-HAKAN-
Sabah gözlerimi açmadan daha üzerimdeki ağırlığı hissetmiştim. Gözlerimi açınca her sabah böyle uyanmayı diledim.
Seher kafası göğsümde, sol eli de karnımın üzerinde, bana sarılarak uyumuştu. Saçları göğsüme dağılmış, mis kokusu her nefeste içimi bir hoş ediyordu.Dün gece de benzer pozisyondaydık ama bu kadar samimi değildik.
Bu anı bozmamak için kıpırdamadım.
Yıllardır hayalini kurduğum şeydi bu görüntü.Ellerim başımın altında on beş dakikadır Seherimi izliyordum. Her ne kadar hareket etmeden durmaktan vücudumun bazı yerleri uyuşsa da, buna değerdi.
Birkaç dakika daha geçti ki, güzel karım kıpırdanmaya başladı. Gözlerini açıp bilinci yerine geldiğinde usulca başını kaldırıp bana baktı. Utanmıştı belli ki.
"Günaydın" diyip doğruldu.
Bende onu taklit ettim
"Günaydın güzelim" diyip aynı şekilde oturdum. Yine ne yapacağını bilemez bir hali vardı.
"Şey ben özür dilerim yani uyurken seni bu kadar sıkmak istemezdim" dedi.
Ben sorun olmadığını söyleyecek zaman söylediği şeyle sustum
"Ben evde hep bo-yo ya sarılıp uyumaya alıştığım için yani"
Ağzım açık kalmıştı boyo kim olabilirdi ki?
"Seher, boyo kim de sana sarılıyor?" dedim kaşlarım havada. Önce biraz gülümsedi
"Şey... Boyo benim pofuduk ayım" dedi sonra gözlerini kaçırarak.
"Ne yani beni ayı sandığın için mi sarıldın?" dedim yalandan kızarak.Ciddi ciddi bakıp birden kahkahayı koyverdi.
"Hakan sana inanamıyorum ya nasıl kendini boyoyla bir tutarsın?" diye gülmeye devam ediyordu.Onu sabah sabah böyle güldürdüğüme sevinsem de yinede çizilen karizmamı kurtarmak adına yataktan kalkıp banyoya girdim...
-SEHER-
Sabahki o komik diyalogdan sonra terasta kahvaltımızı yapıyorduk.
Bugün öğleden sonra Adana'ya dönecektik.
Burayı sevmiştim ama doğup büyüdüğüm şehrimi hiçbir yere değişmezdim.
Hakan'a baktığımda yine gözleri bende dalmıştı. Bu halleri beni etkiliyordu ama, ne bileyim işte, o anlarda elimi kolumu nereye koyacağımı bile şaşırıyordum."Yine ne düşünüyorsun da gözlerini kaçırdın bakalım?" diye sorup, gözlerimin içine bakmaya devam ederken, cevabımı bekledi.
Ne desem ki? Senin tatlı bakışlarını düşünüyordum diyemezdim ya
"Şey düşünüyordum..."
Vakit kazanmak için en güzel cümle. Hâlâ bana beklentiyle bakarak.
"Eeee söyle hadi" dediğinde"Burada son günümüz ya, ben bu geziden pek tat alamadım. Bir daha gelir miyiz diye düşünüyordum..." dedim. İyi kurtarmıştım. Gözlerinde yakıcı bir bakışla gülümseyip başını salladı.
"Sen istedikten sonra neden olmasın canım." dedi ve önündeki peynirden çatalıyla bir parça alıp ağzıma uzattı."Hakan napıyorsun insanların içinde? Beni utandırıyorsun" dedim sessiz bir şekilde, bir kaşını kaldırıp
"Karıma yemek yedirmek ayıp mı? Aç ağzını. Kimsenin birşey demeye hakkı yok " diyince ağzımı açıp verdiği şeyi yedim.
"Nasıl? Güzel mi?" diyince başımı salladım.
"Evet çok güzel" dedim çocuksu bir ifadeyle.
Kendini beğenmiş bir tavırla
"Kocanın elinden yediğin içindir tabi" dedi.
Gülümseyip kahvaltıma devam ettim.Hakan hep böyleydi aslında sevdiği insanlara elleriyle birşeyler yedirmeyi severdi. Önceden de bu durum aramızda sık sık olurdu. Bu, onun dilinde 'sana değer veriyorum ' demekti. Kanka iken bana gayet normal ve sıradan gelen bu eylem, şimdi utanmama sebep oluyordu...
Bende ona değer veriyordum ama onun anladığı dilden hissettiremiyordum. Ama bunun için elimden geleni yapmaya çalışıyordum. Her ne kadar adımlarım Hakan'a yetersiz gelse de...
Kahvaltımızdan sonra gitmeden son kez daha etrafı gezdik. Bizimkilere hediyelik eşya dükkanlarından buraları simgeleyen hediyeler aldık.
Otele geri döndüğümüzde yorulmuştum. Yatağa geçip uzandığımda, zonklayan ayaklarımın rahatladığını hissetmiştim.
Çok geçmeden yatağın yan tarafında hareketlilik oldu. Hakan'ın da uzandığını görünce tam kalkacaktım ki elimi tuttu.
"Lütfen Seher. Gitme. Sadece uzanalım birlikte" diyince tekrar yanına uzandım.
Cebinden birşey çıkardığını görünce merakla açıklamasını beklediğimde küçük kırmızı bir hediye kutusu çıkardı.
"Bak ne aldım?" dedi kutuyu elime uzatarak. İçimdeki merak duygusunu bastırarak hevesli görünmemek için yavaşça açtım.
İki tane anahtarlık çıktı. Ortadan ayrılmış bir kalpti bu.
"Birisi senin diğeri benim. Yani kalbimin yarısı senin yarısı benim anlamında" dedi.
Sonra, eline alıp ikisini ayırdı. Mıknatısla birleşince bütün bir kalp oluyordu. Arkasını çevirince 'sonsuza kadar seninleyim' yazıyordu. Hakan'a ait olan parçada -sonsuza kadar- ,
Bana ait olan parçada -seninleyim- yazıyordu. Yanında da S❤H harfleri vardı. Çok anlamlı bir hediyeydi.
"Çok teşekkür ederim Hakan, bu çok güzel... Ve anlamlı" dediğimde parmağını yanağına vurunca, ima ettiği şeyi anladım. Utanıp başımı eğince
"Hadi ama güzelim. Utanma kocandan. Ufacık bir öpücük istiyorum sadece" diyince hafifçe uzanıp yanağına dudaklarımı değdirdim.Yatağın kendimden tarafına geçip uzandım. Hakan da sol eline yaslanıp beni izlemeye başladı. Boşta kalan eliyle saçlarımla oynuyordu. Gözleri gözlerimi delecek kadar derin bakıyordu.
"Seni seviyorum..." dedi birden. Neden kalbim bu kadar tekliyordu. Sanki karnımın içinde kelebek yuvası varmış da aniden uyanıp uçmaya başlamış gibiydiler.Bugüne kadar iki kere daha söylemişti ama laf arasındaydı, bende aynı şekilde laf arasında söylemiştim. Hiç birbirimize karşılıklı söylememiştik.
Hâla saf saf bakıyordum gözlerine, böylesine anlamlı bakıp bu cümleyi söylemesiyle nutkum tutulmuştu. Susmamla devam etti.
"Çok seviyorum seni Seher. Tahmin ettiğinden çok fazla" dedi. Eli yanağımda geziniyordu. Sessiz kalmam üzerine
"Bir şey demeyecek misin?" dedi hevesi kaçmış gibiydi.Yatakta doğruldum, cesaretimi toplamak için bende bir elimi onun yüzüne koydum. Bana beklentiyle bakarken
"Ben... Bende seni seviyorum Hakan" deyiverdim. Belki benim sevgim onunki kadar aşkla harmanlanmış olmasa bile seviyordum onu. Söylediğim şey ile mutluluğu gözlerinden okunuyordu.
"Bitanemm!" diye fısıldayıp aniden beni kollarına aldı. Sımsıkı sarıldı. Bende sarılışına karşılık verdim. Başımı boynuna gömüp, hoş kokulu parfümün kokusuyla nefeslendim
Burası o kadar güvenli hissettiriyordu ki.
Ben bu masum düşünceler içindeyken, Hakan bi anda beni yatağa yatırdı.
Yüzüme düşen saçları elleriyle geri çekti ve gözlerini tehlikeli bir ifadeyle kısarak yaklaştı.
Kurbanlık koyun gibi öylece durup, gerçekleşecek ilk öpücüğü beklerken telefon çaldı.
Utanıp kapattığım gözlerimi araladım.
Hakan sinirden gözlerini kapamış derin nefes alıp veriyordu.
Telefon hâlâ çalmaya devam ederken, hızla kalkıp makyaj aynasının önünde duran telefonumu alıp açtım.
"Efendim anneciğim"
"Kızım rahatsız ettim kusura bakma ama üç gündür sesini duyamıyorum aramak istedim." dediğinde onu ne kadar özlediğim aklıma geldi.
Canım annem benim ya özlemiş işte
"Ne kusuru canım annem iyi ki aradın. Eee nasılsınız bakalım?" dedim.
"İyiyiz biz kızım, sen nasılsın?Herşey yolunda mı?" diyince göz devirdim. Ah anne sen yok musun. Şimdi arama sebebini daha iyi anlamıştım.
"Evet anne herşey yolunda" dedim imalı bir sesle.
Hakan ise neden öyle konuştuğumu anlamaya çalışıyor gibiydi.
"İyi iyi. Aferin kızıma. Kaçta geleceksiniz Adana'ya?" diye sorunca telaşla saate baktım.
"Ay anne uçak saatimize iki saat, var biz anca hazırlanırız" diyince, karşılıklı görüşürüz diyerek kapattık telefonu.
Hakan bu sırada beklentiyle bana bakıyordu. Ancak benim az önceki cesaretim tamamen gitmişti.
"Şeyy, geç kalmayalım. Ben bavulları hazırlasam iyi olacak" dedim.Omuzları yenilgiyle çökerken
"Şu mükemmel zamanlama konusunda Cemre den sonra annen de bize çalışıyor galiba " dedi. Sahte bir kızgınlıkla
"Heeey anneme laf yok!" dedim şakayla.
"Kimseye laf yok ama Hakan'a gelince bahane çok" diyerek banyoya girdi.Bense şok olmuş bir halde arkasından bakıp kaldım. Bu benim Hakan'ım mıydı? Olgun, anlayışlı, sabırlı adama ne olmuştu?...
(Yorum ve oylarınızı bekliyorum lütfen... Keyif almanız dileğiyle :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hani Arkadaştık?
RomanceBirlikte büyüyen iki genç... Biri diğerini yıllardır sevip, içinde saklamış... Peki ne kadar saklı kalabilir ki aşk gibi güçlü bir duygu? Ve hayata dair hiçbir tecrübesi olmayan, büyümeyi ve yetişkin olmayı, sevilerek öğrenen bir genç kız... Onlar k...