KAYIP PİRAMİT /MISIR/ BÖLÜM 24

1.2K 125 75
                                    

" Hiç bir yer ,seni seven bir  insanın kalbi kadar sıcak değildir. Aç şu kalbini çok üşüyorum."

" Artık beni görmeye gelmiyor.Onu görmeyeli haftalar oluyor.Bunu bana neden yaptığını sorguluyorum.Belki içimdeki umudu ve tutkuyu söndürmek , bu umutsuz aşkın bir sonunun olmadığına kendini de beni de inandırmak için.Tek bildiğim onu çok özlediğim.

Artık yemeklerimi kabileden başka bir kadın getiriyor.Altmış yaşlarında olmasına rağmen hala dinç ve sağlıklı bir berberi kadını.Usulca çadıra girip elindeki tepsiyi yanıma bırakıp aynı sessizlikte geri gidiyor.Bana baktığını hiç görmedim.Buradaki kadınların erkeklere bakmak gibi bir huylarının olmadığını anlıyorum.Belki de inandıkları tanrıdan ve bağlı oldukları dinin yasakladığı günahlardan çekiniyorlar.

Onu görememek içimi acıtıyor ve iştahımı kapatıyor.Onun geldiği zamanlardaki gibi yemek yiyemediğim için çabuk toparlanamıyorum.Bedensel olarak arızam kalmamasına rağmen yaşama sevincim yok ve ruh halim yüzümden okunuyor.

Durumumu görmek için beni bir kaç kere ziyaretime gelen kabile reisi ve oğulları benim tam iyileşmediğime kanaat edip hiç bir şey söylemeden, yüzlerinde tek bir ifade olmadan geri dönmüşlerdi.Bu gereksiz yere insan öldürmeyi günah sayan ve tanrıdan korkan insanların beni fazladan bir boğaz, bir yük olarak görüp öldürmeyeceğine eminim.Sadece bir an önce beni buralardan göndermenin sabırsızlığını taşıyorlar.

Yanı başımda Heinz Habskenin bir romanı var.Bu kitabı çoktan unutmuştum ve bunu nasıl bulup yanı başıma bıraktıklarını hep merak ediyordum.Saldırıya uğradığımız gün hangi kitabı okuduğumu bile hatırlamıyorum.O ani baskın saldırısı hafızamı silmiş, pek çok anıyı alıp götürmüş  gibiydi.Belki de bilinçaltım o kanlı saldırıyı, o kanlı mücadeleleri hatırlamamak ve yeniden yaşamamak için bilerek anılarımı en gerilere atmıştı.Tek bildiğim bu kitabın benim olduğumdan bile emin olmadığım.

Her zamanki gibi kitabı elime alıp bir kaç sayfa okumaya çalışıyorum.Onun yokluğu sadece bedensel iştahımı kesmiyor ruhsal iştahımı da kesiyor.İçimden hiç bir şey yapmak gelmiyor ve kitabı usulca yerine bırakıyorum.Ağlamak istiyorum.İçimdeki çaresizliği, umutsuzluğu dışarıya akıtmak,yeniden hayat bulmak istiyorum.Göz kapaklarıma kadar gelen yaşlar aşağıya süzülmeyi reddediyorlar.Tüm bedenim,ruhum  sanki işbirliğine girmiş gibi tüm isteklerimi,hareketlerimi reddediyorlar.Başımı her zaman ki gibi deve ve keçi kılı karışımıyla doldurulmuş yastığa koyup gözlerimi çadırın tavanına dikiyorum.Hangi gündeyiz veya hangi aydayız bilmiyorum.Dışarıda gecenin mi yoksa gündüzün mü yaşandığını çadırın kapı aralığından sızan ışıktan anlıyorum.Hala gündüz ve o hala ortalıkta yok.

Onun beni unutmuş olabileceği olasılığı içimi yakıyor.Bu kadar çirkin ve sevilemeyecek biri miyim?Aşık olmadığım o sade ve yavan hayatımı özlüyorum.Yemek yiyebildiğim,kitap okuyabildiğim zamanları.Bir kadının bir erkeğin hayatını bu kadar kökten değiştirebilmesini aklım almıyor.Kitaplarda okuduğum aşk hikayelerinin gerçekliğiyle sarsılmış olan kalbim ve ruhum bu  karşılıksız sandığım aşkın  acısını yaşıyor.

Tekrar ölmüş olmayı diliyorum.Ruhumun aşk ızdırabı yaşamadan,hayatımın  bir süngünün ucunda bitmesini.Bana bunu yaşatan talihe söyleyecek tek bir söz bile bulmaktan acizim.

Burnuma onun kokusu geliyor.Binlerce koku arasında onun kokusunu ayırt edebiliyorum.Hafif çiçek esansı kokan bir tür losyon kokusu.Bedevi kabilelerindeki  kadınların Avrupalı kadınlar gibi pahalı parfümler kullanmadığını biliyorum.Ama yine de hepsi şehre giden yakınları veya kocaları aracılığıyla küçük esans şişeleri içinde satılan ağır ama onlara hoş gelen kokulardan ve yağlardan getirtip sürdüklerini öğreniyorum.Ama onun kokusu hiç birininkine benzemiyor.Hafif bir lavanta kokusunun onun harika ten kokusuyla birleşiminden çıkan koku.Burun hafızamın bu kadar güçlü olduğunu ilk kez burada anlıyorum.Belki de beynim sadece onun kokusunu hafızasına depoladığı için sadece onun kokusunu ayırt edebiliyorum kim bilir.

KAYIP PİRAMİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin