" Herman OBERMAYER."
Bu ismin yabancısı değildi kimberly.Dünya çapında tanınmış pek çok üniversitenin arkeoloji bölümlerinde okuyan öğrencilere burs veren ,arkeoloji çevrelerinin yakından bildiği bir isim aynı zamanda bir vakıftı.
Kimberly henüz üniversitede bir arkeoloji öğrencisiyken bu vakıftan burs teklifi almıştı.Daha doğrusu Herman OBERMAYER vakfı, okuduğu üniversitenin rektörlüğünden burs için uygun öğrencilerin listesini talep etmişti.Okul yönetimi derslerindeki başarıları ve arkeolojiye olan aşırı merakından dolayı bu listeye kimberlyi de eklemişti.Ancak babası bu bursu almasını kesin bir dille reddetmişti.
Babası ünlü bir arkeoloji profesörüydü ve Herman ODENMAYER vakfını ve amacını gayet iyi bilen biriydi.Mısırın sahip olduğu pek çok arkeolojik buluntu ,paha biçilemez eser yurtdışına kaçırılırken,bu hırsızlıklardan Herman OBERMAYER vakfının da payını aldığı dillendirilen bir gerçekti.
Ancak resmi olarak hiç bir zaman kanıtlanamayan bu tarihi eser hırsızlığı yine de vakfın üstündeki şaibe bulutlarını dağıtmamış, arkeoloji çevreleri Herman OBERMAYER Vakfına hep temkinli yaklaşmıştı.Ancak vakfın üniversitelere yaptığı bol sıfırlı bağışlar , zeki ve başarılı arkeoloji öğrencilerine burs ve staj imkanları sunması, okulunu bitiren başarılı öğrencileri vakfın bünyesine alması ve son olarak yeni bulunan kazı alanları için gerekli maddi desteği sağlaması onu cazibeli kılıyordu.
Babasının telkiniyle kendisine sunulan burs imkanını kesin bir dille reddetmiş ona deli gözüyle bakan arkadaşlarının aksine daha küçük vakıf ve sanat çevrelerinin sağladığı imkanlarla okulunu başarıyla bitirmişti.Şimdi yıllar sonra bu ismi yeniden duymanın şaşkınlığını taşıyordu.Üstelik karşısındaki kişi babasının tarihi eser hırsızlığıyla suçladığı bir kişinin muhtemelen üçüncü göbekten torunuydu.
ibrahim Hüsnü önündeki defne yapraklı ,mısıra özgü baharat ve kişnişle soslandırılmış balığı tırtıklarken, Kimberly çatalının ucuyla önündeki balıkla oynuyordu.Kimberlynin çatalın sivri uçlarını pişmiş taze balığın karnına batırmasının,kurbanının bedenine bıçak saplayan birinden farkı yoktu.
Kadının gözlerindeki sert bakış ve yüzündeki ifadedeki katılık Herman Obermayeri ürkütmedi.İsmini söylediğinde kadından böyle bir tepki bekliyordu.Sonuçta ait olduğu aile,taşıdığı aile isminin bazı sanat ve arkeoloji çevrelerince sevilmediğini ve şaibeli bulunduğunu yaşayarak öğrenmişti.Bu yüzden Kimberly Johnson gibi hayatını Mısıra ve onun zenginliklerinin mısırda kalmasına adamış birinden övgü dolu sözler beklemiyordu.
Yine de kadına amacı için ihtiyaç duyuyordu ve onu ta buralara kendisine kötücül gözlerle bakması ve dedesinin yaptıklarından dolayı onu kınaması için getirmemişti.Kimberly Johson, Herman Obermayerin uzattığı eli nezaketen de olsa soğuk bir ifadeyle sıktı.Adamın sıcak,samimi ifadesine rağmen soğuk bir derisi vardı.
" Tıpkı bir sürüngeninki gibi " diye düşündü Kimberly.Adamın elini bıraktığında karşısındaki mahçup yüze bakmamaya çalıştı.
" Sizi buraya getirmek için oynadığımız oyun için çok özür dilerim bayan johnson.Sizi paniklettiğimizin farkındayım.Aslında ibrahim Hüsnünün böyle bir oyun oynayacağından haberim yoktu.Ona ne yapıp edip sizi getirmesi için bir yol bulmasını söyledim.Ancak böyle bir tiyatro oynayacağından inanın haberim yoktu."
" Kalp krizi geçirebilirdim."
Sözcükler birer soğuk buz kalıbı gibi çıkmıştı Kimberlynin ağzından.Hala karşısındaki adama soğuk ve mesafeli bir ifadeyle bakıyordu.
" Evet haklısınız böyle bir durumda kim olsa üzüntü ve gerginlikten kalp krizi veya kısmi felç geçirebilirdi.Bu yüzden özürlerimi kabul etmenizi rica ediyorum.Hoş bir karşılaşma olmadığının farkındayım."
Kimberly adama bakıp cevap vermek yerine gözlerini Nil Nehrinin ışık oyunlarıyla daha da güzelleşen parıltılı,yeşil sularına çevirdi.Suyun içindeki kıpırtılar, turistlerin kimi zaman attığı yemek artıklarına alışmış timsahların sabırsız dalışlarından kaynaklanıyordu.
şimdi üç kişilik müzisyen grubu onlar için hazırlanmış sandalyelere oturmuş,çalacakları müzik için hazırlık yapıyordu.Bir rebap, bir darbukacı ve bir santur sanatçısından oluşan grup yerine oturup hazır olduktan sonra akşam yemeğine uygun hafif bir doğu parçasını çalmaya başlamıştı.Kulağa hoş gelen tınısı, melodik ezgisiyle insanda garip bir huzur etkisi yaratan parça,yemeklerini yiyenlerde dingilik ve sakinlik yaratıyordu.
Nil nehrinin kenarına kurulmuş hemen hemen her lokantada bu tip yerel sanatçılar bulunurdu.Akşam yemeğinin ortalarına doğru sahneye çıkan ve genelde orta yaşlı veya yaşı ilerlemiş enstruman ustalarından oluşan bu kişiler mesleklerini bu tip yerlerde icra eder bazı zamanlar da yerel zenginlerin düğünlerinde çalarlardı.Yemeğin bitip ,meyve, tatlı faslı ve de bol içkili demlenme faslı başladığında parçalar da hızlanır daha hareketli parçalar çalınmaya başlardı İşte o zaman lokantadaki turistlerin ve diğer müşterilerin keyifleri yerine gelir kimi zaman bu hareketli kıvrak parçalara ve ezgilere onlar da kendilerince eşlik eder,gecenin ilerleyen saatlerinde yerel müzisyenleri bahşişe boğarlardı.Zaman zaman masalardan bu müzisyenlere meyve, tatlı ve içki ikramları da giderdi.Bu müzisyenlerin tek geçim kaynakları yerel ve turist müşterilerden gelen bahşişlerdi.İşinde çok daha iyi olan ,sesi ve müziğiyle isim yapmış yerel sanatçılar ise bu nehir lokantaları tarafından adeta kapışılır ve kendi lokantalarında çalmaları için yüklü bir maaşa bağlanırdı.Bunların sayısı bir elin parmağını geçmezdi.Ancak ne olursa olsun sarhoş bir müşteri için bir çalgıcının yeteneğinden çok kulağına dolan ezginin yarattığı etki önemliydi.
Müzisyenlerin çaldığı parça hem geceye hem de yemeğe uygun bir parçaydı ve Kimberly için tanıdık bir parçaydı.İnsanın yirmi yılı bir ülkede geçince o ülkeye ait her şey onun da parçası oluyordu.En çok santurun sesini severdi Kimberly.Hüzünlü parçaların vazgeçilmez enstrümanıydı santur.Ağlamak istediğinde acıklı bir santur ezgisi yeterliydi.
" Bana cevap vermeyecek misiniz?"
" Soru mu sormuştunuz? Kimberly adama başını çevirmeden cevap vermişti.Hala kulağına dolan müziğin yarattığı duygu sarhoşluğunu yaşıyordu.Gözleri Nilin yeşil parıltılı sularına bakarken ,aklı geçmişe ,henüz genç kız olduğu günlere gitmişti.Babasıyla birlikte,henüz böyle süslü nehir lokantalarının olmadığı onun yerine derme çatma ,barakayı andıran lokantalarda yemek yedikleri babasıyla kadeh tokuşturduğu günleri.
Şuan bedeni orada olsa bile düşünceleri ve ruhu çoktan bir zaman yolculuğuna çıkmıştı.Herman Obermayerin varlığı zerre kadar umrunda değildi.Şuan anın güzelliğini yaşıyordu ve yarın gece New Yorka uçmayı kafasına koymuştu.
Herman Obermayer sıkıntıyla yerinde kıpırdadı.Kadının dikkatini çekemediği ve asıl konuya giremediği için sıkıntılıydı.İbrahim Hüsnünün kadına yaptığı oyunun kadını fazlasıyla kızdırdığını görmüştü ancak kadının kalbini kazanmanın onu ,yumuşatmanın bir yolunu arıyordu.
" Bana neden mesafeli davrandığınızı biliyorum.Atalarımın Mısırın tarihi değerlerini buradan ülkelerine götürdüğünü düşünüyorsunuz ve bu yüzden beni de suçlayıp küçümsüyorsunuz.Aslında haklısınız.Haketmediğimiz ,burada olması,burada kalması gereken eserleri hiç yurtdışına çıkarmamalıydılar.Ben de o eserlerin en az sizin kadar ait oldukları yere geri dönmelerini ve koparıldıkları memleketlerinde sergilenmelerini istiyorum.Atalarım yanlış yaptı."
Kimberly başını çevirip şaşkın gözlerle adamın yüzüne baktığında,Herman Obermayer kadının dikkatimi çektiği için mutluydu.Kendi atalarını eser hırsızlığından suçlamış olmasının kadını şok ettiğinin farkındaydı.Şimdi kadının yüzünde hem şaşkınlık hem de bir şüphe vardı.
" Siz ne dediğinizin farkında mısınız bay Obermayer? Şuan kan bağınız olan insanları hırsızlıkla itham edip,o eserlerin buraya ait olduğunu söyleyerek bir gerçeği itiraf ediyorsunuz."
" Farkındayım bayan Johnson. Söz konusu olan ailem de olsa bazı gerçekleri inkar etmenin kimseye bir yararı yok.Ailemin buradan kaçırılan eserlerle zenginleştiğini inkar edemem.Obermayer isminin şaibe yüklü bir aile adı olması benim de canımı sıkıyor ve açıkçası artık bunu sona erdirmek istiyorum."
Adamın sakin ve kararlı bir ses tonuyla söyledikleri Kimberlynin yüzündeki şaşkınlığı arttırmaktan başka bir işe yaramamıştı.İbrahim Hüsnü ise söylenenlere pek itibar etmemiş gibiydi.Balığını bitirmiş şimdi gelecek olan meyvelerin tadına bakmak için sabırsızlıkla garsonu bekliyordu.
Şimdi yavaş parçaların yerini hareketli ezgiler,kıvrak müzikler almıştı.Birazdan çalgıcı grubuna bir de dansöz katılacaktı.Kimberly ve adamın söyledikleri çalan müziğin içinde adeta kaybolurken ,adam sesini daha iyi duyurabilmek için başını kimberlye doğru uzatmıştı " Peki bay Obermayer ,bunca zamandan sonra bu fikir nereden aklınıza geldi ve neden bunu yapma gereği duyuyorsunuz?"
Kimberly,inanmaz gözlerle adama bakıyordu.Işığın vurduğu yüzde bir dürüstlük bir samimiyet arıyor gibiydi.
" On yıla yakındır bunun mücadelesini veriyorum.Aslında uzun bir hikayem var ve sanırım bunu konuşmak için hiç de uygun bir yer değil."
Adam sanki etraflarında onları gizlice dinleyen birileri varmış gibi başını bir kaç kez arkaya çevirip baktı,gözlerini yanlarında yörelerindeki masalarda gezdirdi.
" Bu kadar gizem yaratmanıza gerek yok bay Obermayer, hikayenizin başlangıç kısmını burada da anlatabilirsiniz.Etrafımızda arkeoloji ajanlarının olduğunu sanmıyorum,ne de olsa Mısırda çalınıp götürülecek pek eser kalmamışken."
Kadının son cümlelerindeki imayı anlamıştı.Yine de kadının haklı olduğunu bildiği için ona kızıp ters bir cevap vermedi.
" Biliyorum söylediklerime inanmakta güçlük çekiyorsunuz ancak ben söylediğim şeylerde gayet samimiyim.Mısırın değerleri Mısırda kalmalı."
" Öyleyse onları neden iade etmiyorsunuz? Hala geç kalmış değilsiniz.Bundan sonraki nesillerin tarihi eserleri ait oldukları topraklarda görmesi geç kalınmış bir davranış olmaz."
Kimberlynin yüzündeki şüphe bulutları dağılmamıştı.Garsonlardan biri masaya büyük bir meyve tabağı getirip bıraktığında garsonun gözlerindeki çapkın ifadeyi gördü.Genelde orta yaşlı batılı kadınlarla kaşla göz arasında flörtleşen ve onlardan telefon numaralarını alan bu genç oğlanlar,onlara taze ve çıplak bedenlerini sunarken karşılığını yeşil amerikan doları olarak alıyorlardı.Genç yakışıklı yüzü görmemezden geldi.Kimberlyden umduğu ilgiyi görmeyen genç garson da meyve tabağını bıraktıktan sonra soluğu bir başka masada almıştı " Yapamam çünkü buna yetkim yok."
Adamın ağzından biraz mahçubiyet biraz da üzüntüyle çıkan sözler kimberlydeki şüpheyi ve şaşkınlığı arttırmıştı.Adam mahçup bir çocuk gibi gözlerini ondan kaçırıp nil nehrinin uzak bir noktasına dikti.
" Bundan beş yıl önce dedemin ismini aynı zamanda benim de ismimi taşıyan HERMAN OBERMAYER Vakfı icra kurulundan yönetim kurulu kararıyla çıkarıldım.Vakıftaki hisselerim yüklü bir miktar karşılığında diğer ortaklara ,abilerime ve kardeşlerime dağıtıldı.Anlayacağınız artık fiilen Herman Obermayer Vakfının bir üyesi değilim. İbrahim Hüsnü hikayenin büyük bir kısmını biliyor olmalıydı.Adamın söyledikleri onu zerre kadar şaşırtmamış,ağzına attığı bir firavun incirinin tadını çıkarırken iki masa ötedeki orta yaşlı bir ingiliz turistle gözleriyle adeta sevişiyordu.
" Yani sırf abileriniz ve kardeşlerinizden intikam almak için mi vakıftaki tarihi eserlerin Mısıra getirilmesini istiyorsunuz?"
Kimberlynin ona diktiği gözlerinden bu sefer gözlerini kaçırmadı.Sesinin tonunu ayarlamak için bir kaç kez öksürdü.Çevrelerinde onları dinleyen kimsenin olmadığına emin olduktan sonra konuşmaya başladı.
" Abilerimin beni neden yönetim kurulundan kovduğunu sormak yerine intikam almak için mi o eserlerin buraya getirilmesini istediğimi soruyorsunuz?"
Gözleri bir özür bekler gibi kimberlynin yüzüne odaklanmıştı ve adamın gözlerinde garip , muzip bir gülüseme vardı.
" Haklısınız o soruyu daha önce sormalıydım.Özür dilerim.Obermayer ismine karşı olan ön yargılarımı saklayamayacağım.Atalarınızın masum insanlar olmadığını siz de kabul ettiniz.Peki sorayım o zaman Herman Obermayer Vakfından neden kovuldunuz, ne tür bir yaramazlık yaptınız?"
Kimberlynin daha çok alaycı bir tondan söylediği sözler adamı kırmadı.Karşısındaki kadını ikna etmenin pek de kolay olmadığını biliyordu.
" Sebebi şu , çok fazla soru sorup çok fazla araştırma yapmam hoşlarına gitmedi.Geçmişimizi araştırmam,Mısırdan gelen eserlerin kaynağını,vakfın kuruluşunu ve gayesini sorgulamam, OBERMAYER aile isminin neden sanat ve arkeoloji çevresinde bu kadar gizli bir rahatsızlık yarattığını öğrenmek istemem bir süre sonra onları rahatsız etti."
Adam sözlerine devam etmeden önce önündeki şaraptan bir kaç yudum alıp ağzını yumuşattı.Kimberly tepki vermeden adamı dinlemekle yetiniyordu.
" Abilerimin en büyüğü Karl , bunları neden öğrenmek istediğimi ve bunun bana ne faydası olacağını sorup durdu.Ardından da bu eserleri vakıf bünyesindeki müzede sergilemek yerine ait oldukları yere Mısırdaki Kahire müzesine geri vermemizi teklif ettiğimde çıldırdığımı,delirdiğimi düşündüler.Onlara göre fazla soru sorup üstüne kafayı yemiştim."
"Ben de olsam ben de öyle düşünürdüm." ağzındaki şeftali parçasının çekirdeğini çıkarma zahmetine bile girmeyen ibrahim Hüsnü konuşmaya ilk kez dahil olmuştu."
Ancak adam ona cevap vermek yerine konuşmasına devam etmişti.
" Sözlerim ve tavırlarım onlar için tehdit edici bir boyuta geldiğinde de benimle olan sohbetlerini azaltıp,yetkilerimi kısıtlamaya başladılar.Berlindeki Cam piramitten haberiniz vardır.Tepkinizden dolayı orayı ziyaret etmediğinizi biliyorum."
" Evet dedelerinizin mısır piramitlerine özenerek yaptırdığı şu hilkat garibesinden haberim var.Ve düşündüğünüzün aksine o cam piramitteki müzeyi ziyaret ettim.Atalarınızın Mısırdan hangi değerli parçaları kaçırdığını yerinde görmek istedim.Sözlerim sizi kırmıyordur umarım."
Kimberlynin aklına ,çalınan eserler geldiğinde gözleri öfkeyle kızışmış gibiydi.Bu yüzden sözleri biraz öfke biraz alay barındırıyordu.Kızdığı bu hırsızlıkların hırsını Herman Obermayerin aynı ismi taşıyan torunundan çıkarıyor gibiydi.
" Buna şaşırdım doğrusu ama haklısınız oradakiler görülecek türden nadide eserlerdir.Evet sonunda da benim elimdeki tüm yetkiyi aldılar ve yönetim kurulundan kesin bir şekilde oy birliğiyle çıkarıldım.Aile ismini kirletmemem için de uygun ve de sert bir dille uyarmayı da ihmal etmediler.Ancak kafamdaki soruları cevaplamaktan vazgeçmedim.Küçük araştırmalarıma devam edince abilerim peşime ajanlar taktı.Benim her adımızı izleyip abilerime rapor eden profesyoneller.Sonunda izlendiğimi farkettim.Aynı adamı hem Pariste hem de Londrada görünce takip edildiğimi anladım.Buna şaşırdığımı söyleyemiycem."
" Peki takip edildiğinizin farkına nasıl vardınız?"
Kimberlynin yüzündeki öfke gitmişti.Adamın hikayesini ilginç bulmaya başlamıştı.
" Aynı kıyafeti iki yerde de giyince ve de o kocaman saçsız başını bir kaç kez dibimde gösterme cesaretini gösterince farkettim.Bunun üzerine abilerimin peşimi bırakmaları için araştırmalarıma bir süre için ara vermeye karar verdim.Amacım onlara normale döndüğümü ve pes ettiğim görüntüsünü vermekti.Kolay kolay ikna olmayacaklarını biliyordum.Siz ailemi bilmezsiniz oldukça şüpheci ve zeki insanlardır.Bu yüzden müzeleri ve kütüphaneleri dolaşmaktan vazgeçmiş göründüm.Tatil yerlerine gidip oralarda denize girdim ,alakasız tatil fotoğrafları çekip sosyal paylaşım sitelerinde mutluluk pozları eşliğinde paylaştım."
Adam kuruyan dudaklarını tekrar ıslatmak için bu sefer kadehinden iki koca yudum alıp dilini dudaklarında gezdirdi.
" Hindistana gittim, afrikada safari turlarına katıldım.Avrupanın gözde eğlence merkezlerinde su gibi para akıtıp eğlendim.Aslında eğlenmiş göründüm aklımsa hep ama hep araştırmalarımdaydı.Hatta Pariste bir resim atölyesinde bir kaç ay kurs bile aldım.Gerçi hala tek çizebildiğim şey çöp adamlar.Ve sonunda onları artık araştırmalarımın peşinde koşmadığıma kendimi eğlenceye attığıma ikna ettim.Ve bu benim tam beş koca yılımı aldı.Şimdi de buradayım."
" Peki ya ajanlar, abileriniz burada olduğunuzu öğrendiğinde yine araştırmalarınıza devam ettiğinizi düşünmeyecekler mi?"
Kimberlynin mantıklı sorusu İbrahim Hüsnüyü bile yumulduğu tatlıdan kaldırmayı başarmıştı.
" Merak etmeyin bunun için sosyal danışman tuttum.Abilerimi kandırmak için sosyal paylaşım sitelerinden hala sahte resimler ve sahte konum bilgileri atıp hala eğlendiğimi düşünmelerini sağlıyor.Tüm telefonlarım meksikaya yönlendirilmiş durumda ve şuan beni aradıklarında karşılarında meksika kodu çıkıyor.Bunları sağlamak epey paraya mal olsa da her kuruşa değer.Sosyal danışmanım işini çok iyi yapan biri ve en baştaki görevi beni korumak."
Kimberly başlı başına bir teknoloji özürlüsüydü.Hayatta kullanabildiği tek teknolojik alet eski model bilgisayarıydı ve cebindeki akıllı telefonun bile çoğu fonksiyonundan habersizdi.Bu yüzden adamın abilerinden kaçmak için böyle teferruatlı işlere girişmesi onu şaşırtmıştı " Peki madem şuan güvende olduğunuzu düşünüyorsunuz.Benimle olan sorununuz nedir?"
Kimberlynin direk konuya gelmesine sevinmişti.Bu ana gelmesi için çok konuşması gerekmişti.Kadından gerçeği saklamayacaktı.
" Araştırmalarım için bir ekip kuruyorum.Güvenilir,alanında uzman kişilerden oluşan profesyoneller takımı.Bunu destekleyecek yeterince param var.Abilerim beni kovmak için vakfın bütçesinde kocaman bir delik açmak zorunda kaldılar.Sizin kayıp piramitle ilgili çalışmalar yaptığınızı biliyorum.Yani aslında aynı şeyin peşindeyiz."
" Kayıp Piramit mi? Kimberlynin sesi kendisine bile yüksek çıkmıştı.Müziğin onca sesine rağmen yan masalardan bir kaç baş onlara dönüp bakmış ardından tekrar kaldıkları eğlencelerine geri dönmüştü.
" Biraz sessiz olun.Hele ki piramitler ülkesi Kahirede.Evet çalışmalarınızı okudum.Bu çalışmaların bilim ve arkeoloji dünyasında gülüşmelere sebep olduğunu ve kariyerinizi bitirme noktasına geldiğini de biliyorum.Uzaylı piramitleri konusu herkesin ilgisini çeker ancak bir bilim kadınının elinde çok fazla bir kanıt olmadan dillendirmesinin arkeoloji gibi ciddi bir bilim dünyasında sizin ciddiyetinize gölge düşürdüğünün farkındayım.Ancak bayan johson haklıydınız.Kayıp piramit efsanesi gerçek."
Adam son cümleleri adeta fısıldayarak söylemişti.
" Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz bay Obermayer,hangi kanıtlara dayanarak ?"
Kimberlynin sesi biraz kızgın çıkmıştı.Adamın onun yarasını tekrardan kanatması ve bilim dünyasındaki yeriyle ilgili söyledikleri canını sıkmıştı.
" Bayan johnson bunları burada konuşmak pek uygun olmayacak.İsterseniz yemeğiniz bittiyse Zamalekte tuttuğumuz villada bunu konuşalım.Burası yeri değil. Adam,kadının yemeğin başından beri önündeki hiç bir şeye neredeyse hiç dokunmadığını görmüştü.
" Bakın bay Obermayer, ben bahsettiğiniz araştırmayı sonlandıralı bir yıl oldu.Haklısınız boş bir dedikodu için tüm kariyerimi ve servetimi bitirme noktasına geldim.Ve çok yoruldum.Benim artık kayıp piramit efsanesinin peşinde gitmek için harcayacak ne zamanım ne de bu iş için tutkum kalmadı.Beni ikna etmek için nefesinizi boşuna harcamayın.İbrahim Hüsnüyü takımınıza almış olabilirsiniz ama ben ibrahime de söyledim ben bu işte yokum ve yarın ilk uçakla evime New Yorka geri döneceğim. Kadının kararlı ses tonu ve öfkesi adamı yıldırmamıştı.Onu öyle veya böyle ikna edeceğine inanıyordu.Bu yüzden ikna çalışmasına devam etti.
" Peki ya size elimde sizin daha önce çalışmalarınızı destekleyip sizi haklı çıkaracak kanıtların olduğunu söylersem.Elimde sarsılmaz deliller var ve sizi ika edeceğine eminim.Onları zamalek mahallesindeki villada size gösterdikten sonra öyle karar verin.Size insanoğlunun kafasını hep karıştıran gizemli sorunun cevabını bulacağımızın ipuçlarını göstereceğim."
Kimberly adamın onu ikna etmek için her yolu kullanacağına emindi.Ancak kimberlynin de ikna olmamak için kullandığı kendine göre savunma silahları vardı.
" İlgilenmiyorum.Kayıp piramit benim ilgi alanımdan çıkalı çok oldu.Kanıtlarınızı kendi araştırmalarınız için kullanmaya bakın ve beni bu işe bulaştırmayın.Bir macerayı kaldıracak ne zamanım ne de gücüm var."
" Size Mısırdaki Gizadaki tüm piramitlerin birer kopya olduğunu,aslının birer kötü kopyaları olduğunu söylesem ve bunu kanıtlamama izin verseniz."
Adamın tüm piramitlerin birer kötü kopya olduğunu söylemesi neredeyse kahkaha atmasına sebep oluyordu.Dünyanın yedi harikasından biri olan ve mevcut teknoloji ve bilimin bile hala sırlarına tam olarak erişemediği bu mimari harikalar nasıl kötü birer kopya olurdu.
" Siz ne dediğinizin farkında mısınız bay Obermayer?"
Kimberlynin şaşkınlık ve alay karışımı yüz ifadesi ve adamın gözlerine saplanmış mavi gözleri adama geri adım attırmadı.
" Bana bunu kanıtlamam için sadece bir gece ve bir şans verin.Tüm piramitlerin orjinal piramidin yani kayıp piramitin insan elinden çıkma kötü birer kopyaları olduğunu kanıtlayacağım.Ve pek çok kişinin düşündüğünün aksine Mısırdaki tüm piramitler uzaylıların işi değil ancak kayıp piramit de insan eliyle yapılan bir eser değil.Binlerce yıl önceki insanlar dünya dışından gelen varlıkların eserini sadece taklit edip kopyaladılar ancak asla aynısını yapmayı beceremediler.Sohbetimize villada devam edebilir miyiz?"
Adamın söylediklerine hala deli saçma gözüyle bakan Kimberly öfkeyle önündeki tabağı Nil nehrinin yeşil pırıltılı sularına attı.Tabağın havada çıkardığı ses bile timsahların kafalarını sudan çıkarmasına yeterken,Kimberly bu tabağı adamın suratına fırlatmamak için bunu yapmıştı.
"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PİRAMİT
AdventureYüzlerce yıldır saklanan ,korunan kadim bir sır. Yaşama sevincini kaybetmiş, onu hayata bağlayacak bir neden arayan arkeoloji pofesörü Kimberly Johnson. Kadim sırrın ve sahip olduğu aile isminin peşine düşen milyarder Herman Obermayer. Zeki,kurnaz...