12.bölüm

5.1K 301 21
                                    

-SEHER-

Herkesin şaşkın bakışları altında odama çıktıktan sonra, neden bilmiyorum hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Çok geçmeden kapı çalındı, kim olduğunu tahmin ettiğim için sesimi çıkarmadım.
Ablam yavaşça kapıyı açıp içeri girdi. Yanıma oturunca şefkatli bakışlarıyla kollarını açınca küçük bir çocuk gibi sarılıp omzumu sallaya sallaya ağlamaya devam ettim.
"Canım yapma böyle" diyip başımı omzundan kaldırdı ablam.
Hâlâ ağladığımı görünce
"Artık çocuk değilsin Seher. Sorumluluk sahibi olmalısın. Bugüne dek ne istediysen ailen hiç ikiletmeden yaptı değil mi?

Şimdi sıra sende. Hakanla iyi bir evliliğiniz olacak, bu yüzden seni bu kadar zorluyorlar.
Hatırlasana küçükken hep kendi isteğinle yaptığın yada sahip olduğun şeylerden hemen sıkılırdın.

Ama annemler zorla yaptırdığındaysa yapana kadar dünyayı zindan eder sonra da o zorla yaptığın şeye bağlanırdın. Bence yine öyle olacak. Hakanla sen birbiriniz için biçilmiş kaftansınız. " dedi.

Aslında haklı sayılırdı, kendi kararımla seçtiğim şeylerden hep pişman olmuşluğum vardı (özellikle de Özgür konusunda) ama ailemin zoruyla ne yapsam asla pişman olmamıştım. Yine de şımarıkça ablama baktım.
"Ama abla kafam çok karışık beni de anlayın." diyince ablam,

"Bu çocuksu bahaneler için yeterince büyüksün ablasının küçük kardeşi." diyip güldü ve devam etti.

"Eğer büyüklerin bir konuda ısrar ediyorsa bir bildikleri vardır. Hadi şimdi misafirlere daha fazla ayıp olmadan aşağı inelim. Hanım hanımcık ol ve özür dile. Tamam mı güzel kardeşim." dediğinde gözyaşlarımı silip başımı salladım. Beni nasıl dize getireceğini iyi biliyordu.

-HAKAN-

Seher yukarı çıkınca herkeste bir sessizlik oldu. Ablası hemen arkasından gitti.
Nergis anne utançla bize bakıp
"Onun kusuruna bakmayın. Duygusallaşıyor tabi böyle şeyler konuşulunca" dedi. Annemler anlayışla başını sallarken benim tüm iştahım kaçmıştı.

Çok geçmeden Seher ablasıyla birlikte aşağı geldi. Yüzünde mahçup bir ifade vardı, gözleri kızarmıştı, ağlamıştı demek ki...

"Hepinizden özür dilerim. Ben, düğün konusu açılınca birden duygusallaştım. Lütfen yanlış anlamayın." dedi annesinin söylediği gibi.
Ama bana hiç inandırıcı gelmemişti.

Yemekten sonra bahçede oturuyorduk. Ben Cem abiyle beraber Nazla ilgileniyordum. Naz annesine benziyordu ama tavırları ve olaylara verdiği tepkiler tıpkı Seher gibiydi. Ben Naz'la sohbete dalmışken
"Tatlı ister misin?" dedi yumuşak bir ses tonuyla Seher.
Gülümseyip başımı salladım ve sehpaya bıraktığı proftörolden bir kaşık aldım. Tadı enfesti.

Başımı kaldırdığımda bana sevgiyle baktığını gördüm. O ne güzel bakıştı öyle. İlk defa benim ona baktığım gibi bakmıştı bana. O an yemekteki kırıcı tavrını unutup yeniden umutla doldum.

Bir süre sonra Seher, boşalmış tabakları toplayıp mutfağa gitti. Az önceki bakışının verdiği umutla, belki aramızda hoş bir diyalog geçer, diye elime boş bardağı alıp su bahanesiyle arkasından bende mutfağa girdim.

Beni görünce o tatlı gülüşlerinden birini bahşedip elimden bardağı alıp suyla doldurdu. Suyumu içtikten sonra bana bakan gözlerine bir süre dalıp gittim.

Aklıma gelenle
"Neden ağladın?" deyiverdim birden. O an gülüşü dondu, gözlerini kaçırdı ve ne diyeceğini bilemediğinden bir süre sustu.
"Bilmiyorum ben, birden duyunca öyle ne bileyim işte." derken hâlâ ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

Benimle evlenme fikri bu kadar mı kötüydü? Onu cevap vermesi için zorlamadım. Kırgınlıkla elimdeki bardağı tezgaha bırakıp dışarı çıktım.


-SEHER-

Yine onu kırmıştım istemeden. Sessizce gidişini izledim.
İşlerim bittikten sonra tekrar yanlarına gittim.
Herkes düğünle ilgili planlar yapıyordu ve ortamda keyifli bir hava vardı.
Hakana baktığımdaysa yüzündeki gülümseme solmuş, hevesi kaçmış gibiydi, hiçbir söze dahil olmuyor, başını yerden kaldırmıyordu.

Annemle Belgin anne kafa kafaya vermiş, şimdiden davetli listesine kimleri ekleyeceklerini konuşuyorlardı.

Gecenin sonunda kapıda onları geçirirken, Hakanla konuşmak için fırsat aradım ama olmadı. Göz göze gelsek bir fırsatını bulurdum ama o bilerek başını yerden kaldırmadı.

Onu üzmenin verdiği vicdan azabı canımı yakıyordu.
Ne kadar kızsam, inatlaşsam da ona kıyamıyordum.

Başım önde odama çıkıyordum ki annem seslendi
"Gel konuşalım kızım" dediğinde yarıladığım merdivenlerden inip yanına ulaştım.
Ellerimi tutup bana baktı, bu annemin dilinde gözlerini kaçırmadan dinle demekti.
"Yarın Hakanla buluşun. Belgin söyledi bikaç ev bulmuş Hakan. Onları gör, fikir sahibi ol, tamam mı kızım." diyince başımı sallayıp
"Tamam anneciğim. " dedim.
"Hadi iyi geceler tatlı kızım benim." diyip alnımdan öpüp yukarı çıktı.

Normalde olsa annem akşamki hareketim için beni paylamıştı. Ama yakında evlenecek olmamdan dolayı konunun üzerinde durmamıştı.

Odama çıktığımdan beri, telefon elimde Hakan'ı aramak için cesaret toplamaya çalışıyordum. Penceremin önünde kararsızca durup aniden kendimde bulduğum cesaretle sonunda arama tuşuna bastım.

Çaldı çaldı çaldı... Açmayacak diye umudumu yitirmiştim ki uykulu sesi kulağıma doldu.
"Efendim Seher?" dediğinde mesafeli çıkan sesi, cesaretimi kırsa da konuştum
"Hakan bak, ben bu akşam kalbini kırdıysam özür dilerim." dedim bir solukta, o ise benim heycanımın aksine kısık bir sesle
"Sorun değil alıştım artık." dedi.

O an zaten gergin olan sinirlerimle alnımı sıvazladım. Bazen 35-40 yaşındaki bir adam kadar olgunken, bazen de böyle şekeri elinden alındığında almak için mücadele etmeyip, annesine şımaran çocuk gibiydi bu Hakan.
Zaten kendimi kötü hissediyordum o da bana hiç yardımcı olmuyordu.

Ama şuan bende hiç sabırlı olgun kişi psikolojisinde değildim.
"Hakan! Zaten zor durumdayım, sende naz yapma. Yeter artık ya... Beni de anlasana!
Kendimi birden en yakın arkadaşımla nişanlı buluyorum. Yetmiyor onun beni yıllarca sevdiğini öğreniyorum. Bunu benden saklayıp aptal yerine konduğumu görmezden geliyorum, duruma alışmaya çalışıyorum bu sefer yine bi dayatma çıkıyor.

Kendi hayatımı başkasınınmış gibi izlemekten yoruldum artık. Lütfen sende bana sevgili tribi yapma. Yine arkadaşım Hakan olarak zor zamanlarımda yanımda ol!" dedikten sonra rahatlamıştım.
Ona içimi dökmek iyi gelmişti. Ama anlaşılan Hakan beni anlamak istemiyordu, çünkü uzun süre beklememe rağmen ondan bir tepki gelmemişti.
Bu saatte kimsenin nazını çekecek değildim. Telefonu kapattım ve uyumaya hazırlandım...

Belki doğru değildi yaptığım, o benim her zor zamanımda yanımda olmuşken, şimdi benim ona böyle davranmam ama... Belki Hakan'ın nişanlısı konumunda olan kişi ben olmasaydım, en yakın arkadaşı olarak onun iyi olması için elimden gelen herşeyi yapardım.
Birşeyleri yeni kabullenmeye başlarken yeni yeni sorumluluklar üstlenmek bana göre değildi. Ben evin küçük kızıydım ve canımın istemediği hiçbirşeyi yapmamıştım şimdiye dek. Ama Hakan'la eş olma yolunda, bugüne kadar almadığım kadar sorumluluk binmişti omuzlarıma.

En zoru ona kardeş gibi arkadaş gibi sarılıp, onu sığınağım olarak gördüğümde hiçbir sorun yokken, şimdi ona ihtiyacım olduğunda dokunamamaktı. Bana duygularıyla yaklaştığı zaman korkularım tavan yapıyor beni hırçınlaştırıyordu.

Aramızdaki bu süreç Hakan için ne kadar zorsa benim için öyle zordu. Belki de bencillikten başka bişey değildi yaptığım ama... Düşüncelerim çıkmaza girince saçmalıyordum. Hakan tekrar aramak yada mesaj atmak gibi bir hamle yapmayınca sıkıntıyla nefes alıp uyumaya çalıştım.

Yorum ve oylarınızı bekliyorum :)

Hani Arkadaştık? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin