"Sen?" diye sordum afallamış bir şekilde."Ben," deyip oturduğu kesik ağaç gövdesinden kalkarak bana doğru yürüdü. "Hasan."
"Ben de Hüseyin."
Karşımda benimle aynı boylarda kızıl kısa saçlı ve çilli bir çocuk vardı. Çocuklar duymasın havuç?
"Zaa," dedi gülüp yanıma doğru yürümeye devam ederek. Lan ne oluyor? Kaşlarımı çattım ve ona sert bir bakış attım. "Sen kimsin lan?"
Çocuk yüzünde ki pişkin ifadeyi büyütürken, ona kurşun gibi bir bakış attım. "Kimsin oğlum sen?" dedim sert bir sesle.
"Gizli numara," dedi sakin ve rahat bir şekilde.
"Lan salak mısın ne gizlisi? Kimsin diyorum it herif."
"Ha soy ağacımı istiyorsun?" dediğinde yarım ağız güldüm. "Sanmıyorum. Senden başlasak dedene gidene kadar girmediğim günah kalmaz."
Çocuk benimle bakışmaya devam etti. Adımlarını büyütürken, yere dökülen bir kaç yaprağın çıkardığı ses kulaklarımı rahatsız etti. Olduğum yerde mıhlanmış gibi beklerken çocuk tam gözlerimin önünde durdu ve başını hafifçe sola yatırıp gülümsedi.
"Nasılsın?"
Ha?
"Lan siktir git-"
"Aha Mustafa buradalar işte. Görüyor musun sevgilinin yaptığını," diye bir ses işittiğimde alnımı kırıştırıp sesin olduğu yöne döndüm.
Osuruk çiçeği?
Bu bir türlü kokusu çıkmayan osuruk çiçeğiydi. Yanında da Mustafa. Lan çık kolundan çocuğumun pis osuruk.
"Ne oluyor lan burada?" diye sordu Mustafa. Yönümü tamamiyle ona verdim ve dudaklarımı ıslatıp geri çektim. Ama arkamda ki havuç kılıklı şeytan benden önce davrandı.
"Konuşuyorduk."
Gözlerimi sertçe kapatıp açtığımda Mustafa çoktan ileri doğru adım atmış, çocuğun üzerine yürümeye başlamıştı. "Ne konuşması lan? Ne diyorsun yavşak herif?"
"Sevgiline sor, günlerdir benimle mesajlaşıyor."
Mustafa'nın keskin bakışları anında beni buldu. Şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. "Hayır ya," deyip sinirle çocuğun kafasına vurdum. Evet vurdum. Oh geber ağzına ettiğimin havuç suyu seni.
"Lan it, sen bana gizliden mesajlar atıp durdun, engelledim ama yine hesap açtın. Ben sana düzgün bir karşılık verdim mi?"
"Verdin evet," dedi keyifle. Elimi tekrar kaldırdım. "Lan bak." Mustafa beni geriye iterken çocuğun yakasını kavradı. "Ne istiyorsun lan benim sevgilimden?"
"Sevgilin bana yazıyordu," dediğinde dudaklarım logar kapağı gören masum köylü gibi açıldı. "Ha?"
"Siktir lan," dedi Mustafa çocuğu sarsarak. "Nida asla öyle bir şey yapmaz."
Yiğidim benim, nasıl da tanır beni.
"Mesajlaştı ama benimle," dedi gülerek. Mustafa sinirle dudaklarını birbirine bastırdı. "Lan pezevenk doğru konuş. Ayrıca emin ol mesajlaşmamış ağzına sıçmıştır senin. Tanıyorum lan ben onu, sana mı inanacağım puşt?"
Mustafa seninle hemen şu an evlenebiliriz ama önce matematik dersini geçmem lazım yiğidim.
Yönümü osuruk çiçeğine çevirdiğimde tırnaklarını yemekle meşguldü. Kaşlarımı çatarken, alnım kırıştı. Bir dakika? Tabii ya.