"An...An...An.""Ha gayret Taha, alt tarafı bir anne diyeceksin," dedim gözlerimi devirerek. "Ha çok yoruyorsa kestirme yoldan ana da diyebilirsin."
Taha bana saf saf bakarken, annem de Feza'yı ayaklarında sallıyordu. Evet büyüyorlar eşek sıpaları, tam dokuz aylık oldular. Bu dokuz aylık süreç içinde dokuz yıl yaşlandım anasını satayım, iliğimi sömürdü iliksiz herifler.
"Ha!" dedim keyifle anneme bakarak. "Önce anne deyin de, HuriyeSu sonra gelir."
Annem ters ters, "Kesin anlıyorlardır seni," diye konuştu. Omzumu silktim. "Tabii anlıyorlar, gerçi Feza Bey için aynısını söyleyemiyorum o biraz saf ve uykucu ama," dedim Taha'yı kucağıma alıp kıvırcık saçlarıyla oynamaya başlarken. "Bu öyle mi? Tam bir fırlama, aynı ben."
"Aman benzemesin sakın sana," dedi annem sahte bir imayla. Kaşlarımı Burhan Altıntop gibi kıvırdım ve dünyanın en umursamaz bakışını attım. "Benim elimin değip de değerlenmediği ne var?"
"Tuvalet kâğıdı."
Kıkırdadım. "Onun kimsede değerlendiğini görmedim HuriyeSu bacım. Geç bunları."
Annem Feza'nın yüzüne örttüğü ince yemeniyi usulca kaldırıp uyuyup uyumadığını kontrol etti. "Uyumuş."
Gülerek Taha'ya baktım. "Şaşırdık mı ablası?"
Salak salak sırıtıp burnumu sıkarken, alttaki iki dişini ısırmak istedim. Niye? Dişim kırılsın da acı çekeyim diye manyağım ya ben.
Annem sessiz olmaya çalışarak Feza'yı kavradı ve dikkatli bir vaziyette ayaklanıp, "Nida, şu beşiği bir düzeltsene," diye söylendi.
Taha'yı kucağından indirip halının üzerine bıraktım. Anında emeklemeye başladı. Vay yavrum vay, şimdiden kurt kaynıyor bir yerlerinde bunun.
Gittim beşiği açtım ve o sırada annem Feza'yı yatırıp ayakta dikilerek biraz daha sallamaya başladı. Yorgun bir halde bana bakarken, "Kızım kardeşine bak git de," diye konuştu Taha'yı ima ederken.
Omzumun üzerinden yerdeki oyuncaklarla oynayan Taha'ya bakıp güldüm. "Kız anne bu var ya fena olacak demedi deme."
"Ay deme öyle," dedi isyan eder gibi. "Uslu olsun."
"He Feza gibi uyusun dursun," deyip devam ettim. "Tosun paşa."
Annem hiçbir şey söylemeden derin nefesler alıp beşiği sallamaya devam ediyordu. Duraksadım ve tok bir sesle yüzüne baktım. "O değil de Allah sana sabır versin anne, hayır bakmayı geçtim ikisini birden doyurmak zor oluyordur. Allah'tan depon maşallah he." Lan bu konuşmanın duygusal olması gerekiyordu. Hatayı nerede yaptım acaba?
Annem ters ters bakarken, Taha elindeki oyuncağı sıkarak bize sırıtarak baktı. "Anne."
Annem anında güldü ve başını sallayarak, "Annesi, kuzum kurban olurum, yavrum, ciğerimin içi, var olma sebebim..."
"Anne," dedim onu durdurarak, "Tam sakin ol, sen doğurdun ve senin o tamam mı?"
Annem oralı bile olmazken fırsat bilip Taha'nın yanına oturdum. "Hadi şimdi de abla de!"
"Tövbe estağfurullah," dedi annem gülerek.
"Ne oldu HuriyeSu Hanım," dedim Taha'nın yanaklarıyla oynarken. "İlk anne dedi diye bir şeyler oldu size."
"Yok," dedi annem. "Önce Nida hatta NidaSu demesi gerekiyordu."
Derhal keyiflendim ve Taha'yı kucağıma alarak gözlerimi kapatıp meşhur oyunumuzu oynadım. "Ce-e!"