-Hakan-
Hande yenge doğum haneye alınırken, Cem abi de üzerine içeriye uygun kıyafetler giyip eşine destek olmak için doğum haneye girdi. Her ne kadar korkmuş ifadeleri olsa da, gülümseyerek onlara baktım.
Yaklaşık iki ay sonra bizim bebeğimiz doğacak zaman bende Seheri yalnız bırakmayacak, o zor anında yanında olacaktım.
O sırada Sehere baktım. Doğum hanenin kapısına bakıp kalmıştı. Yanına gidip iyi görünmediğini söyleyip oturtmak istedim ama, bir anda kollarıma yığılıverdi.Onlara birşey olması korkusu damarlarımda gezerken, hemen bağırmaya başladım.
"Doktor, hemşire yetişin çabuk karım hamile, fenalaştı!" diyince birkaç kişi yanımıza geldi ve Seheri sedyeye koydular.Tansiyonuna bakan hemşireye döndüm.
"Nesi var? İyi mi?" diye sordum. Hemşire önce doktora sonra bana baktı.
"Tansiyonu çok yüksek acil doğuma almamız gerek " dediğinde kafamdan sanki elektrik akımı geçmiş gibi oldu.
"Ne-ne demek istiyorsunuz? Günü dolmadı ki daha" dedim
"Sezeryana almak zorundayız." dedi. Sedyeyi asansöre koyup Seheri ameliyathaneye götürdüler.O an başıma giren ağrıyla koridorda bulunan sandalyeye çöktüm. Ellerimle yüzümü kapattım. Canım öyle acıyordu ki, kafamı duvardan duvara vurmuşlar gibi hissediyordum.
Yanımdan gelip geçen insanların tuhaf bakışlarını görsem de unursayacak halde değildim. Muhtemelen epilepsi nöbeti geçirdiğimi düşünüyorlardı.
Ellerimi yeniden yüzüme kapatıp karanlığın sayesinde rahatlamaya çalıştım.
Bir an gözümün önünden film şeridi gibi hatıralar geçmeye başladı. Seherle sözlendiğimiz gün, onunla gezdiğimiz yerler, ona ilanı aşk ettiğim, bana ilk seni seviyorum dediği...
Herşeyi hatırlıyordum. Sanırım doktorun dediği şey buydu,bana herşeyi hatırlatacak ikinci bir travma.
Kendime geldiğim anda başımdaki yoğun ağrıya rağmen sarsak adımlarla hemen asansöre binip yukarı çıktım.
Danışmaya sorup Seher'in nerede olduğunu öğrendim. Bi anda ameliyathanenin kapısı açıldı. O an hemen ayağa kalktım. İçerden hemşire elinde yeşil beze sarılı birşeyle çıkıp, soru sormama fırsat vermeden bi odaya koştu. Tekrar yerime otururken duyduğum sesle kalakaldım.
Hemşirenin elindeki kumaşın arasından boğuk bir ses çıktı. Bebek sesi, bebeğimizin sesiydi bu. Oğlumun sesi kalp atışımı hızlandırmıştı. Hissettiğim duyguların tarifi yoktu.Tekrar ayaklanıp hemşirenin girdiği odanın kapısını çaldım. Birkaç dakika sonra ameliyathanenin kapısı açılınca o tarafa koştum. Kapıdan çıkan sedyede Seher vardı. Uyuyordu ve yüzünde hiç renk yoktu. Korkuyla doktora baktım.
"Merak etmeyin, Eşiniz şuan iyi. Narkozun etkisi geçince uyanacaktır. Oğlunuzu şimdilik kuvöze aldık. Ciğerlerinin gelişmesi gerek ama onun dışında bir sorun yok." diyip yanımdan ayrıldı.
O an ortada kaldım. Oğlumun mu yanına gitmeliydim yoksa Seherin mi? Açılan kapıdan çıkan hemşirenin yanına gidip
"Bebeğim nasıl? Onu ne zaman görebiliriz?" dedim.
"Bebek gayet iyi. Yalnız anneden süt sağmamız gerek. Annesi uyandı mı? İ" dediğinde bilmediğimi belli ederek başımı sağa sola salladım.Hemen Seheri götürdükleri odaya doğru gittim. Odaya girdiğimde Seher hâlâ uyuyordu. Hemşire serumu kontrol edip
"Birazdan uyanır. Uyanır uyanmaz süt sağmamız gerek. Hemen haber verirsiniz değil mi?" dediğinde başımı salladım.
Hemşire odadan çıkınca yatakta uyuyan güzel karıma baktım. Saçlarını yüzünden çekip alnına, yanaklarına, yüzünün her yerine özlemle sayısız öpücükler kondurdum.Benim geçirdiğim kaza, hafıza kaybı derken sorunlu bir hamilelik yaşamıştı. Erken doğum yapması çok normaldi aslında. Neler yaşamıştı içinde kim bilir...
Hafıza kaybımdan dolayı geçirdiğim sinir krizleri, bişeylerin öfkesini ondan çıkarmam, hepsine sabırla katlanmıştı. Ve minik oğlumda karnında büyüdükçe yükü ağır gelmişti anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hani Arkadaştık?
RomansBirlikte büyüyen iki genç... Biri diğerini yıllardır sevip, içinde saklamış... Peki ne kadar saklı kalabilir ki aşk gibi güçlü bir duygu? Ve hayata dair hiçbir tecrübesi olmayan, büyümeyi ve yetişkin olmayı, sevilerek öğrenen bir genç kız... Onlar k...