9.7

321K 19.2K 14.2K
                                    

Dikkat dikkat Mustafa Alp Levendoğlu konuşuyor. Nam-ı değer M.A.L. Evet o benim.

"Anne," diye çıktım odamdan. "Bordo renkli tişörtümü makineye mi attın?"

Mutfağın balkonunda fasülye ayıklıyordu. Kapının pervazına elimi koyup, "Anne?" dedim tekrar.

"Efendim?" dedi dalgın dalgın. "Tişörtümü makineye mi attın?"

"Evet," dedi bana bakıp konuşarak. "Kız parfümü kokuyordu."

Gülüp balkona girdim. Sandalyeyi çekip otururken, "Gelininin kokusu o," dedim. İçim ılırken, annem elinde ki fasülyeyi masanın üzerinde ki kabın içine atıp, "Ha aldık yani kızı?" diye sordu.

"Oğlun gaza bastı Esma Hanım," dedim gülerek.

Lütfü Bey Babacığımın gönlüne girmiştim, ki aksini iddia bile etmek komik olurdu. Egom Nida'ya olan sevgim kadar büyük olamasa da vardı işte.

"Oğlum henüz erken değil mi? Yani tamam evlenin ama üniversiten var, Nida'nın da hayalidir tabii ki."

"Ne fark eder anne?" dedim dümdüz bir sesle. "Hem öyle hemen olmayacak tabii, ailesi bilsin istedik."

Ulan bana kalsa bugün basarım nikahı da, yavrumun daha bir senesi var.

Annem gözlerimin içine baktı ve sıcacık gülümsedi. "Sen bu kızı bayağı benimsedin. İlla olacak diyorsun yani?"

Hafifçe öksürüp, "Senin oğlun bir kere sever efendi gibi sever. Ben bir kızın elini bir kere tutmuşsam, sonuna kadar giderim," deyip iç çektim. "Nida benim sonum anne. Sonuna kadar gitmek istediğim soluğum."

İşte böyle, birini seversiniz şairliğe selam çakıp, felsefenin kulağını çınlatabilirsiniz.

Annem dudaklarını büzdü ve kararlı bir şekilde kafasını aşağı yukarı salladı. Kaşları alayla kırışırken, gözlerini odakladığı yerden çekmeden gülümsedi. "Daha iki gün öncesine kadar sidikli pantolonlarını yıkıyordum, ne ara büyüdün de sonunu düşünmeye başladın?"

"Allah aşkına başlama ya," dedim sahte bir sinirle. Ya ben işer miyim hiç sizde? Tamam belki azıcık olmuş olabilir ama çok da şey etmemek lazım. İnsanlık hali.

"Oğluşum benim," dedi annem sevecen bir şekilde. Yüzümü ekşittim. "Ya ben evleneceğim diyorum sen bana hâlâ oğluşum diyorsun. Neyim ben? Peluş oyuncak mı?"

"Nasıl konuşmak o öyle?" dedi sonra ciddi ciddi. "Torunlarım da olsa sen yine benim küçük oğluşum olarak kalacaksın."

Duraksadım ve sol kaşımı kaldırıp annemin gözlerine baktım. "Bakıyorum da torun falan şimdiden dilinde EsmaSu Hanım."

"Ney su?"

Annem beklemediğim bir soru yönelttiğinde yüzümde sersem bir ifade belirdi. Ulan Nida, her yer senin izin be.

"EsmaSu," dedim sakince. "Öyle bir şey boş ver." Elimi masaya koydum ve ayaklandım. "Neyse gideyim de odaya uzanayım."

"He git de Nida'ya uzan sen."

Dudağımın kenarını kıvırdım. "Sen çok fenasın ha."

"Öyleyim," deyip gözlerini kıstı. "Neydi? Esma..."

"EsmaSu."

"Ha ondan."

HuriyeSu ve EsmaSu sizi seviyorum. İkinizde annemsiniz. Biri kanım, diğeri canımın kanı.

Mustafa Attila İlhan saygıyla efenim.

Odama gittim ve sırtımı yatak başlığına dayayıp, ayaklarımı sallayarak telefonumu elime aldım.

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin