettim. Anlatmaya çalışırken resmen kıvranıyordu.
" Az önce söylediklerinin birde Türkçe'sini dinlesem? "
" Ya işte sen gidersen kölelik işi ertelenir, maksat boşa zaman geçmesin. " Birden yüzümdeki sırıtışı sildim.
" Hayvan mısın!? Hayvan! " derken bir yandan ona vuruyordum. Onu kapının dışına iktirip, kapıyı yüzüne çarpmadan önce konuştum.
" Kimsenin hayatına herkes karışamaz! " dedikten sonra kapıyı çarptım. Daha sonra cümleyi yanlış söylediğimi farkedip yine kapıyı açtım. " Herkesin hayatına kimse karışamaz! "
Ama bu sefer işler yolunda gitmedi. Tekrar kapıyı yüzüne çarpacakken ayağını kapının arasına koydu. Ki ben kapıyı çok sert çarpmıştım.
Sonuç. Yineee hüsrrraaan,her daim- tamam yeterli.
" Ah! Kızım görmüyor musun ayağımı!? " Acıyla inlemesiyle panikledim. Yerde ayağını tutarak bağırıyordu.
" Ya ben şey ya.. Yanlışlıkla oldu yani bilerek yapmam o kadar cahil miyim ben ya? Değilim tabi. Değilim. "
Bir kez daha acıyla inlemesiyle saçma konuşmama son verip yanına eğildim. " İyi misin? " Yerden kalkmasına yardım ettim. Kaç kilosun sen? Dün akşam yemekte eşek ölüsü falan mı yedi acaba?
" İyiyim. "
" Ya sen şimdi ayağını niye koyuyorsun ki? Off. " derken onu az önce sağlam çıkardığım evime topal soktum.
" Ayça? "
" Hı? "
" İstanbul'a bende geliyorum. "
" Ne? Hayatta olmaz! "
" Ayça, ben az önce geleyim mi diye sormadım. Gelicem dedim. " dediğinde biraz öfkelenmiş görünüyordu.
" Bende gelmiceksin dedim işte. "
" Uçak senin mi, Ayça? I-ıh değil. Uçak parası olan herkese açık bir yer. " onu koltuğa oturttum.
" İyi, iyi. Gelirsin! " bir beş dakika koltukta oturduktan sonra ayağa kalktı. Ayağı düzelmiş gibiydi. Sadece çok az yalpalıyordu.
" Ayça, özel bir şey söylicem kulağına yaklaş bakayım. " bende meraklı bir insan olduğum için hemen kulağımı ona yakınlaştırdım. Yanağımda bir anlık hissettiğim dudakların ardından Çağatay şaşırmama bile fırsat vermeden çıktı.
" Bari kapıyı kapatsaydın! " bana da arkasından bağırmak kaldı yani.
Teog öncesi son bölüm. Okuyun bakalım. Yorumları bekliyorum..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafan Mı Güzel?
فكاهةAyça, Ada ve Beril'imizin komik halleri ile size güzel bir yolculuk sunarken ayriyetten Çağatay, Furkan ve Berkay da bize eşlik ediyor. Lisenin başlarından beri birbirlerine düşman kesilmiş bu iki grup. Düşmanlıkları komik bir hal almış bu altı insa...