⁴⁰ Cullenlar beslenme şekillerine rağmen en güçlü klanlardan | wip ✨

442 19 1
                                    

ufuk • çizgisi

• Brandon •

"Onlarla tanışmak konusunda kararlı mısın?"

"Tabii ki, yanlış bir izlenim vermek istemeyiz."

"O izlenimi yeterince verdik bence."

"Gücümüzü hafife almalarını engellemiş olduk."

"Gereksiz yere kendimizi açık ettik. Cullenlar beslenme şekillerine rağmen en güçlü klanlardan. Volturi'ye kafa tutacak kadar. O yüzden bu akşam aptallık etmeni istemiyorum."

"Beni merak etme. Hadi karnını doyur artık. Sabırsızlanıyorum."

Çimlerin üzerine yatmış ağaçlardan bir kısmı kapanmış gökyüzünü seyrediyordum. Burası sakin ve gözlerden uzak bir yerdi. Lillian avına doğru ilerlediğinde gözlerimi kapadım. Kulağıma yırtılan derinin ve tazyikle akmaya başlayan kanın sesi doldu. Karnım tok olmasına rağmen dişlerimdeki zehrin ağzımın içine beklentiyle dolmasını engelleyememiştim.

"Heyecandan iştahın mı kapalı yoksa?" Lillian parmağının ucuyla dudağının kenarındaki bir damla kanı alıp ağzına götürdü.

"Daha önce hallettim ben işimi," diyerek kestirip attım. Tek başıma avlanmayı seviyordum. Ama insanları öldürmüyorduk. Tabii bizi görmedikleri sürece. Ya onları önceden bayıltıyorduk ya da güçlerimizi kullanarak görünmez oluyor veya başka birinin görünümüne bürünüyorduk. Sonra yine onlar bayılana dek kanlarını emip, diğer insanlar tarafından bulunabilecekleri bir yere bırakıyorduk. Uzun süreli kalmayacağımız yerlerde bunu yapmak kolaydı. Fakat diğer yerlerde biraz daha dikkat etmemiz gerekiyordu. İnsanların şüphelenmemesi için kaza süsü veriyorduk.

Lillian da gücünü kullanarak enerjisini tüketmek istemediği için adamın gözlerini bağlamakla yetinmişti. Baygın adamı sürükleyerek yakınlardaki yola çıkardıktan sonra yanıma dönüp o da çimlere uzandı. Ben de avlanırken şekil değiştirmek yerine arkadan saldırmayı tercih etmiştim.

"Burada yaşayabiliriz Lilly."

"Emin değilim. Dikkat edilmesi gereken çok fazla kişi var. Fazla tehlikeli. O buna değer mi?"

"Yeterince güçlüyüz," dedim. Beni sorgulaması hoşuma gitmiyordu. Sevgimden şüphe etmesi.

"Sürekli tetikte kalarak yaşamak hoşuna mı gidecek?" diye sordu. Omuz silktim. Bu muhabbetten sıkılmıştım. Yattığım yerden kalkarak ormanda dolanmaya başladım. Yürüye yürüye en sonunda bir açıklığa vardım. Etraftaki ağaçların çoğu kırılmış, pençe izleriyle zedelenmişti. Kayalar paramparça olmuştu. Burada bir şeyler olduğu kesindi. İnsan gücüyle bu kadar tahribat yapılamazdı. Alanı biraz daha inceledikten sonra geri Lilly'nin yanına döndüm. Hava kararıyordu. Sonunda.

Yavaş yavaş vampir klanının evlerine doğru yürümeye başladık. İkimizde gergin olduğumuz
için konuşmuyorduk. Bir süredir ikinci evimiz haline gelmiş ormandan çıkıp evin girişine yaklaştık. Görünmez olmadığı için Lilly'nin tedirginliğini hissedebiliyordum. Kapı klanın lideri olduğunu tahmin ettiğimiz Carlisle tarafından açıldı. Hepsinin ismini ve hayatları hakkında birkaç bilgiyi Lilly'nin özel gücü sayesinde öğrenme şansımız olmuştu.

Üst kata çıkıp herkesin beklediği odaya girdiğimizde gözlerim aradığım kişiye kilitlendi hemen.

Reneesme. İsmini düşünmek bile içimde bir şeylerin harekete geçmesine yetiyordu.

Kalbinin telaşlı atışları kulağımı okşuyordu. Bana bakıyordu. Sonunda beni görmüştü. Ne düşündüğünü öğrenmek için can atıyordum.

İstemeyerek de olsa diğerlerine de göz gezdirdim. Biri hariç diğer hepsini tanıyordum. Lanet bir kurt. Burada ne işi vardı? La Push iyi korunduğu için fazla gözlem yapma şansımız olmamıştı. Evi gözetlerken Cullen klanı üyeleri dışında birinin varlığından söz edildiğini duymamıştık. Ellerini kızın etrafına dolamıştı ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Kaşlarımı çatmamak için elimden geleni yaptım.

*

Evden birkaç kilometre kadar uzaklaşmıştık ki Lilly sinirle konuşmaya başladı.
"Ne yaptığını sanıyorsun Brad? Aklından geçenleri neden gizlemedin? "
"Onu seviyorum, bilmesini istiyorum," dedim sinirle.
"Yıllar önce Daisy'e sadece kendini sevebileceğini söylemiştin, hatırlıyor musun?" Yüzünde acı
ifadesi oluşmuştu.

"Reneesme'den önceydi o. Kendi türümün dişisini bulmadan önce. Artık her şey değişti."
"Buna inanmakta zorlanıyorum."

"Kafanı yorma."

"Yarın herkes orada olur mu yine?"
"Herkes derken Jacob ile Reneesme'den bahsediyorsun değil mi?"

"İkisini aynı cümlede kullanma."
"Saçmalama Brad, ne yapacaksın ayıracak mısın?"
"Evet, çünkü ona ben aşığım!"
"Değilsin, sadece kafayı taktın. Onu tanımıyorsun bile."

"Tanımak için uzun bir hayatım olacak."
"Kızın peşini bırakmazsan başına kötü şeyler gelecek. Seni hem Cullen klanı hem de sürüye karşı koruyamam. Beraber çok güçlüler."

"Korumana ihtiyacım yok. Ben yatıyorum," dedim yatağa girip arkamı dönerek.
"Sen bilirsin, ben sadece uyarıyorum," dedi ve pencereden atladı. Yatakta uyumadan önce onu düşünmeye başladım. Reneesme... Böyle birinin var olması mümkünmüş demek ki. Tapılası bir güzelliği vardı. Ne olursa olsun o benim olmalıydı. Fakat görünüşe göre o hayvanı başımızdan savmam gerekliydi. Ondan daha üstündüm. Bunu Reneesme'nin de görmesini sağlayacaktım. Çok basit olacaktı.

*

O hayvan Reneesme'yi kendi sınırlarına götürmüştü muhtemelen. Orada ona ulaşamayacağımı sanıyordu. Onu benden uzaklaştırmasına izin vermeyecektim.

La Push'a girerken dikkat çekmemek için hayvanın kılığına girmeyi unutmadım.

Dün gece Cullen evinden ayrıldıktan sonra avlanmaya çıkmıştım. Sinirimi bastırabilmek için her zamankinden daha çok insanın kanını içmiştim. İşte oradaydı. Benim Reneesme'm. Sırtı bana dönüktü. Yavaşça ona yaklaştım ve omzuna dokundum. Ayağa kalkıp bana döndüğünde güzelliği karşısında resmen tutulmuştum. Boynuma sarıldı ve dudaklarımdan öptü. Bunu beklemiyordum. Tarifi imkansız bir duyguydu. Dudaklarının tadı hayal ettiğimden bile daha güzeldi. İlk şoku atlattıktan sonra öpücüğüne tüm tutkumla, açlığımla karşılık verdim bende.

Ama tabii ki o olmadığımı anladı. Dayanılmaz güzelliği yanında zekası da hafife alınmayacak kadardı. Çok inatçıydı. Jacob'u sevdiğini sanıyordu. Ama ısrarım geri tepebilirdi. Dikkatli olmalıydım. Bunları düşünürken kulağıma bize yaklaşan Jacob'un sesi geldi. Şu an konuştuklarımızı kesinlikle duyuyordu. Gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için mükemmel bir fırsattı. Onu öptüğüm için hayvanın çıldıracağını biliyordum. Yaklaştığını hissedince Reneesme'yi hızla ileriye doğru ittirdim ve Jacob'dan gelen darbeyi savuşturdum. Dönüşmemişti. Henüz.

• Reneesme •

Kuma düştükten sonra geriye doğru savrulmuştum. Kafamı birkaç dakika önce üzerinde oturduğum kütüğe sertçe çarpmıştım. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Sinirle Brad'e karşılık vermek için başımı kaldırdım fakat Jacob'u görünce korkuyla olduğum yerde dondum. Jacob ile Brad birbirlerine girmişlerdi. Jacob çok sinirliydi ama dönüşmemişti. Etrafta insanlar vardı. Sürüden birilerini görme umuduyla çaresizce etrafıma bakındım. Jacob'u durdurmazsam Brad'i öldürecekmiş gibi görünüyordu, insanlar etrafımıza toplanmaya başlayabilirdi. Birkaç kişinin dikkatini çekmeye başlamıştık.

"J . . . Jacob. D. . .dur lütfen." Dişlerimin arasından zor da olsa kısık sesimle seslendim. Nafileydi. Boş yere çırpınıyordum. Jacob durmadan darbeler savuruyordu.

Birden kendi aldığım darbenin etkisi de kendini hissettirmeye başladı. Parmaklarımı acıyan yere götürdüm ve ellerime baktığımda kan içindelerdi. Kanımın yoğun kokusu burnumu dolduruyordu. Bilincimi yitirmeye başladığımı hissedebiliyordum, gözlerim yavaşça karardı.

ufuk çizgisi | the twilight sagaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin