21.bölüm

5.3K 288 11
                                    

-SEHER-

Yemekten sonra odaya çıkmıştık. Hakan koltuğa uzanmış televizyon izliyordu.
Saat 12 olmuş, yorgunluktan bitap düşmüştüm ama uyumaya çekiniyordum. Hakan'ın birşey yapacağından değilde.
Of neden ben böyleydim? Adana'ya dönünce ilk işim bir psikoloğa görünmek olacaktı.

Ben böyle gamlı baykuş gibi, ne yapacağımı düşünürken, Hakan ayağa kalkıp
"Ben banyoya giriyorum" dedi.
Ona başımı tamam anlamında sallayıp, stresle odanın içinde dolanmaya başladım.

Çok geçmeden banyodaki su sesi kesilince, yatağa geçip, az önceki kalktığım yere oturdum.

Hakan üzerinde, gri v yaka tişört ve siyah eşofmanıyla banyodan çıktı. Islak saçlarını kuruluyordu. V yaka tişörtle göğüs kasları daha belirgin görünüyordu.
Saçları karışmış birazı önüne dökülmüştü, bu hali çok tatlı çok çocuksuydu.
Bir an göz göze gelince utanıp bakışlarımı yere çevirdim. Hakan ise benden beklemediği bu durum karşısında şaşkınca gülüp
"Beni mi izliyorsun sen? Utanma karıcığım, beni istediğin kadar seyredebilirsin." dedi.
Yumruğunu sıkıp kolundaki kasları gösterirken
"Bu kadar yakışıklı bir koca herkese nasip olmaz, kıymetimi bil. " diyip bana gösteriş yapıyordu.

Kahkahalarımın ardından yataktan aldığım yastığı kafasına fırlattım.
"Bence fazla övünme, bu kusursuz görüntün sana Allah'ın bahşettiği bir şans. Senin elinde birşey değil." dedim.

O kadar söylediğim sözün içinde tek bir şeye dikkatini vermiş olsa ki, egosu tavan yapmış bir şekilde
"Demek kusursuz görüntüm ha" diyip üstüme gelmeye başladı.
Kaçmaya çalışırken az önce kafasına attığım yastığı yerden alıp tekrar attım. Bu sefer havada yakalayıp üstüme üstüme gelmeye başladı. Küçücük alanda kaçacak yerim kalmamıştı.

Beni duvarla arasında bırakıp kaçmamı engelledi. Ne yapacağımı bilemez halde gözlerimi ondan kaçırıp, yere bakmaya başladım. Eliyle çenemden tutup başımı kaldırdı.
Bakışları yine aynı anda birden fazla şey anlatıyordu.
"Gözlerini benden kaçırma artık Seher... Evliyiz biz. Bana birazcık adım atsan, alışmaya çalışsan." dedi ve sessizliğim üzerine, kendisi de sustu.

Çok tehlikeli bir pozisyondaydık. Hâlâ öylece duruyor olmamızı fırsat bilerek, bu kez de yüzümü ellerinin arasına aldı. Yanaklarımı baş parmaklarıyla hafifçe okşarken, aramızdaki mesafeyi yavaşça kapatıyordu.

"Çok güzelsin Seher i" dediğinde beni öpmesine ramak kala
"Özür dilerim" diyerek boş bulunduğu anda onu ittim ve banyoya koşup kapıyı kilitledim.

Heyecandan nefesim kesilmişti sanki. Kalbim ağzımda atıyordu. Ellerim ve dudaklarım titriyordu.
İyice köşeye sıkışmıştım.
Kendimi biraz toplayıp, aklı selim düşününce, korkuyla yaptığım bu hareketin, Hakan'a ağır geldiğini idrak etmeye başlamıştım.

Bu kez yüzüme bakmayacaktı kesin. Kendi kendime düşünüp dururken, kapının çarpılma sesini duydum. Banyoda işlerimi hallettikten sonra odaya girdim fakat boştu. Telefonunu da odada bırakmıştı nereye gitmişti şimdi bu?

Ne güzel şakalaşıyorduk az önce, niye birden böyle olmuştu şimdi.
Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Onun nerede olduğunu bilememek beni deli etmişti ama yapacak bişey yoktu. Yatağa uzanıp gözüm kapıda beklemeye başladım.
Normalde böyle bir durumda stresten uyuyamazdım ama o kadar yorgundum ki gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.



-Hakan-

Sinirle kapıyı çarpıp odadan çıktım. Nereye gideceğimi bilmediğim için sahile doğru yürüdüm.
Bir cafe vardı oraya oturup sade kahve söyledim. Zaten bu gece uyku tutmayacaktı. En azından kahve ile sakinleşebilirdim.

Düşünüp düşünüp bir yere varamıyordum. Neden benden bu kadar kaçıyordu? Beni beğendiğini her fırsatta söylüyordu. Gözlerinde de görüyordum hislerini... Sevdiğini de söylemişti ama neden?
Çekingen olmasını anlıyordum ama niye bu kadar fazlaydı? Böyle davranması benim de dengemi bozmuştu.

Yıllar önce lise son sınıftayken, en yakın arkadaşım dediğim şerefsizle çıkmıştı bir ara. Acaba ondan da böyle kaçmış mıydı? Genelde beraber takılırdık. Onlar elele yürürdü bense gruptan diğer kızlarla ilgileniyormuş gibi yapıp Seheri izlerdim. Onunla da çok samimi değildi. Ama başbaşa ne yaptıklarını bilmiyordum.

Düşündüklerimle nefes almak zor gelmişti.
Allahım yıllar önce olan bir olay için kıskançlıktan deliriyordum.

O yakın arkadaşım olacak pislik Özgür, Seheri sevdiğimi bile bile ona çıkma teklifi etmişti, Seherse arkadaşlarının gazına gelip kabul etmişti.
Günlerce ikisiyle de konuşmamıştım. Hastayım diye bahane etmiştim ama sonra başbaşa kalmasınlar diye elimden geleni yapmıştım.
Daha sonra da zaten okul bitince üniversiteyi başka şehirde okuma bahanesiyle Seher'i terk etmişti. Yada benim bildiğim buydu.
O günden sonra hayatına kimseyi sokmamıştı Seher, bende bundan ümitlenip onu sevmekten asla vazgeçmemiştim.


-Seher-

Sabah erken saatlerde uyandım ama Hakan hâlâ ortalarda yoktu. Artık endişe etmeye başlamıştım. Telefonu da buradaydı. Arayamazdım da...

Kalkıp banyoya girdim işlerimi halledip üzerimi değiştim. Saçlarımı tararken Hakan içeri geldi. Uyumamıştı belli ki, gözleri kızarmıştı. Sorumsuz davranışı için bir azarı hakediyordu. Kollarımı göğsümde bağlayıp
"Günaydın diyeceğim ama uyumamış birine günaydın denir mi bilmiyorum!" dedim kızgınlıkla.

Yaptığı şey sadece umursamazca bakıp
"Sana da günaydın" diyip yatağa yatmak olmuştu.

Stresle başımı sağa sola sallayıp, koltuğa geçtim ve televizyon izlemeye başladım.
On beş dakika sonra falan baktığımda yastığıma sarılmış uyuyordu. Çok derin uyuyordu. Öyle masum ve çocuksu ifadesi vardı ki, uyurken onu izlemek iyi hissettiriyordu. Rahatsız olmasın diye televizyonu kapattım ve bende koltuğa uzandım.

Yeniden uyuyup uyandığımda, saat 9 buçuğa geliyordu.
Uzandığım yerden doğrulup, yatağa baktığımda Hakan yoktu.
Banyodan su sesini duyunca içim rahatladı. Yine gitmiş olmasından korkmuştum.

Bencillikti yaptığım ama gözümün önünden bir yere gitmesini istemiyordum. Onsuz eksik hissediyordum. Arkadaşım olarak beni tamamlamasına öyle alışmıştım ki, şimdi kocam olarak beklentiye girdiğinde ona nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum.
Hakan banyodan çıktığında bana bir an bakıp sonra yatağı toplamakla uğraştı.
"Acıkmadın mı? Kahvaltı yapsak... " dedim çekinerek, yüzüme bakmadan
"Peki" dedi ve cüzdanıyla telefonunu alıp kapıya ilerledi. Bende arkasından ilerledim.

Otelin terası güneş gördüğü için ılıktı, birlikte ikinci kahvaltımızdı ama Hakan bırak konuşmayı yüzüme bile bakmıyordu.
Üzgün ve kırılgan ifademle kendimi toparlayıp konuşmaya başladım.

"Hakan, ilk defa Mersin dışında kendi şehrimden, farklı bir yere geldim ama sen böyle somurturken hiç tadı çıkmıyor."
Sabahtan beri ilk defa yüzüme baktı ama yüzünde hiç bir ifade barındırmıyordu
"Ne yapmak istersin?" dedi ruhsuzca.

"Önce şu aramızdaki duvarlar gitsin isterim. Sonra da seninle dışarı çıkıp gezmek isterim" dedim gülümseyerek.
Ama gülümsemem bulaşmamıştı ona. Ayrıca söyledikleri de benim gülümsememi yüzümde dondurmuştu.
"Aramıza duvarlar çekip duran sensin. Ne zaman sana yaklaşsam vebalıymışım gibi benden uzaklaşarak o duvarları sen inşa ediyorsun" dedi, yüzünü cama doğru döndü.
Sıkıntıyla omuzlarım çöktü
"Anlıyorum haklısın. Ama herşeyin bir sebebi var. Bana kızmak yerine anlamaya çalışsan" diyince hayretle bana baktı.

"Anlamaya çalışmak mı? Seher hayatım seni anlamakla geçti. Ben sana yaklaştıkça sen böyle kaçarsan nasıl anlayabilirim seni? Benden kaçma sebebin ne olabilir? Ne yaptım ki ben sana?"
İşte bunun cevabı yoktu. Hakan birşey yapmamıştı ama başkası...

Artık bunu ondan saklayamazdım, boğazıma oturan yumruyu görmezden gelip, geçmişte onun yaptığından ben utanarak, başımı öne eğdim
"Sen birşey yapmadın ama o pislik yaptı Hakan. Beni taciz etti."
Sesim titriyor, gözlerim doluyordu. Bu kalabalık yerde ağlamamak için Hakan'ın soru işaretleriyle dolu bakışlarına rağmen kendimi olabilecek en hızlı şekilde bulunduğum yerden dışarı attım...

Yorum ve oylarınızı bekliyorum  :)

Hani Arkadaştık? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin