~ 17. BÖLÜM ~

2.8K 183 3
                                    

Mert AKAR

" Seni kurtardım artık ölsem de umurumda değil " dediği gibi kollarıma yığıldı. Yüzündeki ifade sabitti. 

Ablamla beraber yere çömeldim. Ölemezdi. Beni bırakıp gidemezdi. Hayır! Buna izin veremem. Adamlardan biri ablamı kucağına almaya çalışınca kollarını ittirdim. Kucağıma alıp adamların peşinden ilerledim.

" Mert Bey. Patronun arabasıyla götürelim. Daha hızlı olur. " dediğinde bir şey söylemeden ablamın arabasına ilerledim. Ona bir şey olmamalıydı. Olmasındı.

***

Hastaneye geldiğimizde ablamı koşarak içeri götürdüm. Canını yakmamaya özen gösterdim. Doktor ve hemşireler beni görünce hızla yanımıza geldiler. Ablamı sedyeye yatırıp ilerlemeye başladılar. Bir şeyler konuşuyorlardı ama onları duymuyordum. Ona bir şey olmazdı dimi?

Ameliyathanenin önüne geline beni içeri almadılar. Titreyen ellerimi yüzüme kapattım. Ellerimi ıslatan yaşları umursamadım. Ona bir şey olmamalıydı. Duvarın dibine çöktüm. Ona bir şey olmamalıydı. O herkesten güçlüydü. Kapı açılınca ayağa kalktım. Hemşire yanımdan geçerken hızla kolundan tuttum.

" Ne oldu ablama?! " diye bağırdım. Kadın kolumdan kurtulmaya çalışıyordu. İzin vermedim.

" İzin verin işimi yapayım. Hastanın kalbi durdu. " deyince kadının kolunu istemsiz bir şekilde bıraktım. Kadın gitti. Kalbi duramazdı. Beni bırakamazdı. Tekrar duvarın dibine çöktüm. Bu defa sesli bir şekilde ağlamaya devam ettim. Beni bırakamazdı. Doktorlar ve hemşireler durmadan girip çıkıyorlardı.

Babamla Merih koşarak yanıma geldiler. Yüzlerini göremiyordum. Yaşlar buna engel oluyordu. Poyraz da arkalarındaydı. Merih yanıma gelip elini omzuma koydu. Mavi gözleri kızarmıştı.

" Durumu nasıl? Doktorlar bir şey dedi mi? " deyince daha fazla ağlamaya başladım.

" K-kalbi durdu. " dedim kekeleyerek. Öyle çok korkuyordum ki ona bir şey olmasından bu korku bütün vücudumu sarmıştı.

Merih'in omzundaki eli yana düştü. Gözünden iki damla düşerken. Saklamak için hızla sildi. Kafamı dizlerime yasladım. Merih de yanıma oturmuştu. Babamın sesi kulaklarımı doldurdu.

" Ona bir şey olmaz! " Başımı sinirle ona çevirdim. Kendiyle konuşuyor gibiydi. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Ameliyathanenin kapısı açılınca ayağa fırladım. Doktor yanımıza geldi.

" Alya Koçer'in yakınları? " diyen doktora yaklaştım. Babam ve Merih de yanıma geldiler. Doktor'un bakışları üzerimde dolandı.

" Biziz durumu nasıl? " dedim hızlıca. Sesimin titremesine engel olamamıştım. Adam bakışlarını kaçırdı.

" Kendinizi her şeye hazırlayın. Kalbi üç kere durdu. Hasta direnmiyor. Şuan makineye bağlı. Yaşama oranı düşük. " deyince bakışlarım Merih ve babama kaydı. Merih de ağlıyordu. Babamın gözleri ise boş bakıyordu.

" Onu yaşatacaksınız! Ablamı yaşatmazsanız kendinizi ölü bilin! O ölmeyecek! " diye gürledim. Adam umutsuzca başını sallayıp tekrar ameliyathaneye girdi. Titreyen vücudum beni ayakta tutmazken duvarın dibine çöktüm.

Ölemezdi. Niye direnmiyordu? Ölmek mi istiyordu? Canı o kadar mı yanıyordu? Neden ölmek istiyordu? Kafamı duvara yasladım. Öyle sesli ağladım ki koridorda sesim yankı yaptı. Hemşire ameliyathaneden çıktı.

" 0 Rh- kan grubu uyan var mı? Çok kan kaybediyor. " deyince kısa bir an Merih'e baktım.

" Benim uyuyor. " deyip hemşirenin peşine takıldı.

BEYAZ SUÇ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin