Yine her zamanki monotonlukla eve geldim ve kendimi yatağa attım. Aha tam bu şekilde.
Mathilda seviliyorsun yavrum.
Pikeyi boğazıma kadar çektikten sonra nefes alamadığımı hissettim ve hızla pikeyi üzerimden ittim.
Yüzümde belirsiz bir tebessüm oluşurken annem kapıyı çalmadan içeri girdi. Odam yol geçen hanına döndü mübarek.
"Kız," dedi kapıyı kapatmadan omzunu duvara yaslayarak. Başımı hafifçe yastığımdan kaldırdım ve gözlerimi kıstım. "Hı?"
"Akşam Salih Amcanlara gideceğiz, sende geliyorsun."
Fevri bir hareketle doğruldum. "Valla gelmem," dedim.
"Ne demek gelmem, baban seni bırakmaz evde yalnız başına." Gözlerimi devirdim. "Ulan sanki amazon ormanlarında yaşıyoruz da eve vahşi hayvanlar saldıracak ha."
"Vallahi ben bilmem vahşi mahşi, geleceksin diyorsam geleceksin."
Dişlerimi sıktım ve yüzümde oluşan sinsi sırıtışın ardından çantamın içinden çıkardığım Eti Karam çikolatayı anneme doğru salladım.
"Bir daha düşün anne?"
Annem çikolata gibi erirken, kendini tutmaya çalıştı. "Utanmadan bir de rüşvet teklif ediyor."
Hadi anne yeme beni, şuan bu çikolatayı parçalamamak için kendini zor tutuyorsun.
Anneme nispet yapar gibi çikolatanın paketini açıp gözlerinin içine baka baka ısırdım. Reklamlarda çikolata yerken kendinden geçen karılar gibi de bir surat yerleştirdim suratıma oh. Hadi şimdi karşı koy anne.
Annem karşımda dişlerini sıkarken yanıma geldi ve elimdeki çikolatayı alıp bana baktı. "Nasıl bir kızsın sen böyle? Allah düşmanımın başına vermesin."
Güldüm. "Amin."
Annem çikolatadan bir ısırık alırken ona ıslak köpek yavrusu gibi baktım. "Gelmiyorum değil mi?"
"Tamam babanla konuşurum ben," deyip odadan çıktı. Zafer kazanmış bir edayla sırtımı yatak başlığına yaslayıp sırıtmaya başladım. Ulan Nida seviyorum kız seni. Yerim kendimi.
Yatağım içinde titreşen şey telefonumdan başka bir şey değildi.
A:
A: Güzel çıkmış mıyız?
Fotoğrafı şaşkınla izlerken gülümsedim.
Nida: Bu ne lan?
A: Geleceğimiz. Ama ben 5 tane çocuk istiyorum, boy boy.
Nida: Haplı mısın dhdjkd
A: Hayır aşığım.
Nida: Hdndöd
Nida: 5 azmış yahu, futbol takımı kuralım istersen.
Kuralım mı dedim ben?
A: Olur çalışmalara ne zaman başlıyoruz?
Nida: Ebenin köründe
A: Bana uyar saat kaç gibi?
Yok bu çocuk kesin bana imtihan diye gönderildi.
Nida: Ya senin bu sene üniversite sınavın yok mu? Ne boş boş geziyorsun?
Kızım çocuğun projesi ilçede derece almış ben ne diyorum. Sınavlarda verdiği kopyaları saymıyorum bile.
A: Var ama bu sene öylesine gireceğim.
Nida: Sebep?
A: Seneye beraber gireriz
Nida: Ya ben de seneye kazanamazsam o zaman ne olacak?
A: Sen kazanana kadar ben de beklerim.
Nida: Ya okumazsam?
Hadi lan pes et.
A: O zaman oturur evinin kadını olursun, akşamları bana kapı açar, ayaklarımı falan yıkarsın
A: Lan hayali bile güzel. Hadi evlenek.
Tövbe, ne diyor lan bu?
Nida: Kafan güzelmiş hayırlı olsun.
A: Ne yapayım güzelim sende olan kafayı. Bırak sende kalsın.
Ay kalbim hopladı sanki.
A: Ee ne yapıyordun?
Nida: Ne yapayım, spordan geldim şimdi jakuzimde yaylanıp havyar yiyeceğim.
Nida: Ne yapayım, yatıyorum tabi. Annemler akşama evi bana bıraktı.
Yazdığımda annemin, "Nida biz çıkıyoruz, dolapta yemek yok başının çaresine bak," dediğini duydum. Diyorum ben Survivor hayatı yaşıyorum diye.
Ellerimi tuşlara götürdüğümde çevrimdışı olduğunu gördüm. Demek bana görüldü atıp çıktın ha, nah sana futbol takımı.
Yatağın içinden çıktım ve üzerimdekileri çıkardım. Yarım saat kadar odamı topladıktan sonra penceremin tıklatılmasıyla duraksadım. Elim hızla kalbimin üzerine giderken kaşlarımı çattım. Kim o?
Yavaşça pencereye doğru yaklaştım ve elime aldığım oklavayı sıkıca kavradım. Lan bu oklavanın ne işi var benim odamda?
Her neyse Allah razı olsun anne senden. Oklayavı usulca doğrulttum ve pencereyi bir çırpıda açtım. Oklavayı karşıya doğru geçirirken Mustafa Alp hızla yere eğildi.
"Dur lan canıma kastın mı var?"
Şaşkınlıkla pencereden dışarı eğildim ve dudaklarımı araladım. "Sen ne yapıyorsun be burada?"
Mustafa muzip bir tavırla doğrulurken bende mekanik bir şekilde kendimi geri çektim. Kollarını pencereme dayadı ve dudaklarını kıvırdı.
"Beni eve atmanı istiyorum."
İstemsizce güldüm ve tavrımı anında ciddileştirdim. "Ne zannediyorsun lan sen beni? Ben senin bildiğin kızlardan değilim."
"Sen zaten bana bildiklerimi de unutturdun anasını satayım."
Maviye çalan gözleri çok güzel görünüyordu. Bana güzel güzel bakarken ellerimi göğsümde birleştirdim.
"Niye geldin? Bir gören olursa döverim seni."
Kaşlarını çattı. "Ona ne şüphe," deyip başını hafifçe sol taraf yatırdı. "Ama senin vurduğun yerde çiçek açar güzelim."
Facebook 2009, arsız bela dönemleri diyorsun yani bu replikle.
Dümdüz baktığımda kafasını yana çevirdi ve eline aldığı poşeti pencerenin pervazına koydu.
"Bu ne?" diye sordum merakla. Poşeti açarken, "Annem börek yapmış bende seninle beraber yemek istedim."
Ay bu çocuk beni gerçekten seviyor galiba. Kalbim naif bir kıpırtıyla çağlarken bana uzattığı patatesli böreği aldım ve ısırdım. Aynı şekilde o da böreğinden bir ısırık aldı. Yemek yerken aptallar gibi birbirimizi izledik, ben içeride o dışarıda.
"Nida?" dedi boğazını temizleyerek. "Hım?" dedim ona bakarak. Gözleri buğulanırken elleri saçlarımı gitti ve o bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Annemin patatesli böreği kadar çok seviyorum seni."
Mustafa Alp'in Nida'yı sevdiği kadar çok seviyorum sizi. ❤