iki kader

5K 220 11
                                    

erkenden geldi bölüm ama kısa bir epilog......

yorumlarınızı bekliyorum canlarım.....kocaman öpücükler.....sibel......





neler oluyordu, nefes alıyordum, ayaktaydım, 

oysa biraz önce ant'ın önüne geçmiştim, ve , evet vuruldum....olsun acı çekmiyorum ki ona bir şey olmadı ya tekrar benim yüzümden vurulmadı ya ölsem de mutlu olurdum, 

ama şimdi kendimi düşünemem ki, o nasıl olur kendini kaybeder çok acır,

yine burdaydım, evimizin bahçesinde, ama artık bahardı mevsim, biraz önce bembeyaz olan etraf artık cıvıl cıvıl rengarenk, çok farklı 

neden? 

bembeyaz olan doğa ana artık rengarenk çiçeklerle doluydu, kırmızı mor sarı kasımpatları, bir yerlerden hatırlıyorum bu çiçekleri ama nerden

(ant'ın annesinin en sevdiği çiçek)

eğretiotları hafif esen meltemde boyunlarını bükerek sallanıyordu, acım yoktu, neden, canımın çok yanması gerekmez miydi?

''merhaba'' diyen sesle etrafıma bakındım, kim konuşmuştu, sonra onu gördüm kasımpatlarının önünde yere eğilmiş kadını, 

''merhaba'' dedim, kadın gülümseyerek yerden doğruldu, üzerinde bahçıvan kotu hasır şapkası eldivenleri ve elinde makası vardı, 

''kayboldun'' dedi ve eldivenlerini çıkarıp yanıma geldi, 

''anlamadım''

''koybolşunun izi gözlerinde duruyor''  dedi ve yarım ağız gülümsedi, 

''susadın mı hadi gel harika ev yapımı limonatam var '' dedi ve beni bırakıp arkasına doğru yürüdü, onu takip etmek için arkamı döndüğümde şok oldum, 

burdaydım, evimizde, bizim evimiz, tüm heybetiyle önümde dikiliyordu, 

şaşkındım kendi eksenimde dönerek olduğum yeri inceledim, evet burası bizim sığınamızdı, ama farklıydı, neşeli bir kıpırdı vardı etrafta öyle güzeldi etraf insan huzur doluyordu, 

canlı gibiydi her şey, yeni boya kokusu ahşap evin üzerine yeni sürülmüş vernikle beraber genzimi yakan bir koku vardı etrafta, 

soluk renkli tahta panjurlar, şimdi koyu maviye boyalıydı, onun gözlerine benzeyen maviye, tahta verandanın tahta korkuları bulut mavisine boyalıydı, tıpkı rüyalarıma giren düşsel mavilikler gibi, onun her tonunu seviyordum, mavinin her tonu onunla bütünleşmişti, 

koyu mavi, gözlerini, acem mavisi hiddetini bulut mavisi aşkını ve sayamadığım her çeşit mavi onunla bir bütündü ve artık maviler eksikti yarımdı tıpkı benim gibi, 

''hadi'' diyen kadının sesiyle ağır adımlar verandaya çıktım, çiçekli bardaklara koyduğu limonatanın açık sarı renginin üzerine kenarda ki saksılardan birinden aldığı nane yaprağını koydu ve bana uzattı, nazik kibar ve seven bir kadına benziyordu, tatlı bir gülümsemesi vardı 

gülünce solunda oluşan gamzesi bana birini hatırlatıyordu ama kimi onu bilmiyordum, 

evimiz, güzeller güzeli evimiz, zincirlendiğim pencere korkulukları paslanmış değildi artık yağlı beyaz boyayla boyanmıştı, ve oturup büzüştüğüm salıncak, yırtılmış solmuş paslanmış değildi canlıydı tüm mavi çicekli desenleri 

''mavi'' dedim ve salıncağın yumuşacık kumaşında gezidirdim elimi, saki dün burda oturuyordum

''hala burdasın kızım'' diyen kadına döndüm, artık bana bakmıyordu, baktığı yöne kafamı çevirdiğimde elimde ki limonata bardağı hızla elimden kaydı, sanki biri elime vurmuştu 

Ateşe YürüyenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin