4.bölüm

8.3K 431 19
                                    

Hakan

Aradan iki hafta geçmişti ve bu süre içerisinde evlilik konusu bi daha açılmamıştı. İçim içimi yiyordu ama kimseye de soramıyordum.

Seher biliyor muydu acaba? Benim bildiğim Seher bilseydi ortalık savaş halindeydi şuan. Ama yinede son zamanlardaki sessizliği canımı sıkıyordu. Ben aramasam aramıyor, buluşmak istesem bahane buluyordu.
Eğer işe başlamamış olsaydım, onunla bu kadar ayrı geçirdiğim zamandan sonra sıkıntıdan hasta olabilirdim. Neyse ki Cem abiyle birlikte işe uyum sağlama sürecindeydim ve onun bana verdiği sorumluluklarla dikkatimi başka yöne çekebiliyordum.

Seher'in ağzını aramak için şansımı tekrar denemeye karar verdim ve
telefonumu cebimden çıkarıp hemen numarasını tuşladım, tam açmayacak diye umudumu yitirmişken, o tatlı sesi kulaklarıma doldu.

"Efendim Hakan" dediğinde bir an heycanlanıp ne diyeceğimi unutsam da sonra kendimi toparladım.
"Nasılsın güzelim? Bu aralar sessizliğin üzerinde" dedim.

Ben sesimi herzamanki gibi ifadesizce tutup cevap verirken onunki sanki küskün küçük bir çocuğun sesi gibiydi. Sesli bir nefes alıp

"Hakan yeter artık bilmiyormuş gibi yapma. Ben herşeyi biliyorum. Ve senin de bildiğini biliyorum. Ailelerimiz bizi evlendirmek istiyor ve sende susup oturuyorsun. İki haftadır beni arayıp, bu işe engel olalım demeni bekliyorum ama sende tık yok... Söylesene nasıl kabul ettin ya? Biz seninle nasıl evleniriz mantığın yok mu senin Hakan?" diye gürledikten sonra sustu.

İşte o an benim için herşey dondu. Kalbimin atışı sanki yavaşlarken, içine saplanan bıçak, Seher'in söyleriyle yaramı daha da deşti.

Aşkına asla sahip olamayacağım kızın, arkadaşlığını da kaybettiğim gerçeği yüzüme tokat gibi indi. Ne diyeceğimi bilemedim sustum sadece

"Alo Hakan orda mısın? Cevap versene hey, cevap vermeyecek misin?" dediğinde yine sustum ve kulağımda duyulan şey kapanan telefonun sessizliğiydi.

Bitmişti işte, yıllardır içimde büyüttüğüm, umutsuzca desemde içimde küçücük de olsa bi ışıkla hayalini kurduğum aşkım bitmişti. İçimden ağlama isteği geliyor ama yapamıyorum.

Ben günlerdir onun yüzüne, sesine hasret yaşarken, o bana karşı nefret bileniyormuş... Kalbim bu gerçekle daha da acırken, ne yapacağımı bilemez bir halde masamdan kalkıp kendimi dışarı attım...

Belki çoğu insana saçma gelirdi. Nasıl bi erkek yıllarca kimseyle birlikte olmadan bi kızı sever diye düşünenler olurdu, ama oluyordu işte.

Öyle onda bulamadığım aşkı başkasında aradım, yada ona benzeyen yüzlerde sevgi aradım edebiyatı yapacak değildim.
Hiçbir duygu hissetmediğim insanla bişeyler paylaşmak bence gereksizdi. Hem sevdiğim kızın da şimdiye dek kimseyle olmaması bunu tetiklemiş olabilirdi.

Peki şimdi nolucaktı? O anki hayal kırıklığım üst düzeydi. Sehere bir cevap verememiştim ama benim de aklımda soru işaretleri vardı. Bu soruları cevaplayacak tek bir kişi vardı. Hemen babamın odasına daldım.

"Baba. Konuşabilir miyiz?" dediğimde gözlüğünün üzerinden baktı ve başını sallayıp eliyle koltuğu işaret etti. Koltuğa oturup bir anlık cesaretle konuşmaya başladım.

"Baba ben, az önce Seherle konuştum. Sen evlilik konusunda ciddi miydin gerçekten?" dedim ve içimden ciddiyim demesi için dua etmeye başladım.
Babam elindeki kalemi sertçe masaya bırakıp ayağa kalktı.
"Tabiki ciddiyim Hakan. Çocuk muyum ben senin gibi duygularımı saklayayım ha?" diye bağırınca olduğum yere sindim
"Ne-ne diyorsun baba? Neyi saklıyorum ben" yüzüne bile bakamadan konuşmuştum.

Babamın sinirli ifadesi sakinleşince karşımdaki koltuğa oturdu.
"Anlamadım mı sandın oğlum? Sen benim oğlumsun, içinde yaşadığın en küçük duyguyu bile anlarım yüzüne tek bakışta.
Son bikaç yıldır Mehmet amcanlarla ne zaman bi araya gelsek Sehere bakışlarını anlamamak için salak olmak gerekir. " diyince gardımı indirip ondan birşeyleri saklamaya çalışmadım.
"Peki neden şimdiye kadar sessiz kaldın baba? " dediğimde aynı ciddi ifadeyle
"Zamana bırakmak istedim, niyetinin ne olduğunu öğrenmek istedim oğlum. Baktım ki senden bir adım yok, öyle şekeri elinden alınmış çocuk gibi uzaktan bakıyorsun kıza... Okulun bitince artık zamanı dedim. Ortaklık için Mehmet amcana biraz oyun oynamış olabilirim ama evladımın mutluluğu söz konusuysa yapamayacağım bişey yok " dedi.

Vay anasını... Babama bak hele. Şaşırmadım değil. Oturduğum koltuktan hemen kalkıp, küçük bi çocuk gibi sarıldım çınar ağacımıza
"Aslan babam. Sen mükemmel bi babasın" dediğimde gülümseyip kollarımı indirdi üzerinden
"Tamam tamam hadi çocukluğu bırak, ben seni evlendirmeyi düşünüyorum seninse yaptığına bak" diye dalga geçti babam.

Odama giderken üzerimden biraz da olsa yük kalkmış gibi hissediyordum. Babamın duygularımı bilmesi iyi gelmişti. Yıllarca kendi kendime böylesine büyük bir duyguyla yaşamak, kalbime ağır geliyordu bazen.

Yeniden düşünmeye başladım, babamın yaptıkları beni mutlu etmişti ama Seher beni kocası olarak istemezse ne yapardım ben? Dünya benim yanımda olsa da sevdiğim kız beni kalbine kabul etmezse neye yarardı?

O an aklıma bu konuda rahatça konuşabileceğim tek kişi geldi. Her ne kadar sevdiğim kızın abisi olsa da Cem abi bugüne dek ihtiyacım olan her anda yanımdaydı...

                        *****

"Sen ne düşünüyorsun abi bu konuda?" diye sordum sesime ifade katmadan.

Adana'nın göl manzarasına karşı duruyorduk Cem abiyle. Burayı çok severdi. Kızacaksa bile burda sakinleşir diye buraya getirmiştim onu.
Cem abi sıkıntılı bir nefes verdi. Sonra bana kuşkulu bir ifadeyle bakıp konuştu.
"Yani, babalarımızın bu konuyu senden izinsiz konuştuğunu mu söylüyorsun şimdi. Yani Seher'le senin haberin olmadan, siz bişey hissetmeden öyle mi?" dedi, beni sınıyordu anlaşılan.

Bozuntuya vermeden
"Tabi ki de haberimiz yok, yalan mı söyleyeceğim abi ben sana. Olanlar ortada, yanlış anlaşılmamak için şimdiye kadar sustum, yine de artık konuşmak gerek diyip Seheri aradım, ama beni anlayıp dinlemeden kızdı.

Abi ben, bu güne kadar hiç aileme karşı çıkmadım ama şuan şaşırmış durumdayım. Ne yapacağımı bilmiyorum." derken biraz acıtasyon yapıp beni anlamasını umuyordum.
Cem abi gözleri uzaklara dalmış bir şekilde
"Belki bu cevabı benden beklemezsin ama babalarımız haklı Hakan, sen düzgün bi çocuksun kardeşimi öyle bilmediğim bi serseriye vermektense sen daha iyi olursun. " dediğinde Cem abinin lafı üzerine keyiften dört köşe olsamda çaktırmadım.

"Ne yani yokluktan mı beni damat alacaksınız abi?" diye işi şakaya vurdum. Tabi Cem abi de enseme vurdu.
"Damat almak falan ne biçim konuşuyorsun lan sen " diyip sert bir abi edasında baktı bana. Korkmadım desem yalan olurdu. Adam her ne kadar beni de kardeşi gibi görse de diğer taraftan kız abisiydi. Ben biraz aşk sarhoşluğuyla saçmalamıştım.
"Afedersin abi, ben ortam yumuşasın diye..." derken tedirgince baktım, sonrasında o da bende gülmeye başladık.

Gece yatmadan önce Cemre ile terasa çıkıp yıldızları seyretmeye başladık.
"Abi, babamla konuşabildin mi hiç? Fikrinden dönmesi imkansız gibi görünüyor." dediğinde ona döndüm. Meraklı bakışları benden cevap beklerken, ondan bişey saklıyor olmak beni biraz üzmüştü.
"Konuşmadık güzelim. Zamana bırakmayı tercih ettim" dediğimde, kararsızca yerinde kıpırdandı.
"En iyisi bence abi, zamana bırakmak ve bu fikre alışmak, çünkü babamın dediği gibi siz mükemmel bir çift olursunuz. İkiniz de yıllardır birbirinizin en yakınısınız, düşünsene kavga bile etmezsiniz ki siz" dediğinde ona gülümsedim.

Kendi ailem, Seherin ailesi herkes bu durumu kabullenmiş gibiydi. Seher dışında... Asıl önemli olan onun beni kalbine kabul edip etmeyeceğiydi ya... Yarın ne olursa olsun onu görecek ve bu konuda konuşacaktım...

Yorum yapmadan ve oy vermeden geçmeyelim lütfen :)

Hani Arkadaştık? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin