Bugün matematik dersim yoktu ama istediği soruları bugün verecektim. İlk dersin sonunda onu 12. sınıfların dersinden çıkarken gördüm.
Ananı..
O nasıl bir ceket? Parlak kırmızı? Bu kadın bayağı uçuklaştı.
Koşarak yanına gitmeye başladığımda aniden duraksadım. Bir dakika ya, ben niye koşuyorum?
"Ale," dudaklarımı sıktım. "Hocam?"
Yüksek çıkan ses tonum kalorifer peteklerini arı gibi ören birkaç öğrencinin dikkatini çekti.
Alev hoca bana döndüğünde tuhaf bir bakış attı.
"Nida?"
"Hocam istediğiniz 500 soruyu çözdüm," deyip elimdeki testleri havaya kaldırdım. Koridordaki bir çok öğrenci dikkatini bana verdiğinde onlara Bihter Ziyagil bakışı attım.
Ne sandın kız?
Her neyse nerede kalmıştık.
Alev hoca gözlerini büyüttüğünde, dişlerimi belli etmeden keyifle sıktım.
"Tamam getir," diye bağırdı.
Hızla elimle bacağımı kavradım ve yüzümü ekşittim.
"Gelemiyorum, ayağım uyuştu."
"Nasıl kalktın o zaman sırandan?" diye sordu.
Başımı sağa sola salladım. "Tövbe estağfurullah, hocam Allah'ın işine karışmayı bırakın lütfen."
Alev hoca pes edercesine omuzlarını düşürdüğünde, alttan alttan gülmeye devam ettim. O sırada gözüm sınıf kapısına yaslanan Mustafa'ya takıldı. Ellerini cebine koymuş, omzunu kapıya yaslamıştı.
Kaşlarımı çattım ve önüme döndüm.
"Ver bakalım," deyip elimdeki testleri aldı. Onları incelemeye başladı. Protez tırnakları dişlerimi gıcırtatırcasına tırmalarken, kırmızı renkte olması gözlerime ateş puskurdu.
"Tamam, ben biraz daha ayrıntılı bir şekilde inceleyim."
"Tamam," dedim düz bir sesle.
Beklemeden yanımdan ayrılırken, Mustafa'nın gözleri hala benim üzerimdeydi.
"Ne bakıyorsun?" dedim aval aval.
Güldü. Sadece güldü. Daha sonra hiçbir şey söylemeden sınıfın içine girdi. Kendimi mal gibi hissetmiştim.
Sınıfa girdiğimde en arka sıraya geçtim ve ona mesaj attım.
Nida: Verdim testleri.
A: Biliyorum.
Nida: Beni gördün mü?
A: Sayılır.
A: En son bir çocuğa bağırdın.
Nida: Kimsin çocuk sen?
Nida: Deliriyorum
Nida: Ya konuşsana.
A:
A: Cevabım ektedir.
Son görülme 10.34