A: 25 dk
Nida: Ne 25 dk?
A: 25 dakika sonra basketbol maçım var. 12-D sınıfıyla yapacağız.
Nida: Yuh. Şimdi mi söylenir bu?
A: Ne bileyim gelmezsin diye düşündüm.
Nida: Mal mısın. Uçarak gelirim salak.
A: Ha öyle diyorsun 😎
Sinsice sırıttım.
Nida: Sen var ya az değilsin. Biliyordun geleceğimi sırf benim ağzındam böyle laflar duymak için yaptın.
Nida: Seni, sinsi pislik lanet olası salak kas parçası.
A: Zincirleme küfür tamlaması mı o ne aq
A: fjkdkdldle
Nida: Zincir az kalır merdiven bu hdjd
A: Tamam bir daha ki ders okulda ki dersler boş olacak. Yerin hazır şimdiden söyleyim ha
Nida: Yemin et.
A: Gözünün yağını yiyeyim ki lan.
Nida: Tamam inandım. Geliyorum.
A: cjdkdkkdd
Nida: Tamam Avni Hoca bakıyor hadi yallah.
Telefonu kapattım ve cebime koydum. Selen bugün gelmemişti. Avni Hoca bana bakıp eliyle işaret etti. "Nida?"
"Efendim hocam," dedim doğrularak.
"Matematik sınav notun çok iyi, aynı başarıyı geometriden de bekliyorum," dedi.
Beni sürekli Mustafa'nın yanına oturtursanız neden olmasın?
"Öyleyimdir," dedim sol kaşımı kaldırarak. Ardından sınavın en inek öğrencisi Meltem'le göz göze geldik. O benden daha düşük almıştı ve bana kızgın bakışlarını yöneltmişti. Omzumu silktim. "Not sizin köpeğiniz olsun hocam."
"Kelimelerimizi düzgün seçiyoruz," dedi Avni Hoca düz bir sesle. Hafifçe öksürdüm ve dikleştim. "Kusura bakmayın hocam. Alışık değilim böyle iltifatlara."
"Alışmak senin elinde, unutma."
"Unutmam," dedim sessizce. Avni Hoca sınıfın ortasına kadar geldi ve gözleriyle bizi süzdü.
"Diğer ders, okulumuzun 12-C ve 12-D öğrencilerinin basketbol maçı var. Yani ders boş."
Sınıfta belirgin bir gürültü koparken suratlarında oluşan tebessümler büyüdü. Ulan alt tarafı bir ders boş. Yaz tatiline girmeyeceksiniz. Neyse öğrenci için iki dakikanın bile bir kıymeti olduğunu unutmamak lazım.
Zil çalınca hiç beklemeden koşarak spor salonuna girdim. Sahada birkaç öğrenci az sonra başlayacak maç için alıştırma yapıyordu. Salonun parkelerine basıp, öğrencilerin yanına yaklaşırken gözlerim Mustafa'yı aradı.
Aha oradaydı. Sıfır kol bir lacivert bordo tişörtle potaya doğru atışlarını deniyordu. Vurduğun gol olsun be, yiğidim benim.
"Pişt," dedim ellerimi arkama saklayıp utangaç bakışlarla Mustafa'nın yanına gelerek. Mustafa potadan çıkan topu aldı ve bana döndü. Şakaklarından aşağı doğru hafifçe bir ter boşalmaya başlamıştı.
"Dur daha maç başlamadı, hemen ne terliyorsun?" dedim yüzüne bakarak.
Dudaklarının kenarı kıvrıldı. "Yok ondan değil, sen geldin ya ter bastı."