16.bölüm

5.2K 283 10
                                    

SEHER

Cemre'nin deyimiyle büyük günün yarısı gelmişti...
Büyük gün düğün olunca, kına da büyük günün yarısı oluyordu onun dilinde. Sabah kahvaltıdan sonra hemen çıktım kızlarla buluştuk.
Öğleye kadar planlamaları yaptık. Yemekten sonra kuaföre geçtik.

Kuaförde saçlarım yapılırken düşünüyordum, Hakan'ı, yaşananları.
Peki şimdi ne olacaktı? Hakan'dan bana zaman tanımasını istemiştim.

Ama nereye kadar sabredecekti. Bugüne kadar yeterince sabretmişti zaten. Sonuçta oda yıllarca kim bilir ne yaşamıştı kendi içinde... Ona ne kadar kızsam da aynı zamanda düşüncelerine saygı da duyuyordum.
Ben olsam böyle güçlü bir duyguyu, bu kadar uzun süre saklayabilir miydim bilmiyordum...

Ama kendimi muhasebe ediyordum da son zamanlarda zaten eskisi gibi mesafeli değildim ki ona karşı. Hatta laf arasında ona seni seviyorum bile demiştim.
Ama tabi Hakan bunu aşkla demediğimi bildiği için tepki vermemişti. Yavaş yavaş bu duruma alışmıştım.
Kafamın içinde düşüncelere dalmışken Cemre koluma dokundu.
"Hadi yenge saçların ve makyajın bitti. Artık üzerini değişmelisin" dedi.
Bindallımı giydikten sonra aynada kendime baktım. Gerçekten hintli kızlar gibi olmuştum. Anneme bu durumdan ilk bahsettiğimde 'bizim geleneklerimize ne olmuş, osmanlı modeli birşeyler giy' demişti ama sonra seçimime saygı duyup karışmamıştı.
Giyinme odasından çıkınca Hakanla burun buruna geldik. Beni şöyle baştan ayağa süzdü ve gözleri beğeniyle ışıldadı.
"Ne kadar güzel olmuşsun sen, Hintli kızlara benzemişsin" dedi gülerek. İltifatı hoşuma gitmişti. Omzuna omzumu vurdum ve elimde olmadan cilveli çıkan sesimle
"Çok mu beğendin?" dedim.
Ayy bu ben miydim. Tavrım Hakan'ın hoşuna gitmişti belli ki. Gülümseyerek yüzünü yüzüme yaklaştırıp gizli bir şey söyleyecekmiş gibi
"Evet çok beğendim canım" diye fısıldadı ve yanağımdan makas aldı.

                         ***

Kınamın olacağı mekana gelince Hakan'a döndüm ve
"Sen şimdi girmeyeceksin. Kına yakılacak zaman geleceksin tamam mı?" dedim.
Önce halinden hoşnutsuzca
"Ama neden yaa" diye sızlandı. Sonra da yüzüne çocuksu bir ifade yerleştirip gülümsedi
"Bi köşede otursam sizi hiç rahatsız etmem. Lütfeeen" diye ellerini çenesinin altına koydu. Hiç güleceğim yoktu ama onu böyle görünce dayanamadım ve kahkahamı koyverdim. Hâlâ aynı şekilde durunca
"Heeey böyle çocukluk yapma. Karizmanı çiziyor. Aramızda çocukluk edecek biri varsa o da benim" dedim yalandan bir sinirle. O bana hâlâ beklentiyle bakarken arabadan indim. İçeri girdim.

Kapıda kayınvalidemle karşılaştık
"Kızım niye yalnızsın Hakan nerede?" dedi telaşla.
"Şey hani kız kıza olacak diye ben gelme dedim ona" diyince Belgin anne başını sağa sola sallayıp kapıya doğru yürüdü.
"Ah siz gençler herşeyi yanlış anlıyorsunuz. Hakan!!" diye dışarı doğru seslendi.
Hakan üstünü düzelterek koşa koşa geldi.
"Büyüdünüz evleniyorsunuz ama hâlâ çocuksunuz, Hakan gel şöyle, kızım sende gir kocanın koluna. Hadi içeri geçin!" dedi Belgin anne.

Kocanın derken? Ben onun söylediği şeyle şaşkınca bakarken Hakan pis pis sırıtıyordu annesinin sözlerine. Kulağıma eğilip
"Bence kocacığım kelimesine alış karıcığım" diye fısıldayınca koluna tüm gücümle bir çimdik attım. Yaptığımdan gram etkilenmeden gülümsemeye devam etti.

                       ***

Kuzenlerim, arkadaşlarım ve Hakan'ın kuzenleri, deli gibi oynuyordu. Arada bende çıkıp oynuyordum ama üzerimdeki saree(hint elbisesi) oynamak için çok rahat değildi.
Dinlenme aralarında anneme bakıyordum, gülümseyerek beni izliyordu. Ama gözleri dolu doluydu.

Ben ona bakarken bi anda oyun alanı boşaldı, kayınvalidem müstakbel kocamın elinden tutup karşıma getirdi. Müzik çalan gruba
"Çal bi adana çiftetellisi oğlumla gelinim oynasın." dedi. Bir anda ortada ikimiz kalırken yükselen müzik sesiyle, önce Hakan ellerini kaldırırken bende ona uyum sağladım.

Hayatımda bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum.
Şuan ben gelin, Hakan damat konumunda ve karşılıklı çiftetelli oynuyorduk. Çok komikti. Hakan kollarını açmış ağır abi edasıyla karizmatik bir şekilde bakmaya çalışıyordu çok tatlıydı ama bu hali ondan etkilenmeme değil kahkahayla gülmeme neden oluyordu.

Son olarak bizi yanyana sandalyelere oturttular ve bana kırmızı duvak örttüler. Hakan'ın halası önümüze oturdu, sağ elime kına sürmek için uzandı. Tutmasına izin verdim ama elimi yumruk yapıp açmadım.

Bu sırada Hakana duvağımın altından bir bakış attım. Mutluluğu gözlerinden okunmak deyimini tamamen yaşıyordu. Sonra Belgin anne çantasından cumhuriyet altını çıkardı ve duvağıma taktılar. Elimin içine koymadık. Kınayla ağırlık yapmasın diye.
Bol bol türkü söyleyip ağlattılar beni. Zaten sulu gözdüm bu aralar.
Ben ağlarken elimde Hakan'ın şefkatli dokunuşunu hissettim bir ara, gülümseyip göz kırptı.

Karşımda annem ve ablamda ağlarken daha fazla kendimi tutamıyordum zaten.
Ağlama faslı bittikten sonra kınam yakılınca Hakan'la ayağa kalktık, ben daha ne olduğunu anlamadan duvağımı açıp alnımdan öptü. Fırsatçı dedim içimden. Sonra Hakan'ı postalayıp yine oynamaya devam ettik.

Hakan çıktıktan sonra biraz dağıtmıştım, kız kıza olmanın verdiği rahatlıkla çılgınlar gibi eğleniyordum. O gece aklımdaki tüm olumsuzlukları unutup sadece anı yaşamaya karar vermiştim. İyi de etmiştim. :)

                           ***

Düğün öncesi bir geleneği daha tamamlamıştık. Yorgun bir şekilde eve geldik. Oynamaktan kollarım o kadar ağrıyordu ki...

Odama çıkıp aynada kendime baktım, ağlamaktan gözlerim kızarmıştı. Makyajım hafif akmıştı ama tüm stresimi de atmıştım.

Saçlarımı bozup makyajımı çıkardım. Sonra güzel bi duş aldım. Üzerime rahat pijamalarımı geçirdikten sonra aşağı indim, bi kahve içmeliydim başım çok ağrıyordu.

Alt kata indiğimde annemi gördüm, salonda koridorun ışığının aydınlattığı kadar ışıkta oturuyordu. Beni görünce gözlerini sildi. Yine ağlamıştı.
Yanına gidip önünde diz çökerek ellerimi dizlerine koydum.
"Ağlama annem. Kıyamam ben sana" dedim ve gözyaşlarını silip yanaklarına öpücükler kondurdum.

Annemi hiç böyle görmemiştim, bugün çok fazla duygusaldı.
"Ahh kızım, Seher'im... Ben bugüne kadar hep senin hayatıma müdahale ettim. İstemediğin bir evlilik yaptıracak kadar.." dedi içini çekerek.

Annemi böyle üzgün görmeye dayanamadım, onu mutlu etmem lazımdı.
"Anne ben mutluyum. Gerçekten. Hem, hem Hakan'ı da seviyorum." dedim gülümseyerek. Yalan değildi, seviyordum onu, sevmeseydim ne olursa olsun kabul etmezdim evlenmeyi. Arkadaşça da olsa seviyordum ve bir gün ona aynı duygularla karşılık vereceğimden emindim...

Sonra ablamın düşüncelerini kendi düşüncelerim gibi ona da söyledim
"Hani ben küçükken kendi isteğimle sahip olduğum şeylerden hemen sıkılırdım da senle babamın zorla yaptırdığı şeyleri zorla yapar sonra da herşeyden çok sahiplenirdim ya" diyip derin bi nefes aldım.
"Yine öyle oldu. Hakan la nişanlanırken istemedim ama şimdi iyi ki diyorum. İyiki onu hayatıma zorla sokmuşsunuz."

Annem söylediklerimden sonra gözyaşlarını silip gülümsedi ve beni kollarına aldı.
"Canım kızım benim. Akıllı kızım. Seninle gurur duyuyorum. Bir ömür mutlu yaşayın inşallah." diyerek saçlarımı okşadı.
"Hadi artık uyu güzel kızım. Bugün çok yoruldun. İyi geceler tatlı rüyalar." dediğinde başımı sallayıp ayaklandım.
"Peki anneciğim, sana da iyi geceler" diyip odama çıktım. Yatağıma uzanınca anladım, gerçekten yorulmuştum...

(Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin. İyi okumalar)

Hani Arkadaştık? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin