-Seher-
Geçen bir kaç günün sonrasında, zor da olsa Hakan'ı ikna etmiştim ve ailesinin evine kahvaltıya gidiyorduk.
Henüz Gökhanla tanışmaya hazır olmadığını düşünüyordu ama bence çocukça bir bahaneydi.
"Asma suratını Hakan. Ne kadar uzatırsan o kadar zor olur. O senin kardeşin" dedim. Omuzlarını çocukça silkip
"Haklısın ama ne bileyim işte... " dedi ve sustu. Benim herşeye olumlu düşünen olgun kocama ne olmuştu. Bu çocuksu tavırlar ona yakışmıyordu.Yirmi dakikalık yolculuğumuzdan sonra gelmiştik. Kayınvalidem pencerede bizi bekliyordu.
Arabadan inince Hakan'a güven verircesine elini tuttum.
Kapıya geldiğimizde henüz çalmadan Cemre açtı.
"Hoşgeldiniz" diyip sarıldı ikimize de. Üst kata çıkınca Gökhan hariç herkes
masanın başındaydı.
Belgin anneyle Mustafa babam aynı anda
"Hoşgeldiniz çocuklar" dediler, onlara "Hoşbulduk" diyip merhabalaştıktan sonra, Gökhanı soracağım sırada merdivenlerde gelen sesler üzerine salonun girişine baktım.Gökhan deyim yerindeyse gözlerinin içi gülerek kapıda göründü. Önce bana
"Hoşgeldin yenge" dedi ve sonra gözleri Hakanda takıldı.
Biraz tereddüt ederek adım attı
"Merhaba abi nasılsın?" dedi.
Hakan'ın yüzünde hiçbir ifade yoktu. Elini uzatıcakken Gökhan'ın sarılmasıyla şaşırdı. Bir an duraksadı ama sonra karşılık verdi.
"İyiyim kardeşim sen nasılsın?" diyince gözlerim doldu.İki kardeşin kucaklaşmasıyla, onları izleyen anne babalarının da gözlerinin sulandığını gördüm.
Birlikte kahvaltımızı yaparken Gökhan ara ara Hakan'a okulla ilgili sorular soruyor ve dikkatle dinliyordu. Hakanın yüzünde tarifsiz bir ifade vardı. Ama mutluydu belli ki. Gülümsemesi eksilmiyordu güzel gözlerinden.
Öğleye doğru güzel havayı görünce bahçeye çıkıp oturduk. Hakan'ın yanına geçip kolunun altına girdim. Omzumun üstünden saçımla oynamaya başladı.
Gökhan gülümseyerek bakıyordu bize
"Nasıl tanıştınız?" dedi birden. Birbirimize bakıp gülümsedik.
Önce Hakan anlatsın diye ben sustum. O da anlamış olacak ki konuşmaya başladı
"Yengenle bizim bir tanışma hikayemiz yok aslında Gökhan. Biz çocukluğumuzdan tanışıyoruz, o yüzden tanışma tarihini bilmiyorum açıkçası. Komşuyduk, aynı okullarda okuduk. Ama sekizinci sınıfa giderken artık onun güzel bir kız olduğunu farketmiştim. Sonrasında da başkasına bakmadım zaten" diyince içimde bişeyler uçuşmaya başladı. Sonra Gökhan bana döndü
"Çok şanslısınız, insanın gelecekteki eşini çocukken bulması çok güzel bir şey. Eee yenge, bir de senden duyalım" dedi.
Ne diyecektim ki Hakan'ın duyguları benimkinden yoğundu ve ne kadar onu sevdiğimi dile getirsem de onun kadar etkili çıkmıyordu sesim. Bi an Hakan'la göz göze gelip sonra Gökhan'a döndüm.
"Ben aslında abine hiç o gözle bakmamıştım. Bundan birkaç ay önce ikimiz hakkında evlilik konuşmaları olduğunda bile gülüp geçmiştim ama iyi ki de beni zorlamışlar." dedim.Sonra kırdığım potu farkedip Hakan'a baktım. Önemli değil der gibi gülümsedi.
"Ne yani sen evlenirken abimi sevmiyor muydun?" diye merakla sordu Gökhan kaşları havada cevap beklerken,
"Ne münasebet canım. Ben abini hep seviyordum ama adını koymamıştım" diyince Hakan bana destek çıktı.
"Tamam neyse karımın düşüncelerini çok deşmeyin" dedi ve saçlarımdan öptü.
"Bende ilerde senin gibi evlendiğim kadını böyle sevmek istiyorum abi" diye mırıldandı Gökhan.
Hakan o an öyle duygu yüklü baktı ki kardeşine.
"Seveceksin kardeşim seni hakedecek ve mutlu edecek biri çıkacak karşına."Akşam yemekten sonra Belgin anne kalın dese de Hakan gidelim diyince ısrar etmedi. Eve uğramadan bir kafeye girip karşılıklı kahve içtik. İkimizin de keyfi yerindeydi. Artık aramızda mesafeler yoktu ve bunun rahatlığı vardı üzerimizde.
Gece yatağa yattığımda içim hâlâ kıpır kıpırdı. Hakan'ın bugün kardeşlerinin yanında beni bu kadar sahiplenici konuşmaları beni çok etkilemişti.
Hakan düşüncelerimi okumuş gibi gülümseyerek yanıma geldi
"Çok mutlu görünüyorsun" dedi. Yatağa girip uzanınca omzuna başımı koyup bende uzandım.
"Mutluyum çünkü" dedim.
Birkaç dakika geçti ki sessizliğimizi Hakan bozdu
"Ben susadım aşkım" dediğinde bir kaşımı kaldırıp, umursamaz bir edayla
"Eee ben ne yapayım?" dedim tepkisini ölçmek için, o ise benim ona özel şımarık tavrımı taklit ederek
"Aşk olsun, insan kocasına bi su getirmez mi?" dedi.
Gülümseyerek, yataktan tekrar kalkmak zor gelse de kalkıp, mutfağa girdim ve bir bardak su kendim içip, bir bardak da Hakan'a aldım.Suyu ayakta ve hızlı içmek biraz rahatsız etmişti beni. Zaten hafif üşütmem de vardı. Üzerime birden yerleşen karın ağrısını görmezden gelmeye çalıştım.
Yatak odasının kapısına gelince bir anda karnıma saplanan ağrıyla elimdeki bardağı düşürüp iki büklüm oldum.
Hakan anında koşup
"Aşkım, ne oldu, neyin var?" diye sorup telaşlandı. Ona tutunmamı sağlayıp yatağa götürdü, ne kadar yatsamda ağrı geçmiyordu
"Canım hadi hastaneye gidelim iyi değilsin" diye başımda çaresizce dönüyordu Hakan.
Ağrının geçmeyeceğine ikna olunca başımı salladım.
"Gidelim tamam" dediğimde ellerimden tutup ayağa kaldırdı.Üzerime bir hırka bulup giymeme yardım etti ve evden çıktık. Gecenin soğuğu yüzüme vurunca ağrım arttı sanki. Bağırmamak için kendimi sıkıyordum. Hakan'a belli etmemeye çalışıyordum ama yüz ifademden anlıyordu.
Hastaneye gelince hemen acil girişe geçtik. Doktor müdahale ettikten sonra bir ağrı kesici yaptılar ve tahlil istediler. Ağrı kesicinin etkisiyle biraz rahatlamıştım. O an kendime gelip Hakan'a dikkatle bakınca gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm. Elimi uzatıp
"Gel buraya" dedim. Yanıma çöküp elimi avuçlarına alıp dudaklarına götürdü.
"Çok korktum. Seni öyle çaresizce kıvranırken görünce nefes alamadığımı hissettim." dedi. Kendini sıkıyordu ağlamamak için, duygusal adamım benim. Ama onu iyi hissettirmem lazımdı
"Şşşt yapma böyle Hakan, ben seni güçlü görmeye alışmışım. Hem merak etme iyi olacağım Allah'ın izniyle." dedim.
O sırada içeri gelen doktora kaydı gözlerimiz
"Öncelikle geçmiş olsun, şimdi nasılsınız?" diye sordu
"İdare eder" dedim kısık bir sesle. Doktor elindeki kağıtlara bakıp tekrar bana döndü.
"Pekala. Rahatsızlığınızın sebebi üşütme kaynaklı ancak ağrılar kasıklarınıza doğru arttığı için kadın doğum uzmanına görünmenizde fayda var. Tahlillerde bir problem görünmüyor. Şimdilik yapacağım tek şey size rahatlatıcı ağrı kesici vermek. Geçmiş olsun." diyip reçeteyi Hakan'a uzattı.Sonunda eve geldiğimizde saat 2 olmuştu. Yatağa kendimi attığımda hâlâ hafif hafif sancım vardı.
Hakan yanıma gelip beni ısıtmak için belime ellerini sardı. Gerçekten de sıcaklığı iyi gelmişti. Ama hâlâ çok endişeli bakıyordu.
"Hakan yapma artık. Ben iyiyim." dedim.
Sinirle nefesini soluyup
"Niye soğuk şeyler yiyip içiyorsun, niye ince giyiyorsun, hasta olup beni deli etmek için mi?" diyince gözlerimi pörtletip bakakaldım.Seviyor muydu kızıyor muydu belli değildi. Zaten hastaydım hemen gözlerim dolmuştu.
"Niye kızıyorsun ya, ben mi istedim hasta olmayı?" dedim. Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı.
"Tamam özür dilerim güzelim. Ama işte o an senin o halini hatırladıkça kendimi kaybediyorum ben" diyip uzunca bir öpücük bıraktı alnıma..."Bugün ilk defa seni kaybetme korkusu yaşadım ben. Öyle kötü bir duyguydu ki. Bir daha asla böyle bir şey yaşamak istemiyorum. Seni seviyorum bitanem. Beni asla bırakma" diyip tekrar kollarını bana sardı.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen düşüncelerinizi belirtin. Keyif almanız dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hani Arkadaştık?
RomanceBirlikte büyüyen iki genç... Biri diğerini yıllardır sevip, içinde saklamış... Peki ne kadar saklı kalabilir ki aşk gibi güçlü bir duygu? Ve hayata dair hiçbir tecrübesi olmayan, büyümeyi ve yetişkin olmayı, sevilerek öğrenen bir genç kız... Onlar k...