AEM☠BÖLÜM||44

384 34 6
                                    

AGNES OBEL / WORDS ARE DEAD

---

Ölüm.

Aslında benim için oldukça basit bir kelimeydi. Annem yıllarca yanımda ki yatağından kalkar başka birini elleri arasına alan ölümün pençelerini bir ruhun bedeninden çekmek için savaş verirdi. Ve ölüm benden çocukluğumu, babamı almıştı.

Ancak ölüm kelimeleri vurduğunda ve her biri birer leş olduğunda ruh çürümeye yüz tutuyordu.

Ruhum çürüyordu, kokuyordu ve ben hiçbir şeyi engelleyemiyordum. Beş gündür annemle büyüdüğüm bu evdeydim ve başımda bir sürü ebeveyn adeta nöbet tutuyordu. Kelimelerimi bulamıyordum çünkü hiçbiri yaşamıyordu, ben bir haftadır göremediğim o kişiyi istiyordum.

Çünkü kelimelerimin azraili olan pişmanlık ancak o gelince ellerini ruhumun üzerinden çekecekti.

"Meltem, girebilir miyim?"

Alize'nin titrek ve umutsuz sesine vereceğim hiçbir cevap yoktu şayet konuşmak istemiyordum, istesem bile yapamıyordum.

"Giriyorum o zaman."o neşeli ve pervasız ses tonuna yansıyan bu tereddüt şaşırtıyordu beni ve biraz daha suçluluk hissetmeme sebep oluyordu ancak yapabileceğim hiçbir şey yoktu, ne onu teselli edebilirdim ne de kelimelerinden o tereddütü silip atabilirdim.

Kapıyı yavaşça araladığını içeriye girmesinin aldığı süreyle oranlarken aklıma yine Asil geldi. Ya onun olduğu yere gidip sırf ağzından laf almak uğruna pis pis gülerek içeriye yavaşça giriyor ve sonra ona....

Gözlerimi hızla yumup acıyla inledim ve başımı yastığa gömüp gelen hıçkırıkları dizginlemeye çalıştım. Asil gttiğinden beri gözyaşlarının yanaklarıma dostluk ettiğini söylemeyi unutmuş muydum?

"Sakin ol Meltem, yalvarırım yapma böyle. Sana söz verdiğini söyledin, dönecek. Dönecek."diyerek belimi sıvazlayan Alize'nin yalnızca söylediklerini dinlemek istemiyordum, bu dediklerine inanmakta istiyordum ancak bu imkansızdı.

"Mustafa seni görmeye gelmişti, daha sonra uğramasını söylerim."dedi ve bir süre daha bir şeyler mırıldanıp odamdan çıktı.

Odamdan çıktıktan sonra gözlerim kenarda durmuş, bir süre önceki doğum günümde gelmiş olan hediye yığınına takıldı ve hepsinin üzerinde ki o tanıdık kutuya.

Yataktan kalkıp oraya ilerlediğimde kutuyu ellerimin arasına alıyorum, gözyaşlarım yine sessizce akıyor. İçerisinde ki defteri, ipi ve kuş tüyü kalemi alıyorum. Konuşmayı unuttuğumu biliyordum ancak belki mürekkep kelimelerime ruh verir umuduyla yatağıma oturuyorum ve defteri kucağıma çekiyorum. Ellerim hareket ediyor ve ancak 7 kelimelik bir cümle yazabiliyorum.

"Kelimelerim sessiz çığlıkları için ruhunun dönüşünü bekliyor."

Bir şeyler daha yazmak istiyorum ancak olmuyor daha fazla kelime dökülmüyor mürekkepten kağıda ve defteri kapatıp usulca baş ucuma koyuyorum.

Yatağımın üstünde c pozisyonu alıp öylece ne kadar aynada ki yansımama baktım bilmiyorum ancak gözlerimin altında ki mor halkaların neredeyse sayılabilir olduğunu, burnumun ve göz kapaklarımın şiştiğini, saçlarımın kabarık ve dağınık halini, her şeyi ezberlemiştim. Kendimden tiksinmem gerekirken aynada ki bu yansıma bana hiçbir şey ifade etmiyordu.

Bir süre daha öylece kaldıktan sonra başıma yine o katlanılmaz ağrılardan birisi egemen olunca doğrulup ağrı kesici kutusunu aldım ancak içinde bir tane bile kalmamıştı. Bu bitirdiğim kaçıncı kutuydu saymamıştım. Yataktan zorla kalkıp aşağıya indim. İçeriden gelen sesleri duyuyordum, ismim söyleniyordu ayırt edebilmiştim, Asil'in oradan kurtulmasının imkansız olduğu, benim kendimi suçlu hissettiğime dair olan tüm teorileri dinliyordum ancak anlamıyordum.

İki tane ağrı kesiciyi bir bardak suyla yuttum. Göz kapaklarım göz bebeklerime batıyordu. Arkamı dönüp gideceğim sırada beni bir şey engelledi. Çürüyen ruhumun çatlaklarından birinde bir çiçek filizlendi sanki ve kalbim benden ve her şeyden habersiz bir şey hissetmiş gibi hızlanmaya başladı.

Göğsüme bir ağrı saplanınca nefes almaya çalıştım ancak olmadı, bedenimi aniden saran bu huzurun yanında bu sızının ne olduğuna dair bir açıklamam yoktu. Kapı çaldı ve ayaklarım benden habersizce kapıya ulaştı. Hiç beklemeden kapıyı açtığımdaysa, karşımda eli kapıya yaslı ve zorla ayakta durmaya çalışan, üstü kir, toz ve kan içinde olan biri duruyordu.

Başını kaldırdığında, yüzünden neredeyse kopacak bir et parçasına, yarılan dudağından akıp boynunu saran kana, ezilmiş göz çukuruna rağmen karşımda ki kişiyi tanımıştım.

"Asil."kelimesi bir fısıltı şeklinde dudaklarımdan kayıp giderken, paramparça olmuş dudaklarını büküp yamuk bir sırıtış sergiledi. Kelimelerim tekrar ruhlarına kavuşuyordu.

"Zor oldu Çaylak, ama sözümü tuttum."dedi ve arkamızdan bir çığlık duyuldu. Dönüp baktığımda Alize'nin dehşetle açılmış gözlerini gördüm ve Asil,"Tut beni Çaylak."dedi, bedeni kollarımın arasına yığıldı.

Asil dönmüştü ama kalacak mıydı?

Şayet paramparça olmuş bu beden bana günlerdir beklediğim o cevabı verecek gibi durmuyordu.


---

Geç ve kısa, biliyorum ancak son iki bölüm bu kitap için. Yani finale son bir bölüm. Bu hafta içinde kitabın final bölümünü de yayınlayacağım. 

Hepinize iyi pazarlar diliyorum.

TenebrarumX

☠ASİL ESEN MELTEM☠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin