-Seher-
Artık tamamen iyi hissettiğimde Hakan'a bebeğimi görmek istediğimi söyledim.
Hemşireyle birlikte koluma girip oğlumun yanına gitmeme yardım ettiler.
Ayağa kalkınca anladım ki aslında iyi hissetmiyormuşum. Çünkü karnımda inanılmaz bir ağrı oluyordu ayağa kalkınca. Bu sezeryan kesiği ne kadar ağır bir yaraydı, hayatımın hiçbir döneminde yaşadığım, hiçbir ağrıya benzemiyordu. Ufacık bir kıpırdamamda bile canım acıyordu. Ağlamak, gülmek bile canımın acımasına yol açıyordu.Ağrıdan dişlerimi sıkarak yürüye yürüye yeni doğan ünitesine geldik. Bir kaç çocuk daha vardı kuvözlerde. Camın önündeki kuvözü işaret edip
"İşte bu bebek sizin" dedi hemşire.Oğlumu gördüğüm anda gözümü zorlayan damlalar bir bir düşmeye başladı. Ona uzaktan bakmak çok ağır gelmişti. Kollarımda istiyordum onu, bebek kokusunu doya doya içime çekmek incitmeden dudaklarımı yüzünde gezdirmek istiyordum. Kollarımı birbirine dolayıp, kucağımın boş kalmasını unutmak istedim...
Oysa benim hayalim bu değildi. Yengem gibi sağlıklı bir doğum yapıp ayılıp bayılmadan direk oğlumu kucağıma alacaktım.
Ağlamam şiddetlendiğinde dikişlerim de acımaya başlamıştı, ağzımdan ufak bir inilti çıktığında Hakan'ın ellerini omuzlarımda hissettim.
"Ağlama güzelim. Lütfen. Buna da şükür, bak o kadar stresli bir hamilelik yaşadın ki, oğlumuzun sağlıklı olması mucize gibi. Daha kötüsü de olabilirdi. Bak bir sürü bebek var orada. Hepsinin anne babası da bizim gibi böyle olmasını hayal etmemişti güzelim, emin ol." dediğinde hiç bu açıdan düşünmediğimi anladım.Sonra ona doğru dönüp sarıldım. Hayat arkadaşımın varlığı beni o kadar iyi hissettirmişti ki.
"Haklısın, ama yinede üzülmekten alamıyorum kendimi. Ben onu karnımdayken bile özlüyordum" dedim.
Sonra hemşireye dönüp
"Bebeğimi kucağıma ne zaman alabilirim?" dedim. Hemşire başını olumsuz anlamda sallayıp
"Üzgünüm ama şimdilik bu mümkün değil." dedi.Başım yenilgiyle önüme düşerken yeni bir ağlama krizine girdim. Dikişlerimin acısı katlanılmayacak hale gelince, her ne kadar ayrılmak istemesem de odama gitme vaktimin geldiğini gösteriyordu.
Hemşirenin oğlumu beslenmesini büyük bir özlemle izledikten sonra Hakan'la odaya doğru yürümeye başladık. Sonra Hakan'a yine az önceki sözlerimi tekrarladım.
"Hakan, ben onu karnımdayken bile özlüyordum. Şimdi ayrı odalardayız. Onu kucağıma bile alamıyorum, kokusu nasıl bilmiyorum, o narin bebek tenine dokunamıyorum." dedim.
Kolunu omzuma dolayıp
"Haklısın güzelim ama yapacak birşey yok ki. Üzülmemiz bişeyi değiştirmiyor. Ayrıca üzüntüden sütün azalırsa bu ikiniz için de iyi olmaz.
Sabredelim inşallah en yakın zamanda burdan hep birlikte evimize geçeceğiz. Tamam mı?" diyip başıma ufak bir öpücük kondurdu.Kaldığım odanın önüne gelince kapıyı yavaşça açtım. İçeri girdiğimde annem, Belgin anne ve Cemre 'sürprizz' diyip güldüler.
Etrafa baktığımda o kadar mutlu oldum ki. Her yeri mavi süslemelerle süslemişler ve yatağımın baş kısmına 'Hoşgeldin Aras berk' yazdırmışlardı.
Hakan beni yatağa oturttuktan sonra
"Hepinize çok teşekkür ederim" dedim.
Cemre gülümseyip
"Asıl abime teşekkür et yenge. Bizim telaştan aklımıza hiçbir şey gelmedi. Tüm bunlar onun fikri" dediğinde bakışlarımı, beni duygu yüklü gözlerle izleyen kocama çevirdim.
"Çok teşekkür ederim hayatım. İyi ki varsın" diyip elini tuttum. Avucundaki elimi dudaklarına götürüp
"Rica ederim güzelim. Sen böyle mutlu ol, ben başka bir şey istemem" dedi.
Bu sayede yarım saat önce yerle bir olan moralim, az da olsa yerine gelmişti.Sevdiklerimin varlığına şükrettim yeniden...
***Gece bir türlü uyku tutmamıştı. Oğlumun yanımda olmaması ve ağrılarım yüzünden uyuyamıyordum.
Annem, yengem ve bebeği taburcu olduğu için onlarla gitmek zorunda kalmıştı. Sonuçta onların da yardıma ihtiyacı vardı.
Hakan oturduğu koltukta uyuyakalmıştı. Kayınvalidem de diğer koltukta uyuyordu.
Oğlumu görmek istiyordum. Hemde herşeyden çok. Kimseyi rahatsız etmeden gidip bakmak istedim. Yavaşça yatağımdan sarkıp indim. Sessizce odamdan çıkıp, yeni doğan ünitesinin önüne geldim. Canım hemen önündeki kuvöz boştu. Boş?? Oğlum nerdeydi? Hemen hemşireyi bulup
"Bebeğim nerde hemşire hanım?" diye sordum telaşla. Hemşire başını öne eğip
"Üzgünüm ama solunum yetersizliği nedeniyle onu kaybettik" dedi.
Ne diyordu bu kadın? Ağzından çıkanı kulağı duyuyor muydu?
"Hayır hayır onu görmek istiyorum dedim size. Bebeğim nerde, bebeğimi verin bana! Oğlum!" diye hıçkırarak bulunduğum yere çöktüm.Gözlerim kendiliğinden kapanırken oğlumun bi kerecik gördüğüm görüntüsü hâlâ aklımdan çıkmamıştı.
"Seher, Seher güzelim aç gözlerini"Hakan'ın sesini duyuyordum ancak gözlerimi bir türlü açamıyordum. Gözlerimi daha açmadan yanaklarıma dökülen yaşları hissediyordum.
"Seher uyan lütfen kabus görüyorsun"
Hakan'ın son dediği şeyle gözlerimi tamamen açtım. Endişe içinde bana bakıyordu
"İyi misin canım? Ağlama sesine uyandım. Sandım ki ağrılarından dolayı acı çekiyorsun, ama hâlâ uyuduğunu görünce rüya gördüğünü anladım" diyip alnıma ufak bir öpücük kondurdu. Dokunuşu kendimi güvende hissettirirken
"Ne gördün bilmiyorum ama ben burdayım. Korkma herşey yolunda tamam mı güzelim" dedi.
Sulu gözlerle
"Hakan ben-ben çok kötü bir rüya gördüm. Oğlum. Bebeğim-" dediğim anda beni susturdu
"Şşşt, sakın kötü birşey düşünme Aras Berk gayet iyi" dedi.
Derin bir nefes alıp 'Çok şükür ' diye mırıldandım.
"Onu görmeye gidelim mi Hakan? Görmeden içim rahat etmeyecek aşkım, lütfen" dediğimde anlayışla başını sallayıp ellerini uzattı.Hakan'ın yardımıyla dikişlerim fazla ağrımadan ayağa kalkıp odadan çıktık.
Bu güne kadar kaç kez
'Hiç bu kadar mutlu olmamıştım' dedim bilmiyorum ama, bence tüm mutluluklarımı toplasalar şuan ki mutluluğuma anca yetişirdi.Hemşirenin Aras Berk'e sağdığım sütü içirdiğini izliyordum. Ne kadar küçüktü. Küçücük biberondaki sütü bile o kadar yavaş içiyordu ki.
Onu kucağıma alıp oraya yapıştırmak istiyordum. Kendi çocuğuma uzaktan bakmak, ona dokunamak canımı yakıyordu. Bir yabancının ona dokunmasının sakıncası yokken, benim ona dokunmam yasaktı. Bu durum canımı öyle yakıyordu ki..
Daha kime benzediğini bile anlayamamıştım.
"Hakan" diyip ona döndüm. O da benim gibi büyülenmişcesine bakıyordu bebeğimize.
"Efendim güzelim" dedi en tatlı sesiyle.
"Aras Berk, sence kime benziyor?" diyip vereceği cevabı bekledim.Ciddiyetle camdan içeriye bakıp, sonra bana döndü. Sağ kaşını havaya kaldırıp havalı bir edayla
"Tabi ki de babasına benziyor canım. Kime benzeyecek" diyip yanağımdan makas aldı.
Bende ciddi bir cevap bekliyordum. Gülümsedim
"Şu kadarcık çocuğun sana benzediğini nasıl anladın?" diye sorarken
"Ben daha oğlum annesinin karnındayken biliyordum bana benzeyeceğini" dediğinde klasik -çocuğu annenin babadan, babanın anneden kıskanma - evresini yaşadığımızı farkettim.
Bu düşünceyle yüzüme kocaman bir sırıtış geldi.
"Hayırdır niye gülüyorsun?" diye meraklandı Hakan. Kollarının altına girip sarıldım.
"Hayatımın iki erkeğinin yanındayım. Tabi ki de gülececeğim" dedim.
Cevabım Hakan'ı da güldürmüştü."Evet Aras Berk de hayatının erkeği, daha doğrusu minik erkeği olabilir ama, sen bu sıfatı sadece benim için kullan bitanem. Çünkü sen de, ben de birbirimizin hayatında ilkiz.
Çocuklarımız elbette bizim en önceliğimiz olacak ama, kalbimiz ilk birbirimizle çarptı bizim. O kalbin tek erkeği benim, tamam mı?" derken şimdiden oğlunu kıskanan kocama gülümsedim.
Kollarımı ona daha sıkı sararken
"Sensin elbet, kalbimin sahibi, hayatımın adamı... Herşeyimsin. İyi ki varsın aşkım" diyerek onun tatlı cümlelerine karşılık verdim...Keyif almanız dileğimle...
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hani Arkadaştık?
RomanceBirlikte büyüyen iki genç... Biri diğerini yıllardır sevip, içinde saklamış... Peki ne kadar saklı kalabilir ki aşk gibi güçlü bir duygu? Ve hayata dair hiçbir tecrübesi olmayan, büyümeyi ve yetişkin olmayı, sevilerek öğrenen bir genç kız... Onlar k...