" Ey Anu! Kainatın çiçeği.Çöldeki kum tanesi kadar yalnız ,bir karınca kadar çaresizdin.Sen bizi değil biz seni bulmuştuk. Sana " sen şüphesiz seçilmiş olanlardansın" dedik. Sana ve senden olanlara vaadedilenleri gösterdiğimizde " Şüphesiz bana inanmayacaklar. Ben ayyaş ve zavallı bir adamım beni bu yükten azat edin" dedin. Unuttun mu? Biz de sana kadim bir bilgelik ve büyük bir asalet bahşedeceğiz .Kudretimizi bahşettiklerimiz için bir ıstırap ve sıkıntı yoktur demiştik."
Tamazgin 3.2.7
Jean çektiği acının etkisiyle iki büklüm haldeydi. Göğsüne aldığı sert tekme darbesinin acısı yeni yeni etkisini gösteriyordu.Boğuşma sırasında vücudunun saldığı adrenalin hormonu sebebiyle vücudundaki yaraların ve aldığı darbelerin acısını hissetmemiş , yaşamak ve ölmek arasındaki ince çizgide tutunabilmek için tüm gücünü harcamıştı.Sonunda ölümcül dövüşün galibi o olsa da o da ölümcül yaralar almıştı.Hayatta kalabilmek için bildiği tüm ilk yardım tekniklerini uygulamıştı. Önce sol kolundaki keskin yaradan fışkıran kana tampon yapmak için hasmının üzerindeki pek de temiz olmayan gömleğini çıkarıp almış ve dirsek bölgesine yakın kısmı sım sıkı bağlayarak oraya tampon yapmıştı.Gücünün büyük bir kısmını kendini tedavi etmek için harcamış ve en sonunda toprak duvara sırtını verip derin bir nefes almıştı.İşte o nefes az önce farkına varmadığı darbenin verdiği acıyı tetiklemişti.Kırık olduğunu düşündüğü kaburga kemiklerinin ciğerine batma hissinin verdiği derin ağrıyı.
Ağrı bir bıçak gibi saplanıp tüm acıyı iliklerine kadar işlerken onu da iki büklüm hale getirmişti.Bir kaç metre ötede ve artık hayatta olmayan hasmına öfkeyle baktı.Yaşadığı tüm acıların sebebi oydu.Artık yaşam enerjisi çekilmiş bedendeki gözler ölgün bir bakışla toprak tavana saplanıp kalmıştı.Jean onu nereden tanıdığını hatırladığında suratını nefretle ekşitmişti.Onu günler önce soyan haydut çetesinin üyelerinden biriydi.Çetenin aynı zamanda en güçlü ve acımasız üyesi.Jean yüzünün tamamının görünmemesi için bir tür kumaş maske takan bu adamı elindeki yeşil kınayla çizilmiş dövmesinden hatırlamıştı.Başta tam olarak anımsamadığı bu ayrıntı , adamın alaycı bakışlarla dolu gözleriyle birleştiğinde hafızasını tazelemiş ve o geceyi hatırlamıştı.Kaburgalarındaki ağrı yeniden kendini htırlattığında bu sefer kıpırdamamak için sırtını tamamen toprak duvara yasladı." Burada ölüp kalıcam " diye düşündü. İlk kez bu kadar ümitsiz ve çaresiz hissediyordu. Mesleki hayatı boyunca pek çok badire atlatmış ,pek çok ölümcül kavgaya karışmıştı.Ancak o kavgaların çoğunda yanı başında ona yardım eli uzatacak insanlar vardı.Şimdi bir fare gibi kapana kısılmıştı. Yerin onlarca metre altında ahşap payandalarla desteklenmiş bir tünelde yapayalnızdı.Üstelik adamlardan diğeri kaçarken kaçış yolunu gizli bir tuzakla patlatıp çökmeye sebep olmuştu.Bu mezar hırsızlarının acil durumlarda uyguladığı bir yöntemdi. Bir tehditle karşılaştıklarında peşinde olanları saklanıp kapana kıstırıyor ve ardından tünelin çökmesini sağlayacak mekanizmayı çalıştırarak onları tünelin içinde hapsediyorlardı.Yerin altı onlarca kurbanın kemikleriyle dolu olurdu.Bazen kendi aralarında anlaşmazlık çıktığında ganimeti paylaşmak istemeyen, diğerlerini bu şekilde içeriye hapsediyordu.Şimdi o kapandaki fare kendisiydi. Peynire ulaşamadan kapana kısılmıştı.
Jean eğer Lucarellinin mesajını alsaydı şüphesiz daha dikkatli davranır belki de bu maceraya hiç girişmezdi. Süheyla ona bir gece yarısı kendisine gösterdiği işaretlere benzer işaretler gördüğünü iddia eden bazı adamlardan bahsettiğinde heyecanla kulak kesilmişti.Bu adamların tarihi eser peşinde olan mezar hırsızları olduğundan bahsetmesine gerek yoktu. Sahip olduğu kültürel hazinenin büyük bir kısmını bu mezar hırsızlarına borçlu olan Mısır Kültür bakanlığı her sene bir mezar hrsızını ödüllendirse hiç de garip kaçmazdı. Şuanki buluntuların pek çoğu ve piramitlerin içine giren gizli kapıların büyük bir kısmı bu mezar hırsızların kazdığı tüneller sayesinde bulunmuştu.Bu yüzden mezar hırsızlığı ya da diğer bir adıyla hazine avcılığı Mısırın saygı görülen mesleklerinden biriydi.Jean'ın peşinde olduğu topluluğa ait üçgen ve çemberlerden oluşan işaretin olduğu kağıdı alan Süheyla bir sabah otelden ayrılmış ve gece yarısına kadar dönmemişti. Döndüğünde ise yüzünde keyifli bir ifade vardı. Nüfusunu kullanarak Kahire'nin en büyük yeraltı suç şebeklerinden bazılarının üyeleriyle temasa geçmiş ve bu işareti bilen veya gören birilerini aramıştı. Kadının bu cesareti ve sahip olduğu nüfusu kullanış şekli aslında Jeanı ürkütüyordu.Hayatına bir anda giren ve ona yürüdüğü yolda ışık tutan bu kadın onu korkutuyordu.Bilmediği bir denizde kulaç atarken birisi yanına tekneyle yanaşıp onu kendi teknesine almış gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PİRAMİT
AdventureYüzlerce yıldır saklanan ,korunan kadim bir sır. Yaşama sevincini kaybetmiş, onu hayata bağlayacak bir neden arayan arkeoloji pofesörü Kimberly Johnson. Kadim sırrın ve sahip olduğu aile isminin peşine düşen milyarder Herman Obermayer. Zeki,kurnaz...