Herman Obermayer ,Kimberlynin kaldığı hücreden içeri girdiğinde Kimberly eski asker yatağının üstünde dizlerini karnına çekmiş başını da dizlerinin üstüne koymuş bir haldeydi ve az önceki ağlama nöbetinden geriye kalan ruh halini yaşıyordu.Bir kaç kere küçük bir çocuk gibi burnunu çekmiş ama pozisyonunu değiştirmemişti.Herman Obermayer sessiz adımlarla yanı başına gelene kadar da onun varlığını duymamıştı.
" Ağlıyor musunuz?"
Adamın sorusu üzerine hızla başını kaldırıp sesin geldiği yöne baktı.
" Hala bir kedi gibi hareket etme huyunuzdan vazgeçmemiş gibisininiz bay Obermayer."
" Korkutmadım ya?"
Kimberly hayır anlamında başını salladı.Adamın ne zamandan beri orada olduğunu düşünüyordu.Hıçkırıklarını duymuş olmasından çekinmiştiUtanmış bir yüz ifadesiyle adama baktı.Bu zayıf anlarını birisinin görmesi en son isteyeceği şey bile değildi.
" Ne zamandan beridir burada bulunuyorsunuz bay Obermayer?"
" Merak etmeyin çok uzun bir zaman olmadı.Sadece nasıl olduğunuzu görmek için geldim.Sanırım çok yanlış bir zamanda geldim.Ağladınız mı?"
Kadının kızarmış gözleri ve düşmüş yüz hatları ağladığını yeterince ele veriyordu.
" Sadece içimdeki sıkıntıları biraz olsun dindirmek istedim.Beni böyle zayıf görmenizi istemezdim."
" Ağlamak zayıflık değildir bayan Johnson.Ağlamak tanrının insanoğluna verdiği en değerli hediyelerden biridir.İnsan ağladıkça içindeki acıları ve onun yarattığı hüznü dışarı döker.Dünya bile bunaldığında ağlamıyor mu? Biz ona yağmur desek de aslında onlar gökyüzünün gözyaşlarıdır. Neden ağladığınızı sorabilir miyim?"
Kimberly koluyla gözlerindeki son damlaları sildi.İçinde bulunduğu anı trajik buluyordu ve şimdi onu buraya getiren adam derin bir felsefik sohbete hazırlanan bir Brahman gibi onu süzüyordu.
" Sadece toplantıda söylediğiniz sözler aklıma geldi .Şu kaybettikleri sevdiklerini bir daha görmek için Asuralar denen topluluğa katılmış olan çaresiz insanları düşünüyordum.Onların bu zavallı umut dolu hallerinden etkilendim.Aslında.."
Herman Obermayer , Kimberlynin yüzüne bakmadan elini cebine götürdü.Metal bir sigara tabakası çıkardı.İçinde Avusturyanın meşhur Melwitz tütününden yapılma ince sigaralardan birini kadına uzatırken diğerini de yakmak için ağzına götürdü.Kimberly adamın ikramını geri çevirmedi.Normalde kullandığı sigara markası dışındakiler ona ya acı gelir ya da öksürtürdü.Her ikisi de sigaralarından derin bir nefes çekene kadar hiç konuşmadılar.
" Sadece söylediklerim mi sizi ağlattı yoksa başka bir sebepten mi ağladınız?"
Adamın sorgulayıcı bir ses tonundan çok meraklı birinin ses tonuyla söylediği sözler ve yumuşak bir yüz ifadesiyle Kimberlyi izlemesi kadını biraz olsun utandırmıştı.Herman Obermayeri tam olarak kafasında nereye koyacağını bilemiyordu.Patronumuydu yoksa önemli bir amaç için bir araya geldiği bir yol arkadaşı mı tam olarak çözememişti.Herman Obermayer çok parçalı bir puzzle gibiydi.Doğru parçayı bulduğunuzu sandığınız anda o parçanın oraya uymadığını görüyordunuz.Adamın karakterindeki hızlı değişkenlikler onu korkutup endişelendirirken bir yandan bu adamı tanımak da istiyordu.Ancak şuan adamın dostça bir tutum sergilediği her halinden belliydi ve Kimberlynin de eski bir asker hücresini andıran odasında biriyle konuşmaya ihtiyacı vardı.
" Hayır sadece söylediklerinizi değil.Onu düşünüyordum.Eski nişanlımı.Hayatım boyunca sevdiğim adamı.Söylediklerinizden sonra hatırlamak istemediğim pek çok anıyı yeniden hatırladım ve tabii onu da.Sanırım şuan mezarında yatan o yakışıklı adamı yeniden kanlı canlı bir şekilde karşımda görmek istedim.Tıpkı sevdiklerini kaybetmiş diğerleri gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PİRAMİT
AdventureYüzlerce yıldır saklanan ,korunan kadim bir sır. Yaşama sevincini kaybetmiş, onu hayata bağlayacak bir neden arayan arkeoloji pofesörü Kimberly Johnson. Kadim sırrın ve sahip olduğu aile isminin peşine düşen milyarder Herman Obermayer. Zeki,kurnaz...