Okul çıkışında aşağıda ki parkın yanında ki kahveciye uğradım. Bir kutu kahve aldıktan sonra kulaklığımı takıp yolda ilerlemeye başladım.
Yağmur şiddetini artırırken şemsiyemin olmayışına siktir çekip kaldırımda yürümeye devam ettim.
Şarkı listemdeki müzikleri başa sarmak için telefonumu elime alıp başımı öne eğdiğimde arabanın teki üstüme yolda ki çamuru sıçrattı.
Şoke olmuş bir şekilde kollarımı iki yana açarken kulaklığımı hızla çıkardım ve arkamı döndüm.
"Ulan dağda yiyip gölde içen sıçmık kafa. Tekerin patlar inşallah koca kıçlı beyinsiz."
Sarı montumun etek kısmı çamura bulandığında sinirle dişlerimi sıktım.
"Şansıma tüküreyim be."
Elimle paçalarımda ki çamurları silkerken aşağı doğru sarkıtılan ıslak mendille doğruldum.
Başımı kaldırdığımda gördüğüm kişi Mustafa'dan başkası değildi.
"Ne yapıyorsun burada sen?" dedim düz bir sesle.
"Yardıma ihtiyacın var gibi görünüyor?" dedi benim aksime daha yumuşak bir sesle. Ardından elimde ki kahveyi ona verip elinde ki ıslak mendili aldım.
"Gerek yok."
Güldü. "E aldın ıslak mendili."
Gözlerimi kıstım. "Uzatılan bir eli boş çevirmem ben."
Dudaklarını sarkıttı. "Öyle olsun."
Boş boş baktım ve üzerime sıçrayan çamurları silmeye devam ettim. Her yerim sırılsıklam olmuştu.
"Berbat görünüyorsun, gerçekten adam yoldaki çamuru sana nakletmiş." Sesi keyif alır gibiydi.
Dişlerimi sıktım. "Cidden amacın ne? Çok güzel moral verdin sağ ol."
"Valla pek morale ihtiyacın varmış gibi durmuyorsun."
Bu çocuk neyin peşindeydi? Bana yazıyor muydu, yoksa benimle dalga mı geçiyordu anlam veremiyordum.
"Neden buradasın? Okulda da karşıma çıkıyorsun sürekli. Tesadüf falan deme hiç inandırıcı değil."
Ellerini yola çevirdi. "Allah'ın yolu, yürümeyek mi yani?"
Hızla omuz silktim ve şiddetini artıran yağmura kulak astım.
"Of neyse ne. Bende seninle bu hâlde sohbet ediyorum."
Yüzüne bakmadan yanından geçtiğimde beni durdurdu.
"Kahve?" diye bağırdı arkamdan. Ona döndüm ve derin bir nefes alarak kaşlarımı çattım. Elinde kahveyi bana doğru kaldırmış şaşkın gözlerle yüzüme bakıyordu.
Pes edercesine omuzlarını düşürdüm ve elimde ki ıslak mendili kaldırıp salladım.
"Ödeştik."