19.bölüm

5.3K 300 18
                                    

-SEHER-

Gecenin karanlığında boş yollarda arabamız sakince ilerliyordu. İkimiz de sessizlik yemini etmiş gibi konuşmuyorduk.
Ama bir süre sonra sessizliğimizi Hakan bozdu
"Annemle ne konuştunuz Seher?" diye sordu.
Ne cevap verebilirdim ki şimdi. Onlar herşeyi normal seyredecek bi evlilik olduğunu düşündüğü için böyle konuşmuştu.
Gözlerimi ondan kaçırıp, elimdeki gelin çiçeğime çevirdim.
"Öyle, evlilikle ilgili birkaç nasihat etti." dedim. Yalan değildi zaten.
"Neler söyledi peki?" dedi.

Bilerek yapıyordu şuan, utanmamdan zevk alıyor, üzerime geliyordu. O anın verdiği sinirle
"Niye merak ediyorsun ki? Normal bir evlilik olduğunu düşündüğünden birşeyler söyledi işte." dedim.

Yine yapacağımı yapmış, sesimi kontrol edememiş, kalbini kırmıştım. Beni utandırınca böyle oluyordu, saçmalayıp ne dediğimi bilmiyordum. En iyisi susmaktı. O da yüzüme bakmamıştı zaten. Yüzündeki ifade herşeyi açıklıyordu, kırılmıştı bana...

Evimizin önüne gelince arabayı durdurdu. Kendisi inip benimde kapımı açtı. Gelinliğim açılmadan inmeme yardım etti. Apartmana girerken kapıyı açtı ve bana elini uzattı. Hayır hayır, bu yanlış hareketti.
Evliliğin ilk gecesi psikolojisinin olduğu bir durumda, dokunmak başka şeyler çağrıştırırdı. O yüzden
"Gelinlik ayağımın altına gidiyor iki elimle tutmalıyım" dedim.
Sanırım gerçek amacımı anlamıştı. Yüzünde hiçbir ifade barındırmadan başını salladı ve sesini çıkarmadan önümde yürüdü.
Asansöre binip yukarı çıktık. Eve girince bi müddet kapıda durdum. O an ikimizin kapalı bir alanda başbaşa olduğu gerçeği kafama dank etti ve aklıma Hakan'ın düğünden önce söyledikleri geldi...
"Merak ediyorum da acaba evlendikten sonra o evde başbaşa kalınca nereye kaçacaksın. " demişti.

Boynumdan aşağı soğuk bir ter damlası aktı. Yatak odasına doğru yürüdüm. Tam kapıyı kapatıp kilitleyeceğim sırada Hakan kapıyı tutup kapatmamı engelledi. Gözlerim korkuyla açılınca
"Korkma bişey yapmayacağım. Seninle yaptığı konuşmayı annem dün akşam benimle de yaptı. En azından duvağını çıkarmaya yardım edeyim. Gelinliği senin çıkarman uğursuzluk mu ne getirirmiş. " dedi. Başımı salladım, zaten duvağımı kendim çözemezdim.
"Peki, içeri gel lütfen" dedim.
Makyaj aynasının önündeki pufa oturdum ve gelmesini bekledim.
Elleri saçlarımın üzerinde gezindiğinde, içim titremeye başlarken, nazik dokunuşları tenimin karıncanmasına yol açmıştı.

Onun da benden farkı yoktu sanki, bana dokunurken ki heyecanından dolayı oluşan aramızdaki elektrik gözle görülür cinstendi.
Bir erkek olarak duvağın nasıl takıldığını bilmediği için biraz uzamıştı bu durum. Sonunda duvağımı çıkarıp eline aldı. Ne yapacağını bilemez bir hali vardı. Dikkati dağılsın ve ortam biraz yumuşasın diye şaka yapayım dedim ve
"Ayy saçımı yoldun Hakan. Bana karşı öfken vardı da çıkarmak için bu yolu mu seçtin?" dedim. Gülüp karşılık vermesini bekledim ama hüzünlü gözlerinden ufacık bir tebessüm geçti sadece.
Ellerini uzatıp saçlarımı düzeltiyormuş gibi yaptı ve ordan yüzüme indirdi elini, yanağımı hafifçe okşayıp, buruk bir ifadeyle gülümsedi.
"Sana ne kadar öfkelensem kızsam da canını acıtmaya kıyabilir miyim ki güzelim?" diyip alnımdan öptü
"Tatlı rüyalar" dedi ve kapıyı çekip çıktı. Ardından kapıyı kilitledim ve üzerimi çıkarıp kendimi duşa attım. Duştan çıkıp pijamalarımı giydim.

O sırada elim pijamaların yanındaki geceliklere gitti. Bunları yerleştirirken Cemre kıskıs gülüyordu ve o sırada içeri Hakan girmişti çok utanmıştım, o da utandığımı görünce farketmemiş gibi yapıp Cemre'ye niye güldüğünü sormamıştı.

Hakan....
Bir insan nasıl bu kadar anlayışlı, sabırlı ve ince ruhlu olurdu. Az önce gözlerinde gördüğüm kırgınlığın aksine bana güven verici şeyler söyleyip çıkıp gitmişti.
Gerçekten de söz verdiği gibi bana istemediğim hiçbirşey yapmamış bunu teklif bile etmemişti.
Gözümde on kat daha yüceldin Hakan KARA.

Rabbimden şuan tek istediğim bende ona karşı birşeyler hissedeyim. Tamam ona karşı boş değilim ama bir evi değil, bir odayı paylaşacak kadar muhabbet olsun içimde. Ona layık bir eş olup ona hakettiği sevgiyi verebileyim...



-Hakan -


Bana umutla ve korkuyla bakan güzel karıma baktım. Ellerim saçlarına gittiğinde titriyordu.
Neydi onu böyle dokunmaktan korkutan şey?
Her ne kadar çıkmak istemesem de alnından öpüp çıktım o odadan. Daha ilk günden güvenini sarsmak istemedim onun. Oysa tek isteğim sineme sarıp, kokusuyla uyumaktı...

Beni sevdiğini söylemişti, sadece biraz zaman demişti. Bekleyecektim bugüne kadar beklediğim gibi.
Misafir odası olarak hazırladığımız odaya geldim. Tek kişilik bir yatak yanında başucu sehpası ve yanında küçük bir gardrop vardı. Bu odada kendisi kalmak istemişti ama ben olmaz demiştim. Kızların özel eşyası daha çok oluyordu bunu biliyorum. Onlarla uğraşsın istememiştim.

Dolaptan eşofmanlarımı alıp odadan çıktım ve banyoya girdim. İşlerimi halledip çıktığımda kapıda Seher'le karşılaştım.
Kapıda birden dipdibe kalınca hemen heycanlandı.
"Şey ben- yani benim biraz başım ağrıyor da kahve yapıcam sende ister misin?" dedi.
"Olur ama yine tuz atmazsan tabi" dedim. Gülerek
"Peki tamam" dedi ve önümden salona doğru yürüdü. Üzerindeki pembe pijamalarla öyle tatlı görünüyordu ki. Kendi mutfak kısmına geçti. Kahveyi yaparken bende tezgaha yaslanıp onu izlemeye başladım.
"Sözlendiğimiz gün ben tuz atmayı unutmuştum. Yengem hangi ara attıysa o yapmış." diyip gülümsedi. Bende ona gülümseyip
"Yardım edeyim sana" dedim ve mutfak dolabından fincanları çıkardım arkamı döner dönmez iki tezgahın arasında dipdibe kaldık yine.

Elimde olmadan nefesim hızlanıp dudaklarına eğilirken buldum kendimi, nefes nefese geri kaçıp
"Şey, sen geç otur ben hallederim" dedi.
Yakınlaşmam onu korkutmuştu galiba. İçimden kendime küfür ettim ama, anlamadığım neden bu kadar kaçmakta ısrar ettiğiydi.
Ben kendine dokunmaya, bakmaya kıyamazken...

Sebebini bilmiyorum ama sinirlerim bozuldu. Kalkıp içeri doğru yürürken cevap vermesine fırsat vermeden
"Ben yatıyorum iyi geceler sana" diyip odama geçtim, sinirle yatağıma uzandım ve geceye gözlerimi kapadım.

-Seher-

Sessizce içeri giren Hakan'ın ardından baktım. Kahveler hazırdı. Tepsiye koymuştum bile. Geciktirdim mi? Ona mı kızmıştı acaba?.
Omuzlarım sıkıntıyla çökerken tepsideki iki fincandaki kahveyi de kupaya döktüm ve ışıkları kapatıp odama geçtim. Pencerenin önündeki pembe dinlenme koltuğuma oturup sessiz geceyi izledim kahvemi yudumlarken.
Anlaşılan gündüzü yorgun ama gecesi uykusuz bir gün bekliyordu ...

(Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar)

Hani Arkadaştık? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin