-Seher -
Sabah saçlarımın okşanmasıyla açtım gözlerimi, Hakan saçlarımla oynuyordu, bu yaptığı daha fazla uykumu getirsede kalkmalıydım. Bugün Aslı hanımla ikinci randevum vardı.
Yüzümü yavaşça Hakan'a döndüm, uyku mahmurluğuyla kalın çıkan sesimle
"Günaydın" dedim.
"Günaydın bitanem" diyip yaklaştı ve aramızdaki mesafeyi kapattı, öpücüğünü uzamasına fırsat vermeden yataktan kalktım.
"Bugün klinikte randevum var biliyorsun, gidip kahvaltıyı hazırlayayım" dedim.
Hakan'ın göz devirdiğini farketsem de görmezden gelip sakladığım sırıtmamla banyoya geçtim.Banyoda işlerimi hallettikten sonra
mutfağa girip kahvaltı hazırlamaya başladım.
Hakan üzerini değişmiş olarak içeri geldi. Sofraya oturduk
"Seni ben bırakacağım, o yüzden acele etme güzelim." diyince boğazıma dizilen lokmalarımı rahatça çiğnemeye başladım.
Hakan'ın hoşuna gitmişti bu halim, gülümseyip kahvaltısına devam etti. Aklıma gelen şeyi ona da sordum.
"Hakan, senin Gökhan diye bir akraban var mı baba tarafından?"
Kısa bir an düşünse de başını olumsuz anlamda salladı.
"Yok güzelim bunu da nerden çıkardın?" dediğinde omuz silkip
"Öylesine sordum sanki var diye hatırlıyordum da" dedim, pek inanmış gibi bakmıyordu gözleri ama önemsemedi ve bitirdiği tabağını toplamaya başladı.Bir saat sonra Hakan beni Aslı hanımın muayenehanesine getirmişti.
Ona dönüp
"Bıraktığın için sağol canım" dedim sarılırken.
"Ne demek güzelim, görevimiz " diyip göz kırptı. Arabadan indiğimde
"Çıkışta ara beni birlikte bi öğle yemeği yiyelim" dedi, başımı sallayıp
"Peki canım, hoşçakal" dedim ve kapıyı kapatıp onun ilerlemesiyle kliniğe girdim.Danışmaya gidip Aslı hanımla randevum olduğunu söyledim. Fenalaşan bir hastasının yanına acil gitmesi gerektiğini, bir saat içinde burda olacağını söylemişti sekreter kız.
Sıkıntıyla ofladım. Bir saat ne yapacaktım ki ben? Çıkıp biraz vitrin bakmaya başladım.Bir kafenin önünden geçerken gözüm içerdeki iki adama kaydı. Mustafa amca ve Gökhan birlikte kahvaltı ediyorlardı. Ama onlar ne alaka? Hâlâ orda donup kaldığımı farkedince yürümek istedim ama Mustafa amcayla göz göze geldik. Eliyle bana içeri gel işareti yaptı.
Tedirgin bir şekilde içeri girip yanlarına gittim
"Merhaba baba" diye selam verdim.
"Merhaba kızım otursana" diyerek boş sandalyeyi işaret ettiğinde oturdum. Gökhan gülümseyerek bana bakıyordu.
"Bak kızım şimdi sana söyleyeceklerimi sözümü kesmeden dinle tamam mı?" diyince başımı salladım.
"Gökhan benim oğlum"
Yavaş baba, çok ani olmadı mı böyle? Oğlum dedi değil mi? Nasıl ya? Neyse sözümü kesmeden dinle demişti, kafamın içinde şekillenen soru işaretlerini silip dikkatimi ona verdim.
"Yakında bunu herkese açıklayacaktım. Ama Gökhan seni görüp tanışmak istediğinden bahsedince ve şimdi de karşılaşınca anlatmak istedim." derin bir nefes alıp devam etti.
"Belgin annenle Hakan bir yaşındayken aileler yüzünden ayrıldık. Belginin hiçbir çaba göstermemesi beni deli etmişti. 4 yıl kadar ayrı kaldık, bu süre içinde Gökhan'ın annesiyle görüşmeye başladık.
Belginden umudu kesmiştim ve bana Hakan'ı bile göstermiyordu. Sonra bir gün ansızın çıkıp geldi ve ailesini karşısına aldığını çocuğunu babasız büyütmek istemediğini söyledi.Gökhan'ın annesine durumu anlattığımda, çocuğuna, ailene dön dedi ve ayrılıp tekrar Adana'ya döndük. Meğer annesi Gökhan'a hamileymiş ama bana söylememiş. Onu tek başına büyütmüş." sonra bir anda yüzü düştü.
"Geçtiğimiz temmuz ayında trafik kazası sonucu ölmüş, teyzesi de Gökhan'a bizim adresimizi vermiş. Oğlum beni buldu, artık onu asla bırakmam" dedi Gökhan'ın elini sımsıkı tutarak.
Demek o yüzden sosyal medya hesabında temmuz ayından beri birşey yoktu. Gökhan'a baktığımda hüzünlü bir tebessüm vardı yüzünde.
"Şimdilik bunlar aramızda kalsın istiyorum, ben bu durumu aileme kendim açıklayacağım" diyince
"Tabi babacığım anlıyorum." dedim.Kahvem bitince ayaklandım.
"Ben gitsem iyi olacak" dedim. O sırada Gökhan da ayaklandı
"Dur yenge beraber gidelim" dedi. Yenge mi dedi bana o? Ne kadar tatlı bir çocuktu. Yaşadıklarına rağmen hâlâ herşeyi kolayca kabullenmişti.Mustafa babadan beklediğim soru gelmişti
"Kızım Gökhanla psikologun kapısında tanışmışsınız. İyisin değil mi?" diyince Gökhan'a ters bir bakış atıp
"İyiyim baba. Önemli birşeyim yok. Sonra görüşürüz" dedim ve ordan çıktım.
Gökhan, arkamdan yetişmeye çalışarak
"Yenge bekle valla sakladığını bilmiyordum" dedi.
O an durdum hızını alamayıp çarptı bana, şaşkın bakışlarıyla özür dilediğinde, ona bakıp güldüm.
"Gel hadi birlikte yürüyelim." dedim. Bir tane görümcem vardı. Şimdi birde kaynım var. Ne güzel :)***
Aslı hanımla görüşmem bittikten sonra dışarı çıktım, etrafa bakındım ama Gökhan'ı görememiştim.
Dışarı çıkıp parka doğru yürüdüm.
Parkın Seyhan nehrine bakan tarafında bir bankta oturuyordu. Yanına gidip otururken,
"Niye beni beklemedin?" dedim. Gülümsedi önce, sonra sıkıntılı bir nefes verdi.
"Kapalı alanlarda fazla duramıyorum boğuluyorum sanki" dedi.
"Bu yüzden mi yardım almak istedin?" diye sorduğumda gözleri uzaklara daldı
"Aslında tek sebep o değil. Ben küçüklüğümden beri kapalı alanlarda fazla kalamam, özellikle de hastane, ofis falan yani. Ama annemin ölümü beni hayattan kopardı. Yaşamak için birine yada birşeye bağlanmalıydım. O kişi babam oldu. Kardeşlerim oldu. Her zaman yalnızken birden abim ve kardeşim olduğunu öğrendim. Normal bir insan gibi onlara yaklaşmak için de iyileşmem gerekti ve bunu tek başıma yapamazdım" dedi.
İçimde birşeyler acımıştı onu dinlerken. Sonra konuyu dağıtmak için
"Kaç yaşındasın?" diye sordum
"20. Sen?"
"Ben 24 yaşındayım küçük kardeşim" dedim. Gözleri doldu.
"Şşşt ağlayayım deme sakın, eğer böyle dememi istemezsen sorun değil" dedim
"Hayır o yüzden değil. İlk defa biri bana kardeşim dedi. Gerçek anlamda yani"
O kadar masumdu ki. Günümüz gençlerinin yanında çok temiz kalıyordu. Annesi ne kadar iyi bir evlat yetiştirmiş dedim kendi kendime.
Yine gözleri uzaklara daldı.
"Annemi çok özlüyorum" diyince dayanamadım elimi saçlarına götürüp okşadım.
"Üzülme lütfen, bak artık yalnız değilsin, biz varız" dedim, masum bir gülümseme belirdi gözlerinde. Saçındaki elimi yüzüne kaydırdım.
"Neyse artık gitmem lazım. Telefon numaranı versene haberleşiriz" dedim.
Numaralarımızı alınca yanından kalktım. Başımı kaldırdığımda arabaya yaslanmış öfkeyle bana bakan Hakan'ı gördüm.Ona nasıl bir açıklama yapacağımı planlarken, yanına yaklaştım. Ama o, selam vermeme fırsat vermeden arabaya bindi. Bende yanına bindim. Ortamdaki gerginlik gözle görülür cinstendi. Yüzüme bile bakmadan sordu
"Kimdi o adam?"
Ne diyebilirdim, babasından önce ona söyleyemezdim, ısrar etmemesini umut ederek.
"Bir arkadaş. Aslı hanımın danışanlarından, Adana da yeniymiş öyle sohbet ettik" dedim.Delici bakışları yüzümü buldu. İnanmamıştı belli. Daha sonra tek kelime etmeden arabayı son sürat sürmeye başladı. Sessizliği artık korkutuyordu beni.
Eve girince hızla çarptı kapıyı. Elini saçlarına götürüp sinirle kaşıdı.
"Bir arkadaş ha! Sen neden yeni tanıdığın adamın saçına dokunuyorsun peki!" derken konuşmuyor, kükrüyordu sanki... Olamaz görmüştü.
"Ben bana dokunman için hasretle ne kadar bekledim haberin var mı senin? Ama elin yeni tanıdığın adamının yüzüne dokunuyorsun, nasıl yaparsın bunu? Sen benim tanıdığım Seher misin? Yoksa sana dokunmamam için numara mı yaptın?" dedi.Kalbimi kırıyordu. Ona gerçeği söylemem gerekti, peki Mustafa amcaya verdiğim söz?
Ortada kalmıştım. Ellerim titremeye başlamıştı. Stresten yüzüğümle oynuyordum. Birşey söyleyemedim. Hakan son derece haklıydı. Ama açıklayamıyordum da.
"Bi açıklama bile yapamıyorsun. O kadar değersizim gözünde."Sinirle başını sağa sola salladı.
"Seher şu an çok sinirliyim. O yüzden gözümün önünde durma. Git... Git şuan seni görmek istemiyorum" dedi. Elimde oynadığım yüzük yere düştüğünde, hayal kırıklığıyla bakıp kaldım.Bana git dedi.
Git dedi...
Sevdiğim adam, kalbimi kazanana kadar sabırla bekleyen adam, beni karşılıksız seven adam....
Gitmemi istedi.
Dondum kaldım o an, ne yapacaktım?
Sessizce kapıdan çıktım. Kendimi sokağa zor attım. Caddeye çıkıp bir taksiye bindim ve annemlere geldim.
En iyisi Hakan sakinleşene kadar burda kalmaktı...Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hani Arkadaştık?
RomanceBirlikte büyüyen iki genç... Biri diğerini yıllardır sevip, içinde saklamış... Peki ne kadar saklı kalabilir ki aşk gibi güçlü bir duygu? Ve hayata dair hiçbir tecrübesi olmayan, büyümeyi ve yetişkin olmayı, sevilerek öğrenen bir genç kız... Onlar k...