~ 50. BÖLÜM ~

1.7K 84 36
                                    

Urza Keskin

Karanlıktaydım. Ben hep karanlığın içinde yalnız kalmıştım. Kimse yardım etmemişti. Yardım etmelerinede izin vermemiştim.
Karanlıkta gölgen bile seni yalnız bırakırdı. Karanlıkta tek başımaydım. Sönük bir siyahken yavaş yavaş koyulaşmıştım. Artık kurtuluşum yoktu. Ya benimle karanlık olur ve batardı ya da beni kurtarıp birlikte grinin koyu bir tonu olurduk. Hayır. Beni kurtarmak imkansızdı. Siyahın içinde de bir umut kurtuluş olurdu. Siyahın sonsuzluğu bana kurtuluş olurdu. Benim geri dönüşüm olmayacaktı.

Karanlıkta kaldım ve böylelikle karanlık oldum. Benimle karanlık olur muydu? Mesih beni karanlıkta yalnız bırakmazdı. Hastaneye gelmiş ameliyatın bitmesini bekliyordum. İki saati geçmişti. Elis karşımda ağlıyordu. Dişlerimi sıkmaya devam ettim. Beni bu karanlıkta bırakamazdı. O dayanıklıydı beni yalnız bırakmazdı. Doktorlar eşyalarını poşetin içinde bana vermişti. Elimdeki poşete baktım. Kemeri , cüzdanı , telefonu , anahtarları ve bir fotoğraf vardı. Kaşlarım çatılırken poşeti açtım. Çoğunun bakışları üzerimdeydi.

Fotoğrafı elime alıp inceledim. İkimizin fotoğrafıydı. Birlikte uyuduğumuz gün çekilmişti. Ben boyun girintisinde kaşlarım çatık uyuyordum. O gün kaza anını görmüştüm. Mesih birleşmiş ellerimize bakıyordu. Gözümden bir damla yaş düştüğünde hızla sildim. Beni seviyordu. Güzel seviyordu. Karanlık yolumu aydınlatıp birden kayboldu. Buna aydınlatmak denemezdi.

Ameliyathanenin kapısı açıldığında ayaklandım. Sedyede yatıyordu. Yüzünde yara izleri vardı. Beyaz teni solmuştu. Elini sıkıca tuttum. Eli buz gibiydi. Sedyeyle beraber ilerlemeye devam ettim. İki adımdan sonra elini bıraktım. Merih kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Umursamadan arkama dönüp doktorun yanına gittim.

" Durumu nasıl? " diye sordum sert bir ses tonuyla. Doktor sakince gülümsedi. Yüzüne tiksinerek baktım.

" Durumu iyi hayati tehlikesi yok. Sadece yaralarını zorlamaması gerek. Boşluğundaki demir çubuk bizi biraz uğraştırdı. Organlara zarar vermediği için şanslı. Normal odaya aldık bir saate uyanır. Bugün burada kalsın duruma göre taburcu ederiz. " dediğinde başımı sallayıp bir şey demeden Merih'in yanına ilerledim. Beni bekliyordu. Mesih'i asansörle yukarı çıkarırken bizde merdivenleri kullandık. Odanın önüne geldiğimizde hızla içeri girdim. Elis hala ağlıyordu. Elimdeki fotoğrafı poşetin içine koyup Mesih'in yattığı yerin yanındaki masaya koydum. Elis'in ağlaması sinirime dokunmaya başlamıştı.

" Durumu iyi , siz bara gidin ben buradayım. " dedim yavaşça. Elis bana bakıp ağlayarak " H-hayır " dedi. Merih yaklaşıp Elis'i kolundan tutup kaldırdı.

" Elis bara gidin! Yarın bizde bara geleceğiz. Merih Poyraz'a söyle Mesih'in odasını temizletsin. " dedim. Merih başını sallayıp Elis'i kolundan tekrar tutup dışarı çıkardı. Mesih'e döndüm. Saçları anlına düşmüştü. Yanına yaklaşıp elimi saçlarına uzattım. Saçlarını kaldırıp dağıttım. Elimi çekip camın kenarına ilerledim. Karanlık yolda ,  ufukta bir ışık belirmişti artık. Bu ışık bizim silahımızdı. Mesih de karanlıktı. İki karanlığın birleşimi sonsuz karanlıktan farksızdı. Ona bir şey olmasından korkmuştum ama kurtulmuştu.

" Alya? " Sesi ameliyattan yeni çıkmış biri gibi güçsüz değildi , aksine güçlüydü. Oturduğum koltuktan kalkıp yanına yaklaştım. Yatağının kenarına oturdum.

" Kaza geçirdin hatırlıyor musun? " dedim elini tutarken. Yeşil gözleri yüzümde dolandı.

" Hatırlıyorum. " dediğinde başımı sallamakla yetindim. Bu kaza kasıtlıysa benden çekecekleri vardı.

" Ne zaman çıkıyoruz? " diye sorduğunda gülümsedim. Birbirimize benziyorduk. Kaşları çatılırken kısık yeşilleriyle beni izledi.

" Neye gülüyorsun? "  Oturur pozisyona gelmeye çalıştı. Biraz zorlandığı belliydi. Oturur pozisyona geldiğinde düğmeye basıp yatağı kaldırdım. Kollarımı boynuna sardım. Kollarını belime sarıp başını saçlarım arasına gömdü.

BEYAZ SUÇ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin