17.bölüm

5.3K 313 11
                                    

-HAKAN-

Sonunda o çok beklediğim, istediğim ve hayalini kurduğum gün gelmişti. Sevdiğim kıza, portakal çiçeğime kavuşacaktım bugün.

Portakal çiçeği tam Seher'e uygun bi isimdi. Portakal çiçeği gibi uzaktan kokusunu hissedilebilirdi, güzelliği onun gibi duru, kişiliğiyse portakalın tadı gibiydi. Bazen ekşimsi,  bazen tatlı... İşte bu kız, bugün artık benim olacaktı. Ne kadar benden kaçsa da sonuç olarak aynı çatı altında yaşayacaktık, güne birlikte başlayacak, birlikte sonlandıracaktık.

Hem aynı evin içinde ne kadar kaçabilirdi ki benden? Eninde sonunda geleceği yer, yine benim kalbim olacaktı...

Yataktan tembellik yapmayı bırakıp, banyoya geçtim ve günlük rutinlerimi halletim.
Alt kata indiğimde annemler ve düğün için gelen diğer akrabalarımız kahvaltıdaydı.
"Herkese günaydın" diyerek boş bir yere oturdum.
"Günaydın damat bey. Biraz daha sırıtırsan ağzın kulaklarına varacak" diye dalga geçti halamın oğlu Emre. Onun lafına kahkaha atarak cevap verdim.
"Seni de gördük Emre bey. Düğünde sırıtmaktan yanaklarında olmayan gamzeler çıkmıştı." dedim, biz birbirimizle dalga geçerken babam bıyık altından gülüyordu.
"Gençler hadi bakalım bu kadar zevzeklik yeter. Daha arabaları süsleteceğiz. Damat traşı falan işimiz çok, acele edelim" dedi.
Başımızla onaylayıp acele ile edilmiş bir kahvaltıdan sonra sofradan kalktık.

Öğleye doğru evden çıktık. Kızları evden alıp kuaföre götürecektik. Seher her zamanki gibi çok sessizdi. Ama üstüme alınmayacaktım bu sessizliği. Ailesinden ayrılmak her kıza zor gelirdi. Şahsen ben Cemreyi evlenirken düşünüyorum da. Yada düşünemiyorum ya Cemre evlenmesin.
Bir abi için zor bir durum kardeşini elin oğluna vermek. Cem abiyse tanımadığım bi serseriyle olmasındansa seninle evlensin Seher demişti. Ben aynı durumda napardım bilmiyorum.
"Hayırdır bugün sırıtmıyorsun , yoksa işin ciddiyetini anladın da vaz mı geçtin?" diye sataştı Seher.

İç çekip gülümsedim
"Ne yapsan da ne söylesen de, beni bu evlilikten vazgeçiremezsin güzelim" dedim.
Cevabımdan sonra yenilmişliğin hüznüyle kollarını göğsünde bağlayıp yüzünü pencereden tarafa çevirdi.

Kızları kuaföre bıraktıktan sonra çocuklarla arabaları süslettik. Sıra benim damat traşımdaydı.
Sanki hayatımda ilk kez traş oluyormuş gibi heyecanlıydım, damat traşı özeldi. Gelinim için hazırlanıyordum.
Keşke gerçek anlamda olsaydı herşey diye iç geçirmeden edemedim. Neyse dağ kadar dayanmıştım, yine sabırla onun bana alışmasını sağlayacaktım. Eskiye göre benden etkilendiği aşikardı. Bunu farketmemek için aptal olmak gerekirdi.

Birkaç saat sonra tamamen hazırdım. Damatlıkla pek bi yakışıklı olmuştum sanki. Göz alıcıydım resmen... Seher bu çekici halime ne tepki verecekti acaba;)

Kuaföre yaklaşınca Cemre yi aradım.
"Canım biz geliyoruz bitti mi işiniz? " dediğimde, neşeli sesi kulaklarımda çınladı
"Evet abi çabuk oluun" diye şakıyınca
"Tamam hadi görüşürüz " diyerek telefonu kapattım.

Yarım saat sonra gelmiştik.
Arabadan inip kapıya geldim ama açılmadı, kapıda Suatın eşi Ece ve Seherin ablası Esma abla vardı. İçeri girmek için yol isteyecektim ki
"Öyle bedavaya kız almak yok" dediler. İlk dakikadan bahşiş işi başlamıştı. İkisine de biraz para uzattım ve kapıyı açtılar.

Seherin giyinme odasında beni beklediğini söylediler. Aşırı heyecanlanmıştım. Kapıyı açıp içeri girdim.

Seher'in arkası dönüktü beyaz gelinlik kuğu gibi zarif bedenini sarmış, uzun duvağı saçlarından süzülüyordu. Ve gördüğüm bu güzel manzara karşısında nutkum tutuldu.
Yavaşça dönüp başını kaldırıp bana bakınca yanına yaklaştım.
Onun masumiyeti, güzelliği ve benim bu denli mutlu olmam hayatımda ilk defa gözlerimin mutluluktan dolmasına neden oldu...

-SEHER-

Sabah ablamın neşeli sesiyle uyandım
"Kalk bakalım uykucu gelin, öğlen oldu nerdeyse" dediğinde zoraki gözlerimi açtım.
Ahh niye bu kadar yorgun hissediyorum kendimi, bu kadar uykuya rağmen. Ablamın hâlâ başımda beklediğini görünce
"Tamam abla kalktım " diyip yatakta doğruldum. Günlük işlerimi halledince kahvaltıya indim.

Kahvaltı masası içimi açıyordu. Bugün tüm aile birlikte kahvaltı yapacaktık anlaşılan.
Kahvaltı sonrası Cemre'yi arayıp hazır olduğumuzu söyledim.

Yolda giderken Hakan sessizdi. Bir iki sataştım ama bugün o havada değildim. Tuhaf hissediyordum. İçimdeki garip duygu değişimlerine bir türlü isim veremiyordum.

Kuaföre gelince önce saçlarıma model baktım. İçlerinden bi tanesini beğenip gösterdim. Hemen yapmaya başladılar.
Sonra makyaj işi de bitince giyinme odasına girip gelinliğimi giydim. Ablam gözleri dolu olmuş bi şekilde yanıma geldi, duvağımı düzeltip
"Ne güzel olmuşsun sen küçük cadım benim" diyip sarıldı.

Çocuksu ve ağlak bir sesle konuşarak
"Abla lütfen ağlama bak beni de ağlatacaksın, sonra makyajım bozulacak." diyip işi şakaya vurdum.
Bu sırada Cemre koşturarak
"Yenge abimler geldi" diye içeri geldi İşte o an heycanım tavan yaptı. Ablam bana
"Sen burada kal. Damattan bahşiş istemeden böyle güzel kız verilir mi? " dedi.
Ona gülümseyip tamam dedim.

Ben heycanlı birşekilde beklerken kapı yavaşça açıldı. Kapıya arkam dönük bir şekilde bekliyordum. Hakan'ın içeri girdiğini hissedince boynumdan aşağı bir ürperme geldi. Kalbim göğsümü delecek kadar hızlı atıyordu.
Ondan bir türlü ses çıkmayınca yavaşça arkamı döndüm. Hakan tün yakışıklılığıyla karşımdaydı.  Damatlık o kadar yakışmıştı ki çok yakışıklı olmuştu.
Ama onun bakışları biraz farklı gibiydi. Sanki birazdan ağlayacakmış gibi. Gözlerinin dolduğuna yemin edebilirdim. Sonra bi anda arkasını döndü, gözlerini elleriyle kapattı.
"Hakan! İyi misin?" dediğime ses vermedi.
Kısa bir süre sonra bana dönünce ortamı yumuşatmak adına
"O kadar mı çirkin olmuşum. Arkanı dönüp bakamayacak kadar?" dedim.
Başını olumsuz yönde sallarken derin bir nefes aldı, ellerimi avuçları arasına alıp öptü ve gözlerime baktı.

"Çirkin mi? Seher ben ne zaman bir yerde gelinlik görsem, hep içinde seni hayal ettim. Sana nasıl yakışacağını...

Ama bu kadarını hayal gücüme sığdıramadım. Belki de bu kadar beğenmemin sebebi benim gelinim olmandır. Sen... Sen o kadar güzel olmuşsun ki...
Bana bu mutluluğu çok görmediğin için sana ne kadar teşekkür etsem azdır." diyip beğeni dolu gözlerini üzerimde gezdirdi.

Söyledikleri kafamda tekrarlanıp duruyordu. Onun için bu kadar mı anlamlıydım.
Tamam bunu her zaman hissettiriyordu ama ne bileyim işte bu kadarını beklemiyordum. Düşüncelerimi Hakan'ın sesi bozdu
"Eee sen bişey demeyecek misin?" dedi.
Bana duygu yüklü bakan gözleri sanki karanlık bir denizde boğuluyormuşum gibi hissettirmişti. Şuan anlıyordum ki ben karşımda, beni deli gibi seven bu adama çoktan kapılmıştım.
Bu düşünceler içinde dolanırken o hâlâ benden gelecek bir kaç kelimeyi bekliyordu. Titreyen sesimle konuşmaya çalıştım ama ne dediğimi kendim bile anlamıyordum.

"Hakan be-ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Yani duygularının bu kadar yoğun olduğunu, beni bu kadar sevdiğini. Şey..."
Lafı nereye getirecektim ben? Hakan o kadar güzel konuşmuştu ki ben ne desem onunki gibi anlamlı olmayacaktı.
"Evet?" dedi Hakan devam et dercesine
"Şey işte... Sen çok yakışıklı olmuşsun" deyiverdim bir nefeste. Gözlerinin içi gülüyordu resmen. Yaklaşıp alnıma tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. Ama o kısa temas bile benim ayaklarımı yerden kesmişti.
"Teşekkür ederim dünyanın en güzel kadını, o sizin muhteşem görüşünüz " diyerek girmem için kolunu uzattı. Koluna girdim ve arabaya kadar yürüdük.
Gelin arabası olarak üstü açık pembe bir araba kiralamıştık.
Hakan ve Cemre arabaya binmene yardım etti.
"Bu sefer de arabada niye yalnızız demeyeceksin değil mi gelin hanım? Zaten yalnız sayılmayız üstü açık olunca herkes bizimle gibi" dedi gülümseyerek, başımı olumsuz anlamda sallayıp
"Öyle bir düşüncem yok damat bey" dedim aynı ses tonuyla.

Kendisi de arabaya bindikten sonra bana bir kez daha gülümseyip arabayı çalıştırınca yola çıktık ...

Hadi bakalım, prensimizle peri masalımız başlasın...

(Yorum ve oylarınızı bekliyorum, keyifli okumalar )😊😊😊

Hani Arkadaştık? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin