Ant korkmaz

27.8K 643 27
                                    



''Baba ne olur gitme baba yalvaririm gitme annem dayanamaz buna baba öldürme bizi" diye bağırıp ayağına sarıldım. diğer ayağıyla beni tekmeledikten sonra sıkıca tuttuğum bavulunu setçe çekti

''baba gitme'' diye yalvarırken gözden kaybolmadan önce son kez duydum sesini

''ben senin baban değilim'' diyen ses aradan geçen 14 yıl boyunca hep kulaklarımdaydı....



korku yok, acıma yok, sevgi yok.....

hiç bir insanı duygu yok ve asla var olamayacak ne bedenimde nede ruhumda.

kalbini 11 yıl önce annesiyle beraber toprağa gömen bir adamım ben.

adım ant korkmaz. adım gibi yeminliyim ben. intikam için yaşamış bir yeminim ben.

''abi'' diyen sese döndüm. yüzüme bakmaya dayanamayan ali her zaman benden başka bir yere bakardı. bir kez yüzüme bakmıştı odan sonra da asla bana bakmadı. bende neden diye sormadım.

''söyle'' dedim ve boş kalan bardağımı ona uzattım. elindeki şişedeki kehribar rengi sıvıyı bardağıma boşalttı. bende beni artık sarhoş bile etmeyen viskimi tek kaldırışta bitirdim.

''herşey hazır abi adamlar okulun etrafında haber bekliyorlar''

''yerlerinde kalmalarını söyle'' dediğim ve büyük salonu tüm ayrıntılarıyla gören locadan etrafı incelemeye başladım.

''şu adam beş numaralı masada kırmızı kravatlı onu alın hile yapıyor'' dedim ve aliye baktım.

biz uzun zamandır beraberdik. tam 8 yıl. ne kadar da uzun bir zaman. uyuşturucudan yattığım çocuk koğusunda tanışmıştık. ve sonrada tüm o iğrenç işlerin altından beraber kalkmıştık ama o hep benim bir adım gerimde kalmıştı.

ve şimdi ben 25 yaşında 3 kumarhanesi iki barı bir galerisi olan sözde iş adamı özde bir pislik olmuştum ve nedense halimden şikayetçi değildim.

böyle olmayı seviyordum. güç+para= herşey demekti benim için ve tüm bunların üzerine çıkan tek bir şey için yaşıyordum.

İNTİKAM.....

''ben çıkıyorum mekanlar sende'' dediğimde ali başıyla selamladı beni.

büyük siyah koridorlardan geçerken ilmek ilmek ördüğüm planımı hayata geçirmeme bir kaç saatim kalmıştı ama önce çicekçiye uğrayıp ortanca aldım hemde beyaz olanından ve mezarlığa gittim.

elimdeki saksıyı diğer saksıların yanına koydum. ve yanına oturup bir sigara yaktım.

''zamanı geldi anne, artık herşey için çok geç'' dedim ve iki fırt çektiğim sigarayı söndürüp ayağa kalktım ve annemin soğuk mermer taşına bir öpücük kondurdum.

kuru yapraklar etrafa dağılmıştı ayağımın altında ki hışırtıları kulağıma geldikçe o kızında tıpkı bu yapraklar gibi ayağımın altında olması için elimden geleni yapacaktım. ve o benim fırtınam da kalmış cılız bir kuru yaprakken ben onun üzerine basmaktan mutluluk duyacaktım.

ne çok insan heba etmiştim bu zamana gelene kadar. ne çok insan katletmiştim. tek geçerli şeyin para olduğunu bana öğreten adam mümtaz korkmaz. şimdi nerdeyse batmak üzereydi.

sırf para için beni ve annemi bırakıp o zengin kadına kapağı atmış kendi kızı olmayan piçe bile babalık yapmıştı. neden. para için.

ama şimdi bataklığın içindeydi ve çırpınıyordu. bir el arıyordu çırpındıkça ama asla bulamayacaktı. çünkü tüm dostları bana çalışıyordu artık, bankalar kredi vermiyordu çünkü benim gibi bir müşteriyi kaybetmek istemeyen bankalar bir sözümle tüm kredilerini iptal etmişlerdi.

karısı ve o tüm zamanlarını en güzel derece değerlendirdiler, karısnın babasından kalma tüm serveti 14 yıl içinde tükettiler ve şimdi sıfıra indiler. ve işte bu andan sonra zaman benim zamanımdı artık.

mezarlıktan çıktığımda gözlerimi kapatıp etrafı dinledim. çam ağaçlarının hafif rüzgarla dalgalanan hışırtıları kulaklarıma ve o koku da burnuma doldu.

''orda olduğunu biliyorum zet çık ortaya'' dediğimde mezarlığı çevreleyen çam ağaçlarının arkasından elinde bastonuyla çıktı karşıma. beli sanki daha çok bükülmüş gibiydi.

''kendine yer bakmak için mi burdasın'' dediğimde başını yerden kaldırıp bana baktı. yüzüme bakabilen tek insandı o

''öyle de diyebiliriz'' dediğinde yanımda kadar gelmesi biraz zaman aldı ama sonunda gelebilmişti. yaşlı gözlerini gözlerime dikip

''büyüyor'' dediğinde anlamayarak baktım ona

''intikamın gittikçe büyüyor'' dediğinde arabama yaslanıp bir sigara yaktım. intikamı mı bilen ne acılar çektiğime şahit olan tek insandı ve akciğerinde ki kanser yüzünden gittikçe çöküyordu.

''seni paramparça edecek evlat öyle çok parçalara ayrılacaksın ki öyle çok canın yanacak ki keşke diyeceksin'' dediğinde öksürük krizi yine tuttu. arabadan aldığım duyu titrek ellerine bıraktım. bir kaç yudum alıp kırış kırış olan yüzünü bana döndü.

''seni evine bırakayım'' dediğimde ona yaklaşmaya çalıştım ama geriye doğru gidince elim hava da kaldı

''bu kadar ruhsuz olma evlat''

''ruhum yok benim, kaybedeli çok oldu'' dedim ve arkamı dönüp öldüğünde benimde ruhumu alıp yanında götüren kadının mezarına baktım

''ölüler ve yaşayanlar evlat, ''

''yaşıyor muyum sence?'' dediğimde bastonundan güç alarak önce doğru yürümeye devam etti

''sorunda burda zaten evlat sen bir ölüsün ve bir çiçeğin üzerine karabasan gibi çökmek üzeresin'' dediğinde tek kelime etmedim oda etmedi ve mezarlığa girip gözden kayboldu.

haklıydı, karabasandım ve o kızın üzerine çöreklenip benden çaldığı hayatı ona annesine ve babasına zehir edecektim.

cebimden telefonumu çıkarıp kızın okulunun önünde ki adamlardan birini aradım.

''durum ne''

''dersteler efendim ''

''herşey hazır mı?''

''sizi bekliyoruz'' diyen adamın yüzüne telefonu kapatıp arabama bindim ve intikam çanlarının arasında okulun yoluna koyuldum

geliyorum küçük kız, hayatını cehenneme çevirmeye benden aldıklarından daha çok şey almaya geliyorum senden. ve bu güneşli son bahar gününü karartmaya geliyorum

zeynep korkmaz hayatına bir karabasan gibi çökmeye bir kara delik gibi seni içime çekip parçalara ayırmaya geliyorum.


Ateşe YürüyenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin