AEM☠BÖLÜM||22

694 57 34
                                    

AURORA/RUNAWAY

İyi okumalar...

♓♓♓

Harabeler çaresizliği ve yenilgiyi temsil ederdi fakat ben ortalığa dağılan onlarca parçamı görünce hiddetin bedenimi istila etmesine izin verdim. Oturduğum yerden ayağa fırladım.

"Ne yani. Bana yıllardır yüzümü bile görmek istemeyen, hatta sırf çocuklarının ölümünden seni ve beni sorumlu tutan sevgili babaannem ve dedemin gelip beni göreceğini benimde buna tabi ki anneciğim diyeceğimi mi sandın?"sesim söylediklerine inanmak istemiyor olmalıydı, çünkü hala içinde barındırdığı tını anneme şaka yaptığını söylemesi için bir yalvarıştı.

"Mutlu olmasan bile kabul edeceğini biliyorum."

"Bilmiyorsun!"bağırdım, sesim sakin salonu sarstı, bedenim yanıyordu, ruhum alev alevdi.

"Hiçbir şey bilmiyorsun anne! Onlardan nasıl nefret ettiğimi, babasının ölümünden sorumlu tutulan küçük bir kızın neler hissettiğini, kollanma beklerken suçlama gören bir kızın ne hissettiğini bilmiyorsun anne! Canları cehenneme anne! Canları cehenneme! Hiçbirini görmek istemiyorum. Onların yüzünü bile görmek istemiyorum anne! Anne!"son cümlemi istemsizce bağırdım.

Tanrım!

Sinirlerim bozuktu. Sinirlerim çok bozuktu. Bağırıp çağırmak, ortalığı yıkıp dökmek istiyordum.

"Anne, lanet olsun! Lanet olsun, anne! Bunu bana neden yaptın? Neden bu acıyı çektirdin bana anne? Neden hatırlattın tekrar? Neden anne?"gözlerimde biriken yaşlar annemin silüetini bulanıklaştırırken, canım yanıyordu, ruhumla beraber, Yanık kokusunu alıyordu burnum, midem buruluyor, o ekşi tat boğazıma kadar tırmanıyordu.

"Meltem, yapma kızım."annemin çaresiz sesi beni adeta delirtti. Ellerimi Saçlarımın arasına sokup tüm gücümle çekip çığlık attım.

"Kes sesini anne! Seni çaresiz görmek istemiyorum. Lanet olsun, bunu istemiyorum. Gücümü seni güçlü görünce yaratıyorum ben, çaresiz olmak istemiyorum. Sus anne!"diye bağırdım. Boğazım acıyor, bir zımpara kağıdı soluk boruma tıkanmış gibi pürüzlü bir his dilimi kurutuyordu.

"Meltem!"annemde bağırdı ama Kulaklarım kapalıydı, onu duyamazdım.

Arkamı dönüp çıkış kapısına koştum. Eğilip ayakkabılarımı yakalarken kapıyı da açmıştım. Hızlıca kendimi dışarıya atıp koşmaya başladım. Annem yavaş yavaş iyileşiyordu, koştuğunu biliyor fakat bana yetişemeyeceğini hissediyordum. Acı çektiğine de emindim.

Fakat ruhu yanarak kıvranırken, fiziksel bir acı o kimse için bir hiç haline gelirdi.

Annemin teninde ki acı bir hiçti. Benim karanlık tutmaya çalıştığım fakat her daim annem ile teyzemden gördüğüm sevgi ile beyaz kalan ruhumun şimdi kızıl alevlerle kavruluşunu seyretmek canlı bir bedene ölümün Soğukluğunu üflemek kadar zor ve acı vericiydi.

Gözlerimden düşmek için zamanın içinde ölmek üzere olan onlarca gözyaşını serbest bıraktım. Annemin sesine sağır olan ruhumun kulakları hıçkırıklarım ile sarsılırken, haykırışlarım yaktıklarım için değildi.

Uğruna acılara boğulduğum her bir umut tanesi şimdi kirpiklerimden intihar ederken, bu kez acı değil siyah boğuyordu beni.

Ne kadar dayanabilirdim?

Umut olmadan ne kadar yaşayabilirdim?

Bir saniye bile nefes alamazdım. Bunu biliyordum.

Fakat gözyaşlarıma, kirpiklerimden düşen her bir umut tanesine de engel olamıyordum. Kayıp gidiyordu ellerimden nefeslerimin gücü engel olamıyordum.

Sebebi neydi peki? Neydi sebebi?

Babasının ölümünden sorumlu tutulan küçük bir kızın kırık dökük hayalleri mi?

Babasının ölümüne tek sebep olarak gösterilen ve sevgi beklerken, kollama beklerken nefret gören küçücük bir kızın kırılan kalbi mi?

Katran karasının ne olduğunu bilmeden hak etmediği bir suçla yargılanıp ruhu bu renkle yıkanan ve temizlenirken onlarca duygusunu ele veren savunmasız bir genç kız mı?

Neydi sebebi?

Hıçkırıklarım hiç kırıkları olup battı boğazıma, nefes alamadım.

Olduğum yerde durup öksürerek ve haykırarak ağlarken içimden sökülüp giden onlarca duygunun varlığı düştüğü toprakta açıyordu sanki. Yavaş yavaş uzuyor ve boynuma dolanıyor, ölümlerinin cezası olarak nefeslerimi kesiyorlardı. Nefes alamıyordum. Lanet olsun nefes alamıyordum.

Elimde ki ayakkabılar gevşeyen parmaklarımın arasından yere düştüğü an dizlerimi kırıp yere doğru eğildim. Düşmemek için ellerimden destek alıp bir süre nefes almaya çalıştım fakat her nefes alma çabam hüsranla sonuçlandığı anda ciğerlerim daha çok kanıyor, nefeslerim vücudumu ebediyete kadar terk ediyordu.

Nerede olduğumu bilmiyordum fakat yavaş yavaş kapanan bilincim yüzünden öylece olduğum yere yığıldım. Zavallı bir köpek gibi adeta hırlarken, bir kez daha doğru düşündüğümü anlıyordum.

Gözlerimden düşen her bir umut tanesi, ömrümden bir parçaydı, ömrümdü, nefeslerimdi. Nefeslerimi vermiştim. Nefeslerimi her bir gözyaşı ile beraber umutlarımı öldürerek toprağa vermiştim.

Şimdiyse nefes alamıyordum.

Umutlarım bitmişti.

Nefeslerim bitmişti.

Ömrüm...

Ömrüm paramparça olmuş ve bitmişti...

♓♓♓

Sürekli gelen sorulardan ve Meltem karakterinin aldığı eleştirilerden birisi neden babasına karşı böyle öfkeli olduğuydu.

Bu bölüm kısa fakat hikayenin 3 düğümden birisi. Kurgunun bel kemiği 3 omurdan oluşuyor. Birisi buydu, bundan öncekiler ise bir nevi sinirlerdi. Yakın aralıklarla diğer iki omur da yerine oturacak ve hikaye finale gidecek.

Söyleyeceklerim bu kadardı.
Teşekkür ederim.

Asi kalın...

Tenebrarum



☠ASİL ESEN MELTEM☠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin