14.bölüm

5.8K 318 14
                                    

SEHER

Zaman su gibi akıp gidiyordu gerçekten.
Daha dün gibiydi bu evlilikten nasıl kurtulurum diye düşünüyordum, şimdi ise beyaz gelinliğin içinde kendime bakıyordum
"Yaaa çok güzel, kuğu gibi oldun yengee" diye hayran hayran bakıyordu Cemre.
Provaya onunla gelmiştik. Düğünden önce, damadın gelini gelinlikle görmemesi kuralını bahane etmiştim ama, ben ona inananlardan değildim.

Sadece daha rahat olmak için Cemre ile gelmek istemiştim.
"Bir sorun yok değil mi canım?" dedi moda evinin sahibi kadın. Aynada gelinliğimi incelerken
"Yok herşey istediğim gibi olmuş teşekkürler" dedim.
Gülümseyip
"Peki o zaman birde kınalığını deneyelim." diyince onaylayıp, gelinliğimi çıkarmak için perdenin arkasına geçtim.

Kadın elinde renkli işlemelerle süslenmiş kınalığımı gösterdi. Çok güzeldi. Hint modeli istemiştim. Kına gecem hint temalı olacaktı. Evliliği istemesem de abimi dinleyip en azından düğünün tadını çıkarmaya karar vermiştim.

Elbiseyi giyip çıkınca Cemre nin yanında bir misafir daha gördüm.
"Engelleyemedim yenge. Allah'tan gelinliğe yetişemedi"  dedi Cemre yanında oturan Hakan'ı göstererek. Hakan gözlerinde beğeni dolu bir ifadeyle
"Çok güzel görünüyorsun" dediğinde, bakışlarından etkilensem de ciddi bir bakış attım ve
"Teşekkürler ama sana gelme demiştik Hakan, hatırlarsan" dedim sahte bir kızgınlıkla.
Elini ensesine götürüp, suçlu bir ifadeyle bakışlarını kaçırdı.
"Annem sizi alıp bize götürmemi istedi. Bende geldim. Sizi basmak gibi bi plan yapmamıştım." dedi.

Kollarımı göğsümde bağlayıp
"Öyleyse neden aramadın?" dediğimde çocuksu bir tavırla dudak büzdü, verecek cevabı yoktu. İçimden bu haline gülümserken tatlılığını düşünmemeye çalıştım.

Provadan sonra birlikte bişeyler yemek için restorana girdik. Hakanla karşılıklı oturduk, Cemre de ortaya oturmuş bi abisine bir bana bakıyordu. Bakalım bu bakışın altından ne çıkacaktı.
"Hayırdır Cemre?" dediğimde sinsice sırıttı ve gizli bir şey söyleyecek gibi hafifçe masaya eğildi.
"Geçen gün evinizde sizi gördüğüm şu durum hakkında düşünüyordum da. Ya içeri giren ben değil de annelerinizden biri olsaydı?" dedi.

Ahh çok utanç verici. O anı düşünmek bile istemiyordum. Kaldı ki annelerimizden biri görseydi herhalde insan içine çıkacak yüzüm olmazdı. Hele de benim annem bizi o halde görseydi başıma gelecekleri tahmin ediyordum.
'Allahtan gönülsüz evleniyorsun, seni ne halde yakalıyorum, gönüllü olsan ne olurdu ' diye başımın etini yerdi.

Kafamdaki senaryoları bir kenara atıp gözleri beni delecek kadar derin bakan Hakan'la göz göze geldim. Hadi şimdi kaçtım. Evlendikten sonra napacaktım ben.
Tamam evlilik fikrine alışmıştım ama aşık olmadığım biriyle özel şeyler paylaşmak bana biraz yabancıydı. Yine tamam evlenmek için aşık olmak zorunda değilsin. Bu da abimin laf arasında söylediği şeylerden biriydi. Özellikle de
"Her evlenen insan aşık olmayı bekleseydi, insanların çoğu bekar kalırdı. Evlenmeden önce aşkı bulup bir ömür mutlu olan insanlar ne şanslı biliyor musun?" dediğinde bu konu hakkında hiç düşünmediğimi anlamıştım.

O sırada Cemre lavaboya gitti. Hakan'ın bakışları beni korkutuyordu. Sanki önündeki değilde yemek, benmişim gibi bakıyordu. Bu gergin ortamı bozmak adına konuşmam gerekti. Elimden olmadan titreyen sesimle
"Nee? Niye öyle bakıyorsun?" diyip gözlerimi kaçırdım.
Derin bi nefes aldı ve başını hafif yana yatırıp tehlikeli bir ses tonuyla
"Merak ediyordum da... Acaba evlendikten sonra o evde başbaşa kalınca, nereye kaçacaksın Seher hanım?" dedi.
Derin nefes alma sırası bendeydi. Bu bakışları ve sözleri ilk defa ondan korkmama sebep olmuştu. Yine de korkumu belli etmeyip
"Bana istemediğim birşeyi zorla yapmazsın ki sen" dedim sevimli halime bürünerek.
Ciddi halinden ödün vermeden tek kaşını kaldırıp masaya doğru eğildi.
"İstemediğin şey sana yakın olmamsa,  kusura bakma güzelim ama bu pek mümkün değil. " diyince korkuyla gözlerim büyüdü.
O ise rahat bi şekilde arkasına yaslanırken, ciddi ifadesini bozup gülmeye başladı.
"Hadi ama Seher. Kaç yıllık arkadaşını tanımamışsın. Asla sana istemediğin birşey yapmam ben. Bunca yıl bekledim. Yine beklerim" diyince rahat bir nefes aldım ve kendime engel olamayıp masanın üzerinden uzanıp ellerini tuttum ona en sevimli gülüşümü yollayıp
"Yaaa, Hakaan... Teşekkür ederimmm" dedim şımarıkça.

Sevgi dolu ifadesiyle bana bakıp gülümsedi ve uzandığım eliyle sıkıca kavradı elimi.
Biz elele göz göze bakışırken yine Cemreye yakalandık.
"Ben sizi basmaktan bıktım. Siz basılmaktan bıkmadınız ya" dedi sandalyesine otururken. Hakan ise kaşlarını çatıp söylendi
"Şu mükemmel zamanlamalar için özel ders aldığını düşünmeye başladım cimcimee"

                           ****

Yemekten sonra Hakanların evine gitmiştik. Belgin anneyle kına için gerekli şeyleri listeledik falan inanılmaz yorulmuştum. Öncesinde gelinlik provası, şimdi bu ayarlamalar kafa olarak çok bitkindim.

Belgin anneye telefon gelince içeri geçmek zorunda kaldı. Salonda yalnız kalınca sıkılıp Cemre'nin yanına çıkmaya karar verdim. Cemre ile Hakan'ın odaları yanyanaydı. Geldiğimizden beri sesi çıkmayan Hakan'ın odasının kapısı açıktı ve ne yapıyor diye bi bakmak istedim.

Kapıdan başımı uzattığımda bir anda kolumdan tutulup içeri sokuldum. Hakan kapıyı kapatıp, beni kapıyla kendi arasında bırakıp, bir eliyle de ağzımı kapattı. Şimdi kalpten gidecektim. Korkudan nutkum tutulmuş gibi donup kalmıştım. Ne kadar süre sessizce bakıştık bilmiyorum ama sonra, Hakan havalı bi sırıtışla yüzüme yaklaşıp
"Böyle yasak şeyler yapmak amma heycanlı oluyormuş" dedi ve yanağıma küçük bir buse kondurdu.
Sonra kapıyı açıp dışarı çıktı.

Ardında beni sinirden köpürmüş halde bırakarak. Yaşadığım adrenalinden neredeyse kalbim duracaktı. Böyle şeyler yapmasından hoşlanmıyordum. Resmen oynuyordu benimle. Bende bu yaptıklarını sana ödetmezsem görürsün sen...

Aşağı indiğimde kimse yoktu. Pencereden dışarı baktığımda Belgin anne bahçede organizasyon şirketinden gelen görevlilerle konuşuyordu. Ben onu izlerken Hakan yüzünde pis bi sırıtışla salona geldi.(İşte intikam vakti.) 

Bende aynı şekil kendine gülümsedim. Etkileyici bir şekilde tonlamaya çalıştığım sesimle
"Gelsene, uzak durma öyle" dedim.

Bakışları bir anda değişip, beklentiyle koyulaştı. Tedirgin adımlarla yanıma geldi. Hâlâ ona gülümsediğimi görünce, çekinerek ellerini belime sarıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Oyunum tam olmalıydı, bende ellerimi saçlarına daldırdım, yüzünü benimkiyle aynı hizaya getirdim. Öyle heyecanlıydı ki, nefes alışı hızlanmıştı.
"Madem bişeye başladık. Devamı gelmeli değil mi?" diye fısıldadım.
Anın büyüsüne kendini fazla kaptırmışdı bizimki. O benden ilk öpücüğünü beklerken,
"Neye başladık güzelim?" dediği anda saçlarını çekebildiğim kadar çekip
"Birbirimizle oynamaya " diyip elime gelen kılları yüzüne fırlatıp yürümeye başladım.
Yüzünde hayal kırıklığı ve acıdan kıvranan bir ifadesiyle üzerime doğru gelmeye başladı.
"Oyun ha! Demek oyun istiyorsun? Görürsün sen!" diyince.

İçimde yükselen korku ve heyecanla merdivenlere yönelip aşağı koştum. Kapıda Belgin anneyle burun buruna gelince hemen arkasına saklandım.
"Anne müstakbel kocam bana şimdiden şiddet uyguluyor." diye numara yaptım.
Annesi Hakan'a
"Oğlum evleniyosunuz hâlâ bırakmadınız şu çocukça şeyleri" diye kızarken, ben arkasında dil çıkarıyordum. Eee Hakan bey, oyun böyle oynanır işte.

Akşama kadar anca işlerimiz bitince, ısrar sonucu yemeğe Hakan'larda kalmıştım. Annemle babamın olmadığı bir sofrada oturmak biraz tuhaf hissettiriyordu.
Yaklaşık iki hafta sonra hep onlardan ayrı yiyecektim. Bütün bunları düşününce içim bi kötü oldu, iştahım kaçtı. Hakan yanımda oturduğu için farketmiş olmalı ki, şefkatli sesiyle
"Beğenmedin mi canım?" diye sordu. başımı olumsuz anlamda salladım.
"Beğendim, sadece iştahım yok" dedim.
"Annemlerin hatrı için bari atıştırsan, ha güzelim" dedi. Gülümseyip başımı salladım. Güzelim kelimesini her zaman sevmişimdir. Hakan da sevdiğimi biliyordu ya zaten.

Gece Hakan beni eve bırakacaktı. Bugünki şaka da olsa yakınlaşmalardan sonra gecenin bir yarısı arabada onunla dipdibe olmaktan biraz tırsıyordum ama başka çare yoktu.

Düşüncelerimi Hakan'ın sesi böldü
"Uzun zamandan sonra seninle sanki eski günlerdeymiş gibi olmak çok güzeldi Seher. Evleniyoruz diye kasmaya gerek yok. Biz hep böyle olalım." diyip elimi tutunca yine odunluğum tutarak
"E madem biz hep arkadaşlığımızdaki gibi olalım diyorsun, elimi bırak" dedim tek kaşım havadayken.

Gülümseyip başını sağa sola salladı.
"Bi romantik anı da mahvetme be huysuz!" dedi mahsuscuktan kızgın bir ifadeyle.

Sonra elimde olmadan güldüğümde o da tatlı tatlı güldü...

Keyifli okumalar :)

Hani Arkadaştık? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin