9.bölüm

5.9K 362 4
                                    


Aramızda geçen o tatsız konuşmalardan sonra ikimizden de tek kelime çıkmamıştı.

Sonra Hakan, bişey unuttuğunu fark etmiş gibi arabayı kenara çekti ve arka koltuğa uzandı.
Pembe bir hediye kutusu uzattı bana.
"Herşey tam olsun diye" dedi.

Yüzüme bakmadan konuşmuştu.
"Nedir bu? " dedim. Kafasıyla aç diye işaret etti.
Kutunun içinde bir gelin çiçeği vardı. Kır çiçekleri. Hakan'ın yakasındaki çiçeğin buketlenmiş hali.
Çok güzeldi gelin çiçeklerine bayılıyordum ve bi tane de benim vardı artık.
Düşüncelerim yüzüme yansımış sırıtıyordum.
Başımı kaldırıp Hakan'a baktığımda, onun da bana bakıp gülümsediğini gördüm. Bu gülüşü çok farklıydı, dudakları kıvrılmıştı ama gözlerinde hüzün vardı sanki
"Teşekkür ederim. Tüm ayrıntıları düşünüp beni insanlara rezil etmediğin için." dedim.
Derin bi nefes aldı göz kırparken,
"Rica ederim huysuz gelin" dedi ve  arabayı tekrar çalıştırdı.

Yaklaşık on dakika sonra nişan mekanına geldik.
Vakit akşamüstüydü ve etraf harika görünüyordu.
Hakan arabadan inip, kapımı açtı ve inmeme yardım etti. Bu kez sıkıntı çıkarmadan uzattığı elini tuttum. Nazikçe kavradığı elimle beni ışıklarla süslenmişti yola yönlendirdi.

Mekanın içi  harikaydı. Herşey birbiriyle uyumluydu. Sonra ışıklar kısıldı ve kulağıma Christina perri'nin 'A thousand years' şarkısı doldu. Alkışlar eşliğinde yürüyüp dans etmeye başladık.
"Bu şarkı da mı senin seçimin?" dedim gülümseyerek
"Tabiki de. Üç yıl önce ablanın düğününde bu şarkıya dans etmiştik sende bu benim düğün şarkım olacak demiştin. Düğünden önce nişan olduğu için şimdi dans edelim istedim" dedi derin ve etkileyici bakışlarla gözlerime bakınca
"Hmm" diyerek gözlerimi kaçırdım.

Yine romantik filmlerdeki, mükemmel başrol oyuncusu tatlılığında konuşmaya başlamıştı çünkü.
Dansımız bittikten sonra bizim için hazırlanan masaya geçtik.
Herkes bize bakıyordu ve ben nereye bakacağımı bilmiyordum bu yüzden.
Elbisemin tülleriyle oynamaya başladım. Ta ki Hakan engelleyene kadar
"Napıyosun çocuk gibi. Herkes sana bakıyor. Sen eteğinle oynuyorsun. Bu kadar utanma. Onlar herzaman gördüğün insanlar" dedi.
Söyledikleri önce kızgın bir ses tonuyla başlasa da sonra şefkatle birleşip sıcak bir ses tonuna döndü. Ben kendimi ona cevap vermeye hazırlarken onun yakıcı bakışlarıyla diyeceklerimi unuttum.
Aramızdaki çekim gözle görülür bir hava oluştururken bu bakışmayı bitirmek için neden arıyor, bulamıyordum. Neyse ki sevgili abim imdadıma yetişmişti.
"Damat bey acaba gelin hanımla dans edebilir miyim?" dedi bana elini uzatıp Hakan'a bakarken.

Hakan'ın gülümseyip
"Elbette" demesiyle abimle dans etmeye başladık.
"Bu kadar mutsuz olma" dedi abim bir anda, sesindeki hüzün yüzünden okunuyordu. Beni mutsuz görmek abimin en son isteyeceği şey bile olamazdı.
Bu yüzden ona birşey belli etmemek adına
"Ne-ne diyosun abi?" dedim gülümsemeye çalışarak.
"Bütün bunları istemediğini biliyorum ama en azından yaşadıklarının tadını çıkar. Çünkü ilerde eşini sevmeye başlayıp ona alışınca pişman olursun neden düğünümün tadını çıkaramadım diye." dedi.
Abimin bu kadar açık sözlü olması utandırıyordu beni. Aklımı okumuş gibi devam etti abim
"Biliyorum utanıyosun canım ama utanma. Seni en iyi ben anlarım. Bu ailenin 3 çocuğundan bi tek ablam kendi seçtiği biriyle evlendi. Bu yüzden sırasını bana verdi ilk evlenen ben oldum. Belki o zamanlar sana belli etmedim ama, yengenle ben de kendi isteğimiz doğrultusunda sözlenmedik. Sırf ailelemiz bizi uygun gördü diye, ama bak şimdi çok mutluyuz. Öyle ki Hande'ye her baktığımda annemlere teşekkür etmek geliyor içimden. İyi ki zamanında beni onunla evlenmeye zorlamışlar diyorum...
Eğer ki ben Hakanla mutsuz olacağını zerre kadar geçirseydim içimden, bu evliliğe asla izin vermezdim" dedi.

Tebessümle ona baktım. Ne cevap vereceğimi bilemediğim bi anda şarkı bittiği için konuşmamız da bitti.

Abimin söyledikleri bi türlü aklımdan çıkmıyordu. Kafamı kaldırıp yengemle ikisine baktım, kızları Naz'ı aralarına almış dans ediyorlardı. Onlar 4 buçuk yıl önce evlenmişti. O zaman hiç sorgulamamıştım severek mi görücü usulü mü evlendiklerini. Ama şuan çok mutlu görünüyorlardı. Hatta en çok yakıştırdığım çiftler arasında birinciydi onlar.
Sonra dönüp ablamla enişteme baktım. Onlar da aralarına Mehmet'i almış dans ediyorlardı. Onlar da gayet mutluydu.

Son olarak sol, tarafıma yanımda oturan Hakan'a baktım. Hissetmiş gibi o da bana döndü.
"Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun? " dedi gülerek.
"Hiç" dedim. Tek kaşını kaldırıp dökül der gibi işaret edince devam ettim.
"Abimle yengeme ve Naz'a baktım önce, sonra ablama enişteme ve Mehmet'e. Ne kadar mutlu olduklarını izledim gıptayla. Sonra neden bilmiyorum gözüm sana kaydı" deyiverdim.
Gözleri birden ışıldadı sanki, elimi ellerinin arasına alıp
"Tabi ki de bana bakacaksın, önce büyüklerine ve hayat -arkadaşlarına- bakmışsın. Sonra da bana baktın. Bende senin hayat arkadaşın olduğuma göre bu durumu kabullendiğini itiraf ediyorsun" dedi gülerek.
Tam itiraz edecektim ki yüzüklerimizi takmak için ortaya geçmemiz gerekti.

Yüzüğümüzü iki ailenin en büyüğü olduğu için benim anneannem taktı. Tam kurdeleyi kesecek zaman ablam
"Anane konuşma yapmayacak mısın?" dedi.
Anneannem gülümsedi ve
"Öyle uzun konuşmaya gerek yok. Bu yüzükler artık sizi birbirinize bağlayacak. Öyle çocuk oyuncağı gibi ufacık tartışmalarda çıkarmak yok. Allah mutluluğunuzu daim etsin yavrularım." diyip kurdeleyi kesti. Kurdelenin uzun kısmı Hakan'ın yüzüğündeydi.
Yani bu bizim adetlerde demekti ki evliliğimiz boyunca onun sözü geçecek. Niye hesap yapıyorum ki daha şimdiden hep onun sözü olmuyor muydu...

-Hakan-

Yüzüklerimiz takıldı. Aramızda bir bağ daha kuruldu.
Son iki aydır rüyadaydım sanki.
Kendimi umutsuz vaka olarak görürken şimdi sevdiğim kızla nişanlanıyordum.
Her ne kadar o benim gibi istemese de... Bunun için ne kadar sabretmem gerekirse sabrederdim, bir gün benim gibi hissedecekse, ne kadar beklediğimin önemi yoktu.

Abisiyle dans ederken, ne dedi de bana öyle duygu yüklü baktı Seher, çok merak ediyordum. Neyse şimdilik gecenin tadını çıkarmalıydım.

O kadar mutluydum ki sürekli sırıtmaktan artık yanaklarım ağrıyordu.
Yavaş yavaş insanlar dağılmış sadece aileler kalmıştı. Sehere baktığımda yüzü ağlayacak gibiydi.
"Ne sırıtıyosun hala be!" diye terslendiğinde gülerek omzumu omzuna çarptım
"Sırıtmamam için bi neden söyle" dedim dalga geçerek.
"Ayağımdaki topukluları sen giymeye ne dersin?" dedi.
Bana laf atmak için sorduğu soruyu kendi lehime çevirerek kulağına eğilip nefesimi verdim ve çapkınca bir tavırla
"Hmm bundan eve seni kucağımda götürmemi istediğini mi çıkarmalıyım?" dedim utansın diye.

Çünkü ancak utanırsa laf sokmuyordu. Tahmin ettiğim gibi yanakları kızardı ve susup etrafa bakmaya başladı.

Gecenin karanlığında sakin yolda ilerliyorduk. Sehere baktığımda sanki arabanın kapısına daha fazla yapışabilirmiş gibi benden uzaklaşıyordu.
Şimdi anladım. Bütün bu benden kaçışlarının sebebi onunla yakınlaşmak isteyeceğimi sanmasıydı.
En iyisi onu böyle bişey yapmayacağıma ikna etmekti.

Tabi ki her erkek gibi bende nişanlımı öpmek isterim ama bunca yıl sabretmişken onu korkutamazdım. O da benim gibi hissedene kadar sabırla bekleyecektim.

"Daha fazla kapıya yapışırsan kapı açıldığında aşağı yuvarlanacaksın" diyerek gülümsediğimde gergince bana baktı.
"Üstelik o üzerindeki tuvalet mi neyse işte aramızda o varken yaklaşıp tutamam da seni" dedim mesajı almasını umarak.

Ve anladı da farkında olmadan tuttuğu nefesini verip rahat bi şekilde yayıldı koltuğa. Üzerinde olumlu bir etkim olmasıyla huzurlu bir ifade yerleşti yüzüme.
Kısa bir süre sonra evinin önüne gelince, kapısını açıp inmesine yardım ettim.
Kapıya kadar yanında gittim. İçeri girmeden önce elini tuttum ve diğer elimle öne eğdiği başını kaldırması için çenesinden destek aldım.
"Bana bu mutluluğu çok görmediğin için teşekkür ederim. Harika bir geceydi... Seni seviyorum." diye fısıldayıp, itiraz etmesine izin vermeden alnına derin bir öpücük bırakıp uzaklaştım...

Yorum ve oylarınızı bekliyorum :)

Hani Arkadaştık? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin