42.bölüm

3.6K 244 6
                                    

-Seher -

Hakan'ın birşeyler hatırlamasının üzerinden birkaç hafta geçmişti ama bu süre içerisinde yeni bir şey olmamıştı.
Bu duruma üzüldüğünün farkındaydım. Bana ne kadar belli etmemeye çalışsa da ben onun karısıydım. Her şeyini yüzüne bir bakışta anlardım.

Artık kendi evimizdeydik. Bulantılarım azaldığı için evi idare edecek durumdaydım. Ayrıca ne kadar kendi evimiz gibi olsa da kayınvalidemlerin evinde pek rahat değildim. Mustafa baba ve Gökhan'ın yanında Hakan'a yakın davranmaya utanıyordum. İnsanın kendi evi gibisi yoktu.

Ve şuan çok harika bir andı. Hakan mışıl mışıl uyurken onu izliyordum. Ayrıca sabah saatlerinde dinlenmiş olduğum için oğlum çok hareketli oluyordu. Bir sağa bir sola gidiyordu. Ve bu hareketleri beni rahatlatıyordu.
Saate baktığımda sekize geliyordu. Ne kadar erken uyanmıştım.
Artık Hakan da uyansa iyi olurdu. Ellerimi saçlarının arasına daldırdım. Rahatsız olmamış, aksine yüzünde memnun bir ifadeyle uyumaya devam etmişti. Sonra aklıma gelen şeyi uygulamak istedim.

Elini alıp artık top gibi olmuş karnımın üstüne koydum. Oğlum bir iki kıpırdayınca Hakan anında gözlerini açtı. Ona doğru dönüp gülmeye başladım
"Bak gördün mü? Oğlumuz daha doğmadan seni uyandırmayı başarıyor" dedim.
Gülümseyip yattığı yerden hafif doğruldu.
Sağ elini tekrar karnımın üstüne koyup okşadı ve sonra kendini bana yasladı.
"İkiniz beni bu hayata bağlayan şeylersiniz, biliyorsun değil mi?" dedi ve alnıma sevgi dolu bir öpücük kondurdu. Söylediği şeyle gözlerim doldu.
"Hakan ben-" derken sözümü kesti.
"Sen harika birisin Seher. Bir insan bir insana hayatı boyunca kaç kere aşık olabilir bilmiyorum ama ben sana kaç kere aşık olduğumu sayamadım.
Herşeyi, okuyup yazmayı bile unutmuş birine yeniden sevmeyi hatırlatmak herkesin yapabileceği bir şey değil. Bunu bir tek sen yapabilirsin." dedi.

Şaşkınlıkla bakan gözlerime bakıp sol elini saçlarımdan yanağıma indirdi. Dokunuşuyla gözlerim kapandığında, yüzümün her bir noktasını okşadı ve sonra elini çeneme koydu. Tamamen göz göze gelmemizi sağlayınca
"Gözlerini aç!" diye yoğun ses tonuyla konuşunca, göz kapaklarım yavaşça açıldı ve Hakan'ın arzu dolu bakışlarıyla karşılaştım
"Seni seviyorum güzelim" dedi ve benim hâlâ boş boş bakmamın üzerine aramızdaki mesafeyi kapattı. Ellerim o anda ensesine gidip karşılık verdim. Öyle çok özlemiştim ki...

Allah'ım kesin rüya görüyordum. Hakan resmen bana ikinci kez ilanı aşk yapıyordu. Ve artık aramızdaki bütün mesafeler gerçekten kalkmıştı. Acaba hafızası yerine mi gelmişti?

Geri çekildiğinde beklentiyle bakıyordu gözleri
"Seher, bebek artık büyüdü ama, sana dokunmamın sakıncası var mı?" diye utanarak sorduğu soruda başımı olumsuz yönde salladım.
"Yok hayatım, herşey yolunda" dediğimde derin derin gözlerime baktı ve eliyle saçlarımı okşayıp geriye attıktan sonra, aramızdaki zaten az olan mesafeyi kapattı.

                         ***

Kahvaltıdan sonra abimi arayıp Hakan için izin aldım. İki haftadır şirkete gitmeye başlamıştı. Ama bugün onu göndermek gelmiyordu içimden. Abim sağolsun anlayışla karşılayıp izin verince, mutlulukla hemen işlerimi halletmeye başladım. Bulaşıkları makineye dizerken Hakan yanıma gelip
"Yardım lazım mı güzelim?" diyince yüzümde kocaman sırıtışla ona döndüm. Bana güzelim demesine bayılıyordum.
"Yok canım bitti." diyip devam ettim
"Bugün seninle bazı anılarımızı canlandırmak istiyorum. Düşünerek hatırlamak seni yoruyor biliyorum. O yüzden yaşayarak hatırlamanı sağlayacağım" dedim.
Gülümseyip karnımın izin verdiği kadar sarıldı ve saçlarımın arasına küçük bir buse kondurdu.
"Sen nasıl istersen bitanem" dedi.

Evlendiğimizden beri ilk defa buraya geliyorduk. Seyhan nehrinin kıyılarına... Köprünün karşı tarafına. Hakan'la buraya en son nişanlıyken gelmiştik. Helikopter gezisinden sonra yürüdüğümüz yere gelip dolaşmaya başladık. Hakan'ın elinden tutup o gün oturduğumuz kayaya doğru yürüdüm. Sağlam bir yere oturup onun da biraz arkama oturmasını sağladım. Amacımı bildiği için sessizce itaat ediyordu söylediklerime.
Arkama oturup çenesini omzuma koyup bana sarıldı.
"İşte huzur bu.. " dedim.

Birkaç dakika öyle durup Adanaya uzaktan bakmanın tadını çıkardık. Sonra Hakan başını omzumdan kaldırıp bana baktı.
"Bu anı hatırlıyorum!" dedi hevesle. Gözlerine bakıp
"Anlat lütfen" dedim.

Ayağa kalktı ellerimi tutup gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı.
"Nişanlandıktan bir iki hafta sonraydı. Senin bir hayalini gerçekleştirmiştim. Peki hayalin neydi?" diye düşünmeye başladı.
"Kendini zorlama hayatım" desemde bir noktaya daldı gözleri
"Hayalin uçmak mıydı?" diye sorduğunda gülmemek için kendimi zor tuttum. Ama çaktırmadım.
"Yani teorik olarak uçmak diyebiliriz. Helikopterle Adana'yı kuş bakışı izlemeyi çok istemiştim ve sende bana sürpriz yapmıştın" dedim. Gülümsedi
"Sonra Suatın mekanında yemek yemiştik." dediğinde
"Evet balık yemiştik" dedim.
"İyide sen balık sevmezsin ki "der demez birbirimizin gözlerinde donduk kaldık. Heyecanla yerimde kıpırdandım
"Hakan hatırlıyorsun. Hatırlıyorsun sen, Allahım şükürler olsun" diyip sarıldım.
Başımın üstüne öpücükler kondurup gözlerime baktı. Bir süre göğsünde, onun sıcaklığıyla mayışarak durdum.

Sarılmamız bittikten sonra başımı kaldırıp yüzüne baktım.
Bi anda yüzünden bir acı çekiyormuş gibi bir ifade geçti.
"İyi misin Hakan?" desem de beni duymuyor gibiydi.

Ellerini başına koyup kendine gelmeye çalıştı ancak işe yaramamış gibiydi. Çünkü artık acıdan inlemeye başlamıştı.
Bulunduğu yere çöküp başını ellerinin arasına aldı. Öyle korkmuştum ki ne yapacağımı şaşırdım ve elimde olmadan ağlamaya başladım. Yanına diz çöküp
"Ambulans çağıralım mı canım? " dedim. Yüzünü ellerimin arasına aldım. Acıdan dolmuş gözlerini gözlerime dikti.
"İyiyim bitanem, üzülme iyi olacağım" dedi.
Biliyordum şuan iyi değildi. Ellerinden tutup gücüm yettiğince kaldırdım.
"Hadi gel, bi hastaneye gidelim" dedim. Onu yolcu koltuğuna oturtup bende sürücü koltuğuna da kendim geçtim.
Uzun zamandır araba kullanmıyordum. Biraz korksam da Hakan'ın kötü olduğu beni daha çok korkutuyordu. Arabayı çalıştırıp ilerlemeye başladım. Bulunduğumuz yere en yakın hastaneye gelince hemen arabayı uygun bir yere park ettim. Acile gidip Hakan'a doktorlar müdahale ederken ben Aslı hanımı aradım. Durumu anlatıp gelmesini bekledim.
Tekrar Hakan'ın yanına gittiğimde sakinleştiricinin etkisiyle uyuduğunu gördüm. Yanına oturup yüzünde elimi gezdirdim. Allah'ım ne zaman bitecekti bu kabus.


"Seher, annemler bilmesin bugünkü olayı. Tamam mı? Herkes yeterince üzülüyor" dedi Hakan.

Eve geleli bir kaç saat olmuştu. Doktorlar Hakan'ın böyle nöbetler geçirmesinin normal olduğunu söyleseler de içim hiç rahat değildi.
Şimdi evimizde koltuğumuza geçmiş hiç bir şey olmamış gibi tv izliyorduk.
Hakan dizlerimin üzerine başını koymuş bende saçıyla oynuyordum.
"Ama Hakan, durumunu bilseler ona göre davranırlardı" dedim. Saçındaki elimi tutup ona bakmamı sağladı
"Beni seviyor musun?" diyince hemen
"O nasıl soru Hakan. Tabi ki de seni seviyorum." dediğimde güzel gözlerinden kocaman tebessüm geçti.
"O zaman beni sorgulama ve dediğimi yap. Lütfen" dedi.
Ona nasıl hayır derdim ki. Çaresizce başımı sallayıp onayladım
"Hadi şimdi biraz oğlumla sohbet edelim" diyip ellerini karnıma koydu. O karnımı okşayıp oğluma birşeyler söylerken, oğlum da kıpırtılarıyla ona eşlik ediyordu. Ama hâlâ düşünüyordum Hakan ailesinden saklamak istiyordu ama böyle şeyleri saklamak ne kadar doğruydu ki. El mahkum susacaktım. Hakan öyle istedikten sonra kararını yargılamaya hakkım yoktu.

"Eğer o aşk, kalbini yakmadıysa ve iz bırakmadıysa aşk değildir zaten. Sevgi herkese duyulabilir... "

Yorum ve oylarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar dilerim :)

Hani Arkadaştık? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin