mavi aslan

5.4K 257 13
                                    

selam canlarım...... çoğunuz karnelerinizi aldınız  umarım evde herşey yolundadır:)))) ben hep karne zamanlarımda eve tırsarak giderdim:)))) neyse upuzun bir tatil sizleri bekliyor  tadını çıkarın canlarım, 

sizleri seviyorum.....öpücükler.....sibel





bazı anlar vardır yaaa hani unutmak için çabalarsınız ama her unutmak istediğinizde    o unutmak istediğinizi hatırlatır size... 

nasıl aşık olmuştum cehenneme, yanacağımı kavrulup tükeneceğimi bile bile nasıl aşık olmuştum, 

bakışı mı? sert ve acımasızca olsa da bana dokunan tek erkek olduğu için mi? yanında hem korkuyla titreyip bakma bana diye bağırdığında bile gözlerimi ondan alamadığım için mi? onu delirtmek için yaptıklarımdan sonra delirerek bana zarar verdiği için mi? beni öpen ilk erkek olduğu için mi? 

bir insan için ilkler neyi ifade eder, bence unutulmayacakları ifade eder, insan asla ilklerini unutmaz, ilk okul günlerini, okumaya ilk başladığı anı, o zamanlar yaramazlık olark görünen ama sonra hatırlandıkça komik gelen anılarını, ilk elini tutan adamı ve ilk aşık olduğunu asla unutmaz, unutmaya da çalışmaz, ama bu aşk güzel bir aşksa, 

ama benim aşık olduğum adam, canımı kanırtırcasına acıttı, gitti sonra geri geldi, kovdu, gitmeyeceğim dediğim halde kovdu yanından, oysa onunla o hastane odasında aylarca kalabilirdim, tek istediğim kokusuna yakın olmaktı, tek istediğim nefes alışını duymaktı, ama o ne yaptı, git dedi, sonra geri geldi aldı beni, dokundu, öptü kokladı, sevme derken bile benim anladığım sev beni demesiydi, kötü bir adamım derken bile iyi olması için elimden geleni yaparım dediğim adamdı, 

vurulduğunda onunla yaralandığımı bilmedi gözlerinin ömrümün ışığı olduğunu bilmedi canımı acıta acıta gözlerime her baktığında eridiğimi bilmedi, korkuyla değil cesaretle sevdiğimi bilmedi, ondan kaçmamı istediğinde kaçmayacağımı bilmedi 

ama ne oldu, o kaçtı,  bu sefer öyle birden bire aniden hemen ertesi gün gelmedi, umutlarımın üstüne kezzap döküp paramparça ettim ve beklemekten vazgeçtim. 

''zeynep hanım'' diyen sesle kapattığım gözlerimi açtım, ve aynanın yansımasında ki kıvırcık saçlı çilli kıza baktım, kuaförümün çırağı asude, 

''herşey hazır artık giyinebilirsiniz'' dediğinde aynada ki yansımama baktım, bakım her zaman bakımdı, ve gerçektende çirkin kadın yoktu bakımsız kadın vardı, 17 aydır sadece sabahları yüzünü yıkayan ben bile bu kadar güzelleşmişsem her kadın güzelleşebilirdi. 

özel olarak bu gece ki sergi için aldığım o kasvetli siyah elbiseyi giymemeye karar verdim, sonuçta düğüne gitmiyordum dimi, indirimden aldığım elbiseye baktım, uzun zamandır gardurobumdaydı ve hiç giymemiştim. 

mürdüm rengi dantelli göbeğimi açıkta bırak  uzun dantel kollu büstiyerimi üzerime geçirdim ve altınada aynı renk dantelli yandan yırtmaçlı eteğimi giydim, saçlarıma düz bir fön sade bir makyaj istemiştim altına ince bantlı şık  ayakkabımı ve elime  küçük çantamı aldım, tamam hazırım işte. 

'' harika görünüyorsunuz zeynep hanım hem bu kadar sıradan olup hem nasıl göz kamaştırıyorsunuz anlamıyorum'' diyen asdüye 50 lira uzattım tam  para üstünü vereceti ki

''kalsın'' dedim ve göz kırpıp kuaförden çıktım,   saat üçe geliyordu, zamanım vardı, o yüzden acele etmeyecektim, 

bu sabah evden çıkarken nasıl mutluydum, nasılda umutlu, sonra o kız, ezra, ikimizin tek ortak noktası karanlığa olan düşkünlüğümüz ve belki de aşkımız, ve şimdi sergi salonuna girerken sanki biri tarafından izleniyordum, gittikce paranoyaklaşıyordum. Buna bir cozum bulmaliydim ben bu degildim bu kizi sevmemistim. Ama iki yildir hayatimin merkezine yerlesen adam beni bu kiz haline cevirmistim. Dengesiz mutsuz gulmeyi unutmus ve hala onu bekleyen birine donusmustum. Yavasca eski zeynebi unutuyordum. Buyuyor muydum acaba büyumek boyleyse. Kalsin ben buyumek istemiyorum. Canim yansin istemiyorum.

tanrım bu gün bitsin artık, ne kabus dolu bir gündü, 

''zeynep'' diyen ışıl hocaya döndüm tanrım yine göz kamaştırıyordu bu kadın, 

''hocam geçiktim affedin trafik berbattı'' diye mazeretlerimi sıraladım

''tamam canım sorun  değil hadi yanıma gelenleri karşılamamda yardım et'' dediğinde onu takip ettim, okulumuzun üst düzey hocaları rektörü bir kaç tanıdığım iş adamları kokoş eşleri yada metresleri falan filan derken iki saate yakın nefret ettiğim topuklu ayakkabılarım üzerinde durmak resmen çin işkencesiydi, 

büyük salon nerdeyse hınca hınç dolduğunda ışıl hoca 

''konuşma kağıtlarım sendeydi zeynep verir misin?'' dediğinde bir an şuurumu kaybetmiş gibi baktım hocama, lanet olsun, hatırlamıyordum, tamam sakin ol zeynep

''zeynep'' diyen kadına çevirdim gözlerimi 

''kağıtlar'' dediğinde gülümsemeye çalıştım ama olmadı, 

''hemen getiriyorum'' dedim ve ayağımda ki topuklulura aldırmadan koşarak salondan çıktım, 

hemen  çantamda ki telefonumu alıp hayatımı kurtaracak olan kadını aradım. 

''kuzum söyle'' diyen kadının sesinden  yine bal damlıyordu

''lale teyze bittim öldüm mahfoldum yankım küllerim savruluyor'' diye bağırdım otaparkta, 

''dur dur dur ne oldu onu söyle ''

''ışıl hocanın konuşma metinleri bendeydi ve ben onu galiba evde.....'' dediğimde cümlemi tamamlayamadım, atakan tam karşımdaydı ve elinde ki kağıtları galesizce bana sallıyordu, piç bir sırıtış vardı yüzünde, telefonda kıkırdayan lale teyze 

''siz bir harikasınız'' dedim ve telefonu kapatıp koşarak atakanın yanına gittim ve sevinçle boynuna sarıldım, hayatımı sene sonu notumu ve büyük ihtimalle kariyerimi kurtarmıştı, 

''bana böyle sarılmanın bir kaç kağıt parçasına borçlu olmak can sıkıcı be güzelim'' dediğinde yaptığım dangonluğu anlayıp yavaşça geri çekilmeye çalıştığım anda, ne olduysa oldu, 

karanlık üstüme göç etti, kolumda ki acıyla kendimi yan tarafta ki arabanın kaputunda buldum, her şey göremeyeceğim kadar hızlı gelişiyordu, yada benim gözlerim ağır çekime almıştı bu hızı, 

karşımda ki sahne sanki bir belgesel gibi izliyordum, heybetli bir aslan ilişti ceylan gözlerime, delirmiş gibiydi, ve karşısına her ne çıkarsa parçalara ayıracak gibiydi,

''güzelim haaa'' diye kükreyen aslan avının yüzüne geçirdiği pençelerini ardı ardına indirirken, çarptığım arabanın kaputundan yavaşça aşağıya kaydım, dizlerimin üzerine çöküp 

''yapma'' dedim, sadece yapma ellerimle yüzümü kapattım, gelmişti mutlu muydum? yoksa atakana bunları yaptığı için kızgın mı?

''dur'' dedim, ama dinlemiyordu ki asla durmadan pençelerini geçiriyordu avına, her geçirdği pençe darbesiyle kendinden geçen atakana bakmaya dayanamadım, çünkü artık yüzü görünmez haldeydi bayılmıştı ama aslan durmuyordu, 

''yapmaaaaa'' diye bağırdım sonunda, ellerimi yüzümden çekip titrek bacaklarıma güç veren allahıma bir kez daha şükrettim ve ayağa kalktım. 

atakanın üzerinde kalkmadan omuzlarının arkasına attığı bakışları anında birbirimizi buldu, 

mavi ateş, mavi yangın, mavi kor, mavi cehennem, mavi sonsuzluk mavi nefret, ve mavi cennet vardı gözlerinde kısaca her şey ordaydı ama bir ben yoktum o mavilerde bir ben yoksundum o mavilerden, 

''yapma'' dedim bir kez daha,

avının üzerinden kalkan mavi aslan tamda karşımda dikildiğinde. kanla kaplı yüzünü ellerini beyaz gömleğini daha net gördüm ve bir adım geriledim, 

''daha yeni başlıyorum'' dedi ve bileğimi tutup beni tüm dünyadan izole edilmiş terk edilmiş evrenine sürükledi......

Ateşe YürüyenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin