Okul çıkışı dosdoğru eve geldim. Başka nereye gidecektim zaten? Annem kapıyı açınca bir anda boynuna atladım. "Tövbe bismillah, ne oluyor kız?" dedi boğuk ve oldukça şaşkın bir sesle. Kıkırdadım. "Nida iyi misin annem? Beynin yerinde değil mi?" diye sorduğunda gözlerimi devirerek gülümsedim. Kadın alışık değil tabi haklı olarak.
Annemden ayrılarak içeri girdim. Ayakkabılarımı oturarak çıkarırken bir yandan da ceketimin düğmelerini açmaya başladım. Odaya gidene kadar zaman kazanayım diye. İşte böyle küçük hesaplar peşinde koşan minnoş bir kızım ben. Üzmeyin ulan beni.
"Nida?" diye sordu annem. Hâlâ neler olduğunu anlayamamıştı. Gülümseyerek ona baktım. Bu sevincim matematikten en yüksek notu alıp, Alev Hocanın sınıfın ortasında beni alkışlamasından ziyade başka bir sevinçti. Yani öylesine sebepsiz.
Annemin yanağına kocaman bir öpücük kondurup geri çekildim. "Dünya Avratlar Günün kutlu olsun."
"Ney günüm?" dedi kaşlarını kaldırarak. Gözlerimi bayıklaştırdım. Evet tam bir ölü balığım şuan. "Kadınlar Günü işte."
Annem tepkisiz kalıp sakin bir sesle, "Seninde kız," deyiverdi. Bir süre sessizliğin hâkim sürdüğü ortamı bozup anneme yeniden baktım. "Anne yarın ve ertesi gün eve biraz geç geleceğim."
"O niye?"
Müstakbel herifim ve müstakbel damadın benim için elini kana buladı. Haliyle ikimizde -benden ötürü- az biraz ceza alıverdik.
"Okulun duvarını boyayacağız."
"Tövbe estağfurullah, kız sana mı kaldı boyamak?"
Değil mi anne? Kızın gencecik yaşta ellere boyacı oldu.
"Ne bileyim anne, müdür rica etti," dedim düz bir sesle.
Annem benimle kısa bir göz temasının ardından omzunu silkti. "Kaç kişisiniz?"
Bir ben bir de Mustafa. Henüz çocuk düşünmüyoruz.
"Yani," dedim bakışlarımı kaçırarak. "Varız işte birkaç kişi." Allah'ım affet. "Hm," dedi tatmin olmamış gibi. "Neyse gündüzler uzadı zaten, pek geç kalmazsan sorun olmaz."
"He öyle valla."
"İyi aç mısın?" diye sordu. "At gibi hemde," dedim gözlerimi büyüterek. "İyi şeker var git ye," dedi dalga geçerek. Kesinlikle ben senden doğmayım kesinlikle.
"Çık kımık," dedim tam bu şekilde. Annem burnunu kıvırarak mutfağa doğru yürümeye başladı. "Baban gelir birazdan. Bekle de akşama patates kızartayım."
Gözlerimi irileştirdim. "Harbi mi?"
"Yok barbie."
Anne? Kız anne? Kankam olsan bu kadar anlaşırız. O değil seni olurda bir gün Mustafa'yla tanıştırırsam iyi anlaşır beni dışlarsınız ha.
"Anne ben evde yokken sen ne yapıyorsun Allah aşkına?"
"Kız yok ben seninle konuşurken az sana benziyorum. Öyle bir çenen ve dilin var ki insan ister istemez ayak uyduruyor," diyerek itiraf etti. "He," dedim başımı aşağı yukarı sallarken. "Neyse ben odamdayım yemek olunca çağırırsın."
"Olur sofrayı hazırlamaya çağırırım."
Gözlerimi devirdim ve anneme kulak asmadan odama kapandım. Çıkışta Mustafa'yı görememiştim. Spor kulübünde işi olduğunu söylemişti. Basketbola ilgisi olduğunu biliyordum. Muhtemelen okul takımındaydı.
O bana mesaj atmadan ben ona mesaj attım.
Nida: Hsjskdksldmdöskfmöd
Birkaç dakika sonra döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇEVRİMİÇİ
Roman pour AdolescentsÖncelikle şu konuda bir anlaşalım. Normal değilim, o da öyle.